Veysel Ayhan: Başbakan’dan yüzlerce savcı ve hakim klonlasak ne olur?
Başbakan 7 aydır binlerce kere ‘paralel, örgüt, haşhaşi, ajan’ dedi. Çıktığı her meydanda cemaati yargıladı, suçladı.
Tek bir somut suç ispatlayamamasına rağmen neredeyse işlenen her suçu cemaate yamadı. Tek bir kişiyi bile bu suçlardan tutuklatamayınca bu defa yargıyı hedef aldı. Acaba Erdoğan’ı klonlasak, her bir mahkemeye savcı ve hakim olarak birer çift Klon Erdoğan tayin etseydik sonuç ne olurdu? Sonuç AKP seçmeni dışındaki yüzde 57’nin bir kısmı müebbetle hapse girer, kalanlar da İzmir’le beraber denize dökülürdü!
MİT TIR’ları, böcek soruşturması, KPSS, Batman’da bayrak indirme... Suçlamalar tamamen boş çıktı. Ama Erdoğan kararını çoktan vermiş “Örgütün uluslararası istihbarat örgütleriyle de işbirliği de bulunuyor. Buna ilişkin de somut deliller ortaya çıktı çıkıyor.” diyor. Peki delilleri bir başka gören var mı? Yok. Bir başka yerde “Örgütün gizli dinleme ve takipler yaptığı, elde ettiği ses ve görüntü kayıtlarını şantaj için kullandığı tüm belgeleriyle ortaya çıkarıldı.” diyor. Delil nerde? Örgüt nerde? Yok. Böyle yüzlerce olay. Başbakan zihninde yargılıyor hüküm veriyor. Sonra mahkemeler istediği kararı almayınca yargıyı suçluyor. Hukuk sistemi normal işlese Başbakan’ın yargıyı etkileme suçlarından (Anayasa, madde 138) yüzlerce kere yargılanması, mahkeme edilmesi lazım. Yüzlerce kere (Türk Ceza Kanunu, madde 288) hakimlere tavsiye, emir ve talimat vermekten ceza alması gerekir. O bu müdahaleleri doğal hakkı görüyor. Kendisini klonlama imkanı olsa Zaytung’un dalga geçtiği gibi ‘Bu görevi bana layık gördüğüm için kendime çok teşekkür ediyorum.’ der tüm görevlere bir adet Klon Erdoğan atardı. Bu mümkün olmayınca vereceği kararları yüzde yüz dinleyecek tetikçi savcı ve hakim arayışına girdi. Ve çözümü 90 yıl öncesinde buldu: İstiklal Mahkemeleri. ‘Yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesi’ dediğinde tahmin etmeliydik bunu. Ardından Samsun’a çıktı. Şimdi sıra İstiklal Mahkemeleri’nde. Medyada yer aldığı kadarıyla yeni Kel Ali’ler, Kılıç Ali’ler göreve hazır. Taha Akyol gidişatı şöyle deşifre etti: “HSYK bütün soruşturmaları yönetmek üzere 116 tane, İstanbul’daki soruşturmaları yönetmek üzere 6 tane sulh ceza hâkimi atadı. Bunlardan üçü şöyle: İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği’ne: 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in tutuklanan oğlu Barış Güler, Rıza Sarraf, eski Bakan Zafer Çağlayan’ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Özgür Özdemir ve Hikmet Tuner için tahliye kararı vermiş olan hâkim atandı. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği’ne: 17 Aralık soruşturması sürecinde eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldıran hâkim atandı. İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği’ne: Eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın aralarında bulunduğu 6 kişinin tahliyesine karar veren hâkim atandı.” Akyol yazısını ironiyle bitiriyor: “Bravo; bağımsız tarafsız yargı böyle olur!”
Söz dinleyen ve Erdoğan’ı üzmeyecek kadro tamam gibi. 1923-1927 arası dönem binlerce insanı ‘Maznunun behemahâl idamına, şahidin ise bilahare dinlenmesine’ diyerek idam eden İstiklal Mahkemeleri’nin yeni versiyonu Başbakan’ın emir ve görüşlerine hazır. Peki savcı, hakim ve adli kolluk Başbakan adına verecekleri hukuk dışı karar ve talimatların hesabını vermeye hazır mı? Erdoğan’ın kaç yıl daha kendilerine dokunulmazlık sağlayacağını hesaplıyorlar? Başsavcı Hadi Bey öncelikle bu yargı mensuplarını toplayıp onlara İstiklal Mahkemeleri tarihi okumalı. Sonra Dursun Çiçek’ten bahsetmeli. Çiçek’in yıkılmaz denen askeri vesayete dayanıp hukuksuzca yaptığı işleri ve başına gelenleri uzun uzun anlatmalı.
Son bir not; yeni atanan İslam Çiçek, Recep Uyanık, Cevdet Özcan, Fevzi Keleş, Bekir Altun, Hulusi Pur ve emsali hakimler ümit ederiz onlara biçilen Kel Ali ve Kılıç Ali rollerini oynamaz, kararlarını hukuka göre verip Hadi Bey’in başını derde sokmazlar.