Ergenekon'la ilgili yazdığı kitap nedeniyle
hapis cezasına çarptırılan Şamil
Tayyar bugünkü yazısından
Başbakan Erdoğan'la yaptığı görüşmeyi anlattı. Erdoğan Tayyar'a "yasal
düzenleme yapacağız" dedi. İşte Tayyar'ın yazısı.
Başbakan söz verdi
Biliyorsunuz, hükümet, Türk
Ceza Kanunu'nun dört maddesinde değişiklik yaparak hukuk dışı
telefon dinlemeleri ve
gizlilik ihlalleriyle ilgili cezaları arttırmayı planlıyor. Ancak, iyi niyetle yola çıkılmış olsa da bu maddeler,
basın özgürlüğünün daha da sınırlandırılması sonucunu doğuracağı için tepkiliyiz.
Eleştirilerimi ilk olarak 18
Kasım 2009 tarihli yazımda dile getirmiştim. Değişiklikle ceza miktarları arttırılmak istenen TCK'nın 132. maddesi "Haberleşmenin gizliliğini ihlal", 133. maddesi "Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması", 134. madde "Özel hayatın gizliliğini ihlal" ve 285. maddesi "Gizliliğin ihlali" suçlarına ilişkin
yaptırım hükümlerini kapsıyor. Bu maddelerde cezalar arttırılırsa ne olur?
Hapis cezasında alt sınır 2 yıla çıkacağı için hükmün açıklanmasını geriye bırakma,
erteleme veya paraya çevirme imkanı ortadan kalkıyor.
Yani, cezayı alan doğru cezaevine... Zaten basın özgürlüğü,
Avrupa standartlarında değil, bir de bu cezalar eklenirse düşünceye cezaevi yolu tümden aralanmış oluyor. Kaldı ki Ergenekon sürecinde bu maddeler, çetelerin üzerine giden
gazeteciler aleyhine "
sopa" gibi kullanılırken, çeteleri koruyan "kalkan" haline getirilmeye çalışılıyor. Ceza artırımıyla bu
adaletsizlik daha da
teşvik edilmiş olacaktır. Tepkimi son olarak
pazartesi günkü yazımda ortaya koydum. Dedim ki: "Pınarhisar'daki Tayyip Bey'i arıyorum"
Dün Akşam
Başbakanlık Danışmanı Yalçın Akdoğan'ın düğününde Başbakan Erdoğan'la görüştük. Önce, Pınarhisar yazımı hatırlatarak sitem etti: "Şamil bizi çok üzdün..."
Çok samimi ve içten geçen sohbete şöyle devam ettim: "Ergenekon sürecinde 4 bin civarında gazetecilere açılmış
dava ve
soruşturma var. Her gazete ve televizyon kanalından ceza alan arkadaşlarımız var. TCK'daki sözkonusu maddeler, basın özgürlüğü önünde tehdit unsuru haline getirildi. Yakında cezaevleri gazetecilerle dolar. Bir de cezalar arttırılırsa basın büyük yara alır."
Başbakan, çok tarihi bir söz verdi: "Hangi düşüncede olursa olsun, bir gazetecinin makalesi veya kitabı yüzünden, düşünceleri yüzünden cezaevine girmesine gönlüm razı olmaz. Her zaman hak
kın ve hukukun yanında olduk, bundan sonra da oluruz."
Araya girdim: "Sözkonusu
kanun tasarısı hazır..."
Başbakan kararlıydı: "Hiç fark etmez.
Basın özgürlüğü önünde bir engel oluşturuyorsa gerekli düzenlemeyi hemen yaparız. Biz basın özgürlüğünü engelleyici veya ortadan kaldırıcı bir yaklaşım içinde olmayız."
Peki nasıl olacak bu?
Hükümette medya ile ilişkilerden sorumlu
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve
Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in bu konuda ortak bir çalışma yürüteceği mesajını veren Erdoğan, tüm basın kuruluşları ve gazetecilerin önerilerine de açık olduklarını bildirdi: "Herkes fikrini söylesin, basın özgürlüğünün sınırlarını hep birlikte genişletelim."
Açıkcası, başbakanı çok samimi buldum, bu duyarlı tavrından dolayı meslektaşlarım adına teşekkür ederim. İnanıyorum ki, en kısa zamanda gerekli düzenlemeler yapılır, basın özgürlüğünü tehdit eden maddelere ayar çekilir.
Baskının şifreleri
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a yönelik suikast veya takip iddiası, bir anda boyut değiştirdi. Kontrgerillanın kalbine
yolculuk başlatıldı.
Çukurambar soruşturmasında eldeki materyaller şöyle özetlenebilir: Ergenekon sanığı
Ergun Poyraz'ın "Musa'nın Gülü" kitabında yer alan Cumhurbaşkanı Gül'e yönelik "
İngiliz ajanlığı, sabetayistlik, ABD vatandaşlığı" gibi iddialarla kişisel takip notlarının harmanlandığı bilgi notları...
Yine Ergenekon sanığı Ergun Poyraz'ın "Musa'nın Çocukları Tayyip ve Emine" isimli kitabındaki Başbakan Erdoğan'a yönelik benzer iddialarla kişisel takip notlarının karıştırıldığı bilgi notları...
TBMM Başkanı Şahin'in Cevizlidere'deki evinin bulunduğu sokağın krokisi...
Başbakan Yardımcısı Arınç'ın Çukurambar'daki evinin adresi...
Askerin tavrı, olayın büyütülmemesi yönünde... "Yanlış yapanı biz kendi içimizde enterne ederiz" havasındalar.
Ancak hükümet, TSK içindeki cuntacılarla yeterli mücadelenin verilmediği kanaatinde... "Basit ve sıradan vaka" gibi görme eğilimine tepkili.
Zihinlerde kuşku uyandıran ve cevabı aranan soru şu: TSK içindeki cunta,
darbe hazırlığı mı yapıyor?
Özel Kuvvetler'deki aramalarda "darbe hazırlığının" izlerine rastlanırsa, Ankara'da yeni bir darbe davasına hazır olun. Ama sanıldığı kadar kolay olduğunu düşünmeyin. Ergenekon ve TSK içindeki uzantıları, bulanık havada avlanmak istiyorlar. Kimi
emekli askerler, cuntanın Başbuğ'u hükümetin üzerine salıvermek ve kendileriyle ittifaka zorlamak için provokasyonlara yöneldiğini söylüyorlar. Sorunun önemli bir boyutu da bu...
Şamil Tayyar -
Star Gazetesi