Meclis soruşturma komisyonunda ifade veren eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, şirketinin 3.3 kat büyümesiyle ilgili “O kadar büyümedik. Düştün mü herkes vuruyor” diyerek, sadece aktiflerin gösterildiğini, borç ve pasiflerin hesaba katılmadığını söyledi. Bayraktar, bir bakanın şirket hissedarı olmasının da yasal ve etik açıdan sorunsuz olduğunu vurgulayarak, “Başka ülkelerde de bu böyle. Meclis’te çok büyük hisseleri olan, çok büyük şirket sahibi milletvekilleri var” diye konuştu.
TBMM’de haklarında soruşturma komisyonu kurulan 4 eski bakandan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, eşi ile çocuklarının ortağı olduğu Bayraktar İnşaat ve Taahhüt LTD. Şirketi’nin servet analizinde ortaya çıkan soru işaretlerinin cevaplarını verdi. Hürriyet'in haberine göre, ‘Şirketi 3 yılda 3.3 kat büyüdü’ haberlerinde sözü edilen 58.2 milyon TL’lik büyüklüğün sadece şirketin aktiflerini gösterdiğini; borçların, pasiflerin görünmediğini belirten Bayraktar, şirketin büyümesine ve mal varlığına ilişkin rakamları şöyle açıkladı:
“ 15 Ocak 2014 tarihli mal beyanımda görünen 405 bin TL’lik gayrimenkul, şirkete kendi hesabımdan verdiğim 480 bin TL’nin karşılığıdır. 2010 yılında Vakıfbank Fatih Şubesi’ndeki özel hesabımdan 487 bin 547 lirayı borç olarak Bayraktar İnşaat ve Taahhüt Şirketi’ne verdim. Şirket, 405 bin TL’lik gayrimenkulün tapusunu üzerime geçirip artan 82 bin 547 TL’yi iade etti. Makbuzları mevcuttur.
25 Ekim 2013 tarihinde 42 milyon TL’ye satın alınan gayrimenkulün parası 3 kaynaktan geldi. 16 milyon 660 bin TL’si Rahmi Bayraktar’dan alınan borçtu. Rahmi Bayraktar da o paranın 10 milyon TL’sini başka bir yerden borç aldı. Ayrıca şirket, Ziraat Bankası Koşuyolu Şubesi’nden 10 milyon TL kredi aldı. Diğer taraftan kasada 16 milyon TL vardı. Aldığımız gayrimenkulün üzerinde ipotek, vergi vs. gibi borçlar bulunuyordu. Onları kapattıktan sonra artan 4 milyon 830 bin TL’yi de arsayı satın aldığımız Sayın Beyazıt’a ödedik.
Şirketin sermayesi 25 milyon TL’dir. Ancak içinde 17.5 milyon olan ana sermaye ile birlikte, kâr dağıtımı yapılmadığı için ortaklara ödenmeyen ve onlara ait 7.5 milyon TL de bulunmaktadır. Bu rakama şirketin borçları da eklendiğinde rakam 58.2 milyona çıkıyor.”
BAŞKA ÜLKELERDE DE BÖYLE
TBMM Komisyonu’nda verdiği ifade sonrasında konuştuğumuz Bayraktar, 1973’te Kocamustafapaşa Vergi Dairesi’ne 12658 numarasıyla kaydolarak kurduğu aile şirketini kendisinin büyüttüğünü; bürokrasi ve siyaset öncesinde işadamı, müteahhit olduğunu hatırlatarak sözlerine başladı. Bürokraside yönetici olduğunda çoğunluk hisselerini eşine devrettiğini, ancak TOKİ Başkanı olunca hisselerin yüzde 7’sini yeniden üzerine aldığını belirten Bayraktar, “Bir Bakan’ın şirket hissedarı olması etik açıdan doğru mu” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Milletvekilleri ve bakanlar hisse sahibi olabilir, dediler. Zaten yönetimde yer almadım. Bu yasal olarak da, etik olarak da sorunsuz. Meclis’te çok büyük hisseleri olan çok büyük şirket sahibi milletvekilleri var. Başka ülkelerde de bu böyle. Birçok af çıkmış, bugüne dek şirketimiz hiçbirinden yararlanmamış. Yönetimde olmadığımdan şirketin birçok adımından haberim dahi olmamış. Kadıköy’deki gayrimenkul alındıktan sonra haberim oldu.”
İŞ ARIYORUM
Bakan Bayraktar’a bürokraside ve siyasette üstlendiği görevlerin şirketi nasıl etkilediği sorulunca da yanıtı şu oldu: “Girmeyip, şirketin işimin başında olsaydım şimdi bunun 100 katı olurdu. 60 iş yapmışım. 1973-1995 arası yılda 2-3 büyük iş yapıyordum. 1995’ten sonra KİPTAŞ ve TOKİ yöneticiliğimden sonra 3 yılda bir iş ancak yapar oldu. Ancak 41 yıldır ayakta bu şirket. Şirketin şu anda aktif işi yok. Canlandırmaya çalışıyoruz. İş arıyorum. Çocuklara yardımcı oluyorum.”
DÜŞTÜN MÜ HERKES VURUYOR
Bayraktar, Komisyon Başkanı Hakkı Köylü’nün kendisine müdahale ettiğine dair haberleri hatırlatınca şu bilgileri paylaştı: “Toplantıda konuyla ilgili olmayan bir ses kaydı dinlettiler. Ben de soruşturmayla ilgili olmadığını ama isterlerse ona da yanıt verebileceğimi söyledim. Başkan Hakkı Köylü ‘Kendinle ilgili olan bilgileri ver’ dedi. Benim dosyamda bir şey yok. İstanbul’da bir örgüt kurulduğu, o örgütten benim haberim olduğu belirtilerek nüfuz ticareti ve görevi kötüye kullanma suçunu işlediğim iddia ediliyor. Daha o tartışılan takipsizlik kararı çıkmadan önce mahkeme ‘örgüt yok’ dedi. Beni suçlayacak bir şey yok, ama dosyada olmayan bir şeyi bana dayıyorlar. Düştün mü herkes vuruyor. İnsaf!”
AYNI ÇUVALA KOYDULAR
Bayraktar, “Ne yaptıysak Başbakan’ın bilgisi dahilinde yaptık” sözleri için, “Bu bir çeşit sitemdir, alınganlıktır, diğerleriyle aynı çuvala konulmama bir tepkidir” dedi. Bayraktar, diğer sorulara yanıtları şöyle:
RANT ELDE EDİYORLAR
İmar Planı yetkimizi neden kullandığımızı sordular. 17 başvuru var. Bunlardan sadece 6’sı sonuçlanmış. Onları da sırasıyla şef, müdür muavini, müdür, genel müdür muavini, genel müdür, müsteşar yardımcısı ve müsteşar imzalamış. Askıda kalmış, itiraz süresi beklenmiş. Böyle bir imar değişikliğini imzalamamak asıl görevi kötüye kullanmaktır. (Peki, bazı yerleri ucuza kapatıp, imar değiştirmek suretiyle rant sağlıyorlar mı?) Evet tabii ki rant sağlıyor. Ancak onlar rant sağlıyor diye biz yanlış bir şey yapmadık.
TÜRGEV BÜYÜSÜN İSTERİM
TÜRGEV, bizim İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeyken kurduğumuz İSGEV’in (İstanbul Eğitim Gençlik Vakfı) devamıdır. Yani kurucusuyum. Gerçi TÜRGEV olduktan sonra biz üye ya da yönetici olmadık. Ancak eğitim hizmetleri veren, kendi kurduğumuz bir vakfın büyümesini kalkınmasını isterim. Bu yüzden de yardımcı oldum. Ancak bizim yaptığımız imar değişikliklerinin hiçbiri TÜRGEV ile ilgili değildir. (‘Başka vakıflara da aynı şekilde yardımcı oluyor musunuz’ sorusu üzerine) Kamuya yararı olan bütün vakıflara yardımcı olurum. Hangisi geldi de geri çevirdim.