Başbakan'dan çarpıcı açıklamalar - İZLE

Kanal 24'de Açık Görüş programının konuğu olan Başbakan Erdoğan Doğan Grubu'nun vergi cezasına ilişkin şok açıklamalarda bulundu.

Başbakan'dan çarpıcı açıklamalar - İZLE

Doğan'a verilen vergi cezası konusunda operasyonun bittikten sonra haberi olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Ben istermiydim seçim öncesinde hakkımda böyle bir kampanya yapılmasını istermiydim. Bana akıl almaz şekilde saldırı yapılıyor. Dürüst ve doğru davranmıyorlar. Ben milletimin hukukunu koruyorum'' dedi. Yabancı medyanın manipüle edildiğini belirten Erdoğan, ''bu şekilde yabancı medya üzerinden saldırıların daha da ağırlaştırıldığını vurguladı. İşte Erdoğan'ın açıklamaları BAŞBAKAN'IN AÇIKLAMALARINDAN NOTLAR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İtalya'daki ''Temiz Eller Operasyonu'' sırasında savcının ''Eğer hükümet benim arkamda durmasaydı ben temiz eller operasyonunu gerçekleştiremezdim'' şeklinde açıklaması olduğunu hatırlatarak, ''Türkiye'de şimdi bizim yaptığımız bu'' dedi. Erdoğan, ''Şimdi tabii ki tehditler oluyor. Bu tehditler maalesef içerden, dışarıdan oluyor, ama biz bugüne kadar bu konularla ilgili arkadaşlarımıza gerekenleri söylüyoruz. Onlar da yürüyor. Yani o kadar ilginç şeyler oluyor ki bunu siz Başbakan olarak dahi anlattığınız zaman mevcut durumda bunlar anormal olarak kabul ediliyor. Ancak bunları belki belli bir süre geçtikten sonra hatıralarınızda yazacaksınız'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, ''24'' televizyonunun ''Açık Görüş'' programında çeşitli konulardaki soruları yanıtladı. ''Sayın Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen dört kaset yayınlandı. Daha sonra medyada da yayınlandı. Birisinde çok vahim iddialar vardı, çok yakın tarihte neler olduğunu ortaya koyması bakımından. Oradaki ifade 'parti kapattık' diyor, başka itiraflar da var. Diğer taraftan ulu orta şahısların telefonlarının dinlenmesi, ya da bulunduğu ortamlarda dinlenme yapılmasının Anayasa ihlali olduğu tartışması da var. Bu iki yöne baktığımızda bu son kaset savaşlarını nasıl değerlendirmek gerekiyor?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Tabii burada ifade ettiğiniz gibi çok ciddi riskler taşıyor bu süreç. Özellikle bu yani telekomünikasyon sistemi, teknolojisi bu denli ilerlediği bir yerde, yani illa sizlerin resmi kanallardan dinlenmenize gerek yok. Resmi kanalların dışında da dinlenebilirsiniz'' yanıtını verdi. ÖZEL ŞİRKETLER DE VAR... ''Söz konusu olanlar da galiba resmi olanlar'' şeklindeki hatırlatma üzerine Erdoğan şunları söyledi: ''Hayır hayır, yani resmi makamların yapması diye bir şey söz konu değil... Özel şirketler de var. Şimdi bir defa bunu göz ardı etmek mümkün değil. Yarın belki bir çok yerde farklı servisler yapılacak. 'Efendim bunun tedbirlerini alın.' Dünya bunun tedbirini nereye kadar almışsa sen de oraya kadar alacaksın. Yani daha ileri gidemezsin. Daha ileri gidemezsin derken, yani daha ileri gitme imkanın yok, yani kontrası var bu işin. Şu anda biz Türkiye'de, biz dünyada uygulanan neyse, yasalar anlamında söylüyorum, bunların hepsini uygulamanın gayreti içinde olduk. Şu anda yine çalışmalar yapıyoruz. Belki yine bazı tedbirler almanın gayreti içerisinde olacağız. Çünkü bu işin mahremiyeti çok önemli, ama ne yazık ki bugün hakikaten telekomünikasyonda en ileri durumda olan, teknolojiyi yakalamış olan ülkeler, ne yazık ki onlar da bu konuda tedbiri yüzde yüz alamıyorlar. Belli oranda bakıyorsunuz oralarda da sıkıntı var. Biz şuna inanıyoruz; burada bir defa hukuk denilen, 'kanun' demiyorum, hukuk denilen olaydan hareketle bakıp, yani ben sizin hukukunuza, siz de benim kişisel hukukuma saygı göstermelisiniz. Yani bunun makam sahibi olmayla alakası yok. Zaman zaman söylediğim, yani insanların mahremine girmek bu bir defa çok ciddi bir hukuk ihlali. Bunu bir defa hep birlikte korumamız lazım. Çünkü bu çok ciddi bir hukuk ihlali. Bunu hep birlikte koruyabiliyorsak bu toplum da çok ciddi bir toplum olur. Toplumda insanların birbirine saygısı çok daha farklı olur. Biz bunu başarmak durumundayız çünkü her şeyi kanunla sağlayamazsınız.'' ''Bu bir çalkantı dönemi mi efendim'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ondan kaynaklanıyor biraz da. Ve herkes de tabii burada hemen gardını alıyor. Ona göre çalışmalar bakıyorsunuz çok farklı... Dolayısıyla tabii Şamil Bey'in ifade ettiği şeylerin içerisine insan tabii hakikaten giremiyor. Girme noktasında bir çok sıkıntılar var. Bu noktada yargı kendi süreci içerisinde yaptıklarını, yapacaklarını yapıyor zaten. Burada bir şey de çok, çok önemli; biz şimdi şu anda görsel medyada bir aradayız. Geçmişte ne yazık ki yazılı ve görsel medya, hele hele internet olayı ortaya çıktıktan sonra çok daha farklı iyi bir sınav, başarılı bir sınav vermedi. Bakıyorsunuz bazen yazılı medya veya görsel medya kendisi işin altına girmiyor bu defa internet sitelerinde bu işler ortaya çıkıyor. Değişik değişik sitelerde farklı farklı ...'' ''Bununla ilgili hukuki bir düzenleme düşünülüyor mu?'' sorusuna Erdoğan ''Tabii tabii'' yanıtını verdi. TEMİZ ELLER ''Büyük fotoğrafa dönebilir miyiz? Siz dediniz ki 'temiz eller' yapıyoruz. Bu çok önemli bir vaat. Başbakan olarak sizin ağzınızdan çıktığına göre bir dönemin üzerindeki örtü çekilecek mi? Bir dizi soru işareti var yakın tarihte, son 20-25 yıllık dönemde. Umudunuz giderek artıyor mu? Ergenekon soruşturması olsun, diğer konular olsun bu örtünün çekilebileceği ve soru işaretlerinin cevaplanabileceğine dair daha ümit var mı ve kararlı mısınız?'' sorusu üzerine Erdoğan şunları kaydetti: ''Bizim kararlı olmamız yeterli değil. Çünkü Türkiye yasama, yürütme, yargı erklerinden, kuvvetler ayrılığı prensibinden hareketle oluşuyor. İtalya'da savcının bir açıklaması var; 'Eğer hükümet benim arkamda durmasaydı ben temiz eller operasyonunu gerçekleştiremezdim.' Türkiye'de şimdi bizim yaptığımız bu. İtalyada savcı bu ifadeyi kullandığı zaman Türk medyası bunu sahipleniyor ve bunun anonsunu bu şekilde yapıyor da Türkiye'de savcı böyle bir adım attığı zaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bunun arkasında durunca niçin bu anormal oluyor? Burası çok önemli. Şimdi ben burada yargıya güveniyorum, güvenmek zorundayım ve onun da gereğini yapıyorum. Birileri de maalesef yargıya gölge yapıyor. Gölge yapma tamam kimse yargısız infaz yapmasın suç sabit olmadıktan sonra kimseyi suçlu telakki etmesin. Bu hepimizin ortak bir kanaatidir ve bu konuda asla bir şüphe yoktur. Buradan hareketle gelip bir tarafı da savunurken yargıya bindirmeye, bastırmaya ki... Anayasa da biliyorsunuz bunlar yasak zaten. Bakıyorum ben, kimse kalkıp da böyle bir saldırıda bulunan, yargı sürecine müdahale edenlere karşı da burada herhangi bir dava açılmıyor. Bunu da anlamak mümkün değil. Olayı zaman çok farklı bir yere de getiriyorlar. Adeta magazin haberleri haline getirip sulandırıyorlar. Bu daha da işi çirkinleştiriyor, süreci çirkinleştiriyor. Bunları aşmamız lazım. Bunları zaten aştıkça Türkiye güçlü bir hale gelecek. Yani hukuk da daha güçlü hale gelecek, demokrasi de daha güçlü hale gelecek. İnsanların yargıya olan güveni çok daha fazla bir şekilde artacak. Aksi taktirde böyle giderse bu süreç orada da bir güven bunalımı başlayabilir.'' TEHDİTLER OLUYOR ''Diyarbakır dönüşünde uçakta gazetecilere yaptığınız bir açıklama var; 'Gerekirse bir bedel öderim'' dediniz çetelerle, Ergenekon ile mücadele konusunda. Böyle bir açıklama yapmaya neden ihtiyaç duydunuz? Bir tehdit mi var yoksa sıkıntılı başka bir mevzu mu var. Niye bedel ödeyebileceğinizi var sayıyorsunuz? sorusuna Erdoğan, ''Şimdi tabii ki tehditler oluyor. Bu tehditler maalesef içerden, dışarıdan oluyor, ama biz bugüne kadar bu konularla ilgili arkadaşlarımıza gerekenleri söylüyoruz. Onlar da yürüyor. Yani o kadar ilginç şeyler oluyor ki bunu siz Başbakan olarak dahi anlattığınız zaman mevcut durumda bunlar anormal olarak kabul ediliyor. Ancak bunları belki belli bir süre geçtikten sonra belki hatıralarınızda yazacaksınız'' yanıtını verdi. ''Ergenekoncu tehditlerden mi söz ediyorsunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Onlar var, onların dışında var. Dışarıdan dediğim bunlar ülke içinden, ülke dışından var, ama biliyorsunuz mafya, çete bu tür şeylerin zaten tabiatında, ruhunda var. Dünyada bunun örnekleri zaten görülmüş. Kaldı ki biz Türkiye olarak onların düştüğü duruma hiç düşmememiz lazım, ama bu Hükümet bir şeyi başarmıştır bu ülkede. Nedir o? Yani insanımız büyük ölçüde en azından bu tür şeylerde bir güven noktasına gelmiştir. Artık güvenebiliyor'' diye konuştu. ''Talep beklenti var mı?'' şeklindeki soruya karşılık Erdoğan ''Talep de zaten var, beklentiler var. Bu büyük ölçüde başarıldı'' dedi. KAYBEDEN, KAZANAN 29 MART AKŞAMI BELLİ OLACAK AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Halk nezdinde kaybeden, kazanan 29 Mart akşamı belli olacak'' dedi. 24 Televizyonunda yayınlanan Açık Görüş programında soruları yanıtlayan Erdoğan, İstanbul'da yapılan bir açılışta bazı vatandaşların açtığı ''Son Osmanlı padişahı 1. Recep Tayyip Erdoğan'' pankartıyla ilgili bir soru üzerine ''Pankartı ben görmedim. Açılış töreninden sonra bana söylediler. Maalesef yanlış yapmışlar. Terbiye dışı bir şey. Bizim benimsemediğimiz, kabullenmediğimiz bir şey. Kaldı ki bu ne belediyenin böyle bir pankartıdır. Sonradan öğrendim ki bir de üstelik de Rizeliymişler. Adeta provokatif bir şey. Yani bir insan provokasyon yapsa böyle yapar. Böyle yanlışlık olur mu?'' dedi. Başbakan Erdoğan, ''Belli gruplar belirli merkezlerden bu tip provokasyonları mı yapıyorlar?'' sorusuna, ''Şimdi tabii bu tür şeyler her zaman olabilir. Yani bu konuda da tabii dikkatli olmak lazım. Bunlar Rizeli. Bunu bir mizah olarak mı yapmışlar, yoksa gerçekten inandıkları için mi yapmışlar? Pankartı görmedim. Zaten ona anında müdahale edilmiş olması burada belediyenin olsun, oradaki yöneticilerin olsun hassasiyetini ortaya koymuştur'' yanıtını verdi. GERÇEK DIŞI, TAHKİR VE TEZYİF EDİCİ İSNAT VE İTHAMLAR... Başbakan Erdoğan, Sinop mitinginde kendisine yönelik olarak kullandığı bazı ifadelerden dolayı CHP Genel Başkanı Deniz Baykalmahkemeye vermesine ilişkin bir soru üzerine, ''Tabii bizim bu şeylerimiz Beyefendiyi çok rahatsız etti. O kadar ileri laflar burada kullanıyor ki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir insanın kalkıp böyle bir ifadeyi kullanması doğru değil'' dedi. Deniz Baykal'ın, Sinop mitinginde söylediği sözleri elindeki metinden okuyan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Şimdi bu ifadeleri ben arkadaşlarıma ciddi manada incelettim. Arkadaşlarımın ortak kanaati; kesinlikle burada suç oluşmuştur noktasındalar. Bundan dolayı gittiler konuyla ilgili olarak müracaatı yaptılar. Çünkü burada gerçek dışı, tahkir ve tezyif edici isnat ve ithamlar, fevkalade ağır, katlanılması ve tahammülü kabul edilemez hakaretler var. Şimdi benim ifademde geçen sadece 'kırk fırın ekmek yesen iktidar olamazsın', ama bunun karşılığı bu olamaz. Demek ki burada farklı sıkıntılar var. herhalde kamuoyu araştırmalarını yapıyor, vesaire. Durumları görüyor, durumları görünce de ciddi manada rahatsız oluyor. Şimdi bu tür tahriklerle bir yere varmak istiyor. Bakınız, ben yaklaşık 6 aydır grup toplantılarında Sayın Baykal'ın hakaretlerine hiç yanıt vermedim, hiç ama. Kararımı aldım, bunu da grup toplantılarında açıkladım. 'Ben artık muhalefete cevap vermeyeceğim'' dedim, ta ki kampanya süreci başlayıncaya kadar. Onu da söyledim 'eğer bana sataşırlarsa o zaman cevap vereceğim' dedim. Yani bu kadar sabırla işi götürdüm. Çıktı neler söyledi neler, hep sabrettim. Uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma... Bizi uzlaşmadan yana olmamakla devamlı hep suçlamıştır. Çok açık net delil ortaya çıktı. Nedir o? Biliyorsunuz TBMM Başkanı'nın uzlaşma komisyonu ile ilgili davetini hiç düşünmeden hemen reddetmiştir. Kim uzlaşmaz? Siz uzlaşmazsınız. Geçenlerde yine, yeni bir konu oldu biliyorsunuz. Televizyonlarda, gazetelerde tartışması başlanmıştı. Yeni Anayasa meselesi ile ilgili. Ne olacak, ne konuşulacak, bir şey meydana gelmeden, 'biz kesinlikle böyle bir komisyonun içinde yokuz' dediler. Tamam da Türkiye'de öyle bir konular olur ki ortak konular olur. Burada sıfırdan yeni bir anayasa, şu, bu konuşulmuyor. Yani Türkiye'de devamlı konuşulan Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, ne bileyim bir bireysel başvuru hakkı... Burada ortak bazı yapılması gereken değişiklikler olabilir. Bunları birlikte yapabiliriz. 'Bir görelim' dersin, ama peşinen, hemen külliyen 'hayır biz bu uzlaşma komisyonunun içinde olmayız' var.'' BU YARIN BAŞKALARININ DA BAŞINI YAKAR Erdoğan, ''Sayın Baykal hakkında dava açtınız ama kamuoyundaki yaygın kanaat de sizin bu davayı kazanma ihtimalinizin çok zayıf olduğu yönünde. Baykal kendisi de söylüyor. Diyor ki 'Ben Başbakan'a sahtekar dedim. Mahkeme reddetti' diyor. Şimdi bir ülkenin başbakanına bu kadar ağır ifadeler kullanıldığı halde bunun bir sert eleştiri şeklinde mütalaa edilip yargıda cezasız bırakılması acaba yargının da en azından belli organlarının politize olduğu iddiasını ister istemez kamuoyunda tartışılır hale getiriyor'' yönündeki değerlendirme üzerine de şunları kaydetti: ''Bu yarın başkalarının da başını yakar. Halbuki biz biliyorsunuz 301 ile ilgili bir değişiklik yaptık değil mi? 301 ile ilgili bu değişiklik içerisinde Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı ve Başbakana hakaret olayları biliyorsunuz cezayı gerektiriyor. Şimdi bir defa burada Başbakanlık makamına hakaret var, ama Türkiye'de tabii yeni yeni şeyler icat oluyor. Mesela hakareti ağır eleştiriye sokanlar var. Peki yarın aynısı farklı bir şekilde kullanılırsa, yani ben değil de bir başkası? Benim aldığım terbiye buna müsaade etmez. Bu ayrı mesele. Ben bunları söylemem, ama bir başkası Sayın Baykal için böyle bir şeyi kullandığı zaman acaba o bunun karşısında ne diyecek? Veyahutta bu kararı veren yargı mensupları için bu tür şeyler kullanılırsa onlar ne diyecek? Mesela, 'sahtekar ifadesini kullandım. Ceza almadım' diyor. Bir başka genel başkan kullandı ceza aldı. Ben kazandım. Bunu yaşadık. tutarsızlıklar var. Şimdi, 'Ben böyle dedim, ama yargıda kaybetti' demekle beni bir defa halk nezdinde kaybetti gösteremez. Halk nezdinde kaybeden, kazanan 29 Mart akşamı belli olacak. Orada göreceğiz. Bu ifadelerin kendisine ne kazandırdığını orada göreceğiz. Ben onların daha ağırını kullanabilirim, ama benim terbiyem, edebim buna müsaade etmez. Bulunduğum makam da buna müsaade etmez.'' AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz her yerde, yani haşa besmele çeker gibi laikliği anlatıyoruz. Bize kalkıp anti laik diyorlar. Böyle komik şey olur mu?'' dedi. ''24'' televizyonunun ''Açık Görüş'' programında soruları yanıtlayan Erdoğan, ''Yarın Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti olmadığı zaman çetelerle mücadelenin devam etmesinin her halde yolu da hukuki alt yapısının yapılması ve benimsenmesinden geçiyor. Nisan ayında bir anayasa çalışması başlatacağınızı söylediniz. Bu konudaki gelişmeler nedir?'' sorusuna, ''Siz istediğiniz kadar yasal düzenlemeler yapın, eğer yürütmenin başında olanlar bu erkler dediğimiz, bunların başında olanlar eğer adil değilse bir defa neticeye varabilmemiz mümkün değil. Bir defa bu verilen mücadelenin kurumsallaşması şart'' yanıtını verdi. ''Böyle bir mutabakat var mı? Çetelerin belini kıracak bir mutabakatı şu aşamada görüyor musunuz?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi: ''Şu anda bu mutabakat olmuş olsa zaten bu sıkıntıları yaşamayız. Şu anda bir defa yasama organının içerisinde olanlar mutabakat içinde değil. Hükümet farklı bir anlayış içerisinde, yargının verdiği kararı yerine getirmeye çalışıyor. Bakıyorsunuz muhalefet farklı bir çıkış ortaya koyuyor. Bu yapılan işe nasıl yanlış denir, gerçek ortada ve kaldı ki bu ülke, tarihi itibariyle baktığınız zaman hakikaten bir devlet geleneği olan bir millet. Böyle bir bin yıllık develet geleneği olan bir milleti adeta aşiret gibi görmek isteyenler var. Bizim aşiret olmadığımızı göstermek için de bu kurumların bir kurumsallaşmayla ortak aklı yakalamaları lazım. Bu ortak akıl yakalandığı zaman zaten mesele kendiliğinden çözülecektir, ama bu ortak akla bizim varmamız lazım. Renklerine bakmamamız lazım.'' SÜMEN ALTI ETMİYORUZ Bu yerel seçimde daha demokratik talepleri içeren bir söyleme geçildiği belirtilerek, ''TRT Şeş'in yayına başlaması, Nazım Hikmet'le ilgili almış olduğunuz karar ve diğerleri, CHP'nin bir dizi hamlesi var. Nevruzla ilgili bir teklifte bulundular. Bu atmosferi nasıl değerlendiriyorsunuz'' şeklindeki soruyu Erdoğan, şöyle cevaplandırdı: ''Tabii buna kısmen katılıyorum, ama bütünüyle katılmak mümkün değil. Çünkü özellikle iktidarımızın bu süreç içerisinde attığı adımlardan bu demokratik açılımlarımızı muhalefet zaten kabul etmiş değil, hazmedebilmiş değil. Bunların içerisinde örneğin bir TRT Şeş olayı... Fakat asıl rahatsızlığın sebebi de çetelerle, mafyayla verdiğimiz mücadele. Ağırlıklı olarak muhalefeti rahatsız ediyor, Ana Muhalefet bakıyorsunuz ciddi manada sahipleniyor. Hatta biliyorsunuz lideri ''Ben avukatıyım'' dedi, böyle işin içine girdi. Diğer muhalefet biraz suskun duruyor. Onlar bu konuda pek konuşmuyor. Yani neresindesin belli değil, ama biz yargının vermiş olduğu talimatı yürütme olarak şu ana kadar yerine getirdik, getiriyoruz ve getirmemiz de lazım. Çünkü Türkiye'yi özellikle bu noktada iktidarların köşeye sıkıştırıldıkları veyahut da hükümetlerin farklı yerlerden idare edildiği bir anlayışın Türkiye'de bir defa bir kenara itilme durumudur, bunlar ortaya çıkıyor. Böyle bir talimat geldiği zaman da tabii ki Hükümet bugüne kadar sümen altı edilenleri şimdi sümen altı etmiyor, neyse hemen yürütme görevini yerine getiriyor. Yapılan iş budur.'' CHP'nin Nevruz ve 1 Mayıs ile ilgili girişimleri hatırlatılarak ''bu konuda bir yasal düzenleme yapılacak mı?'' sorusuna Erdoğan, ''Doğrusu işin bayram boyutu üzerinde bunların hep tartışmaları olmuştur. Ama bizim böyle karar altına aldığımız bir konu yok. Bunuda bizim üst kurullarda görüşmeden benim böyle bir televizyon programında olur veya olmaz şeklinde açıklamam, benim parti teşkilatındaki üst kurullarla olan yönetim anlayışıma ters düşer. Arkadaşlarıma karşı da saygısızlık olur. Onlarla böyle işi müzakere etmeden böyle bir açıklamada bulunmam'' karşılığını verdi. ''Çetelerle mücadelede özellikle muhalefet partilerinin bir miktar, daha doğrusu CHP'nin rahatsız olduğunu ifade ettiniz. Muhalefet bundan neden rahatsızlık duymuş olabilir'' sorusunu Erdoğan, şöyle cevaplandırdı: ''Burada üzüldüğümüz nokta şu; her geçen gün kasetler falan çıkıyor, CD'ler ortaya çıkıyor ve buralarda ilginç şeyler ortaya çıkıyor. Bizim ülkemizde neler olmuş. Bunları yok farz etmek mümkün mü? Gönlümüz arzu eder ki bütün bunların olmadığı bir Türkiye, yaşanmadığı bir Türkiye. Biz öyle bir Türkiye'de olalım ki birbirimize hiç bir kurum veya kurumlar şüpheyle bakmasın. İnsanlarımızın birbirine şüpheyle bakmadığı, ülkemizde insanların adeta birbirlerinin hafıza kayıtlarını okuduğu bir yapı oluşmasın, ama şimdi bakıyorsunuz ki okuyoruz. Niyet okuyucular çıkmış ortaya, bol miktarda. Bize öyle bakanlar var. İster istemez bize de öyle bir zaman geliyor ki biz de farklı bakıyoruz.'' ''İnternet sitelerine, medyaya yansıyan bilgiler bir döneme ilişkin çok önemli tanıklıkları da beraberinde getiriyor'' sözleri üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Bunun bedeli var ama. Bir 14 Mart süreci yaşadık. Bunun bir bedeli olmadı mı Türkiye'ye. Burada samimi, açık net düşünenler bu bedeli gördüler zaten. Çünkü demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları diyeceksiniz ve ondan sonra kalkacaksınız bu ülkede 16 milyon 500 bin insanın reyini almış bir siyasi partiyi Avrupa'da, dünyada, hiç bir yerde görülmemiş bir şekilde, hem de üstelik anti laik olmakla suçlayacaksınız. Biz her yerde, yani haşa besmele çeker gibi laikliği anlatıyoruz. Bize kalkıp 'anti laik' diyorlar. Böyle komik şey olur mu? Ben diyorum ki demokrasinin saygınlığını hep birlikte savunalım. Bunu birilerine sipariş etmeyelim. O zaman ülkemiz hem çok daha demokrasiyi güçlendirecek, hem de çok daha iyi bir noktaya gelecektir''
<< Önceki Haber Başbakan'dan çarpıcı açıklamalar - İZLE Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER