Hizmet Hareketi’ne yönelik ‘Haşhaşi, örgüt, hain’ gibi ifadelerle nefret dilini kullanan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, önceki gün Diyanet’in toplantısında isim vermeden Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ‘yalancı peygamber, sahte veli, içi boş alim müsveddesi’ sözleriyle hakaret etmesine ilahiyatçılar sert tepki gösterdi. Zaman Gazetesi'ne konuşan ilahiyatçıların açıklamaları şöyle;
Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu emekli Başkanı Prof. Dr. Hamza Aktan, “O söz ortalıkta dolaşır ama asla gösterilen hedefe gidip yapışmaz. Bu manzarayı seyretmek yüreklerimizi kanatıyor, vicdanlarımızı sızlatıyor. Milletin büyük bir kısmı da ızdırap duyuyor.” dedi. Haseki Dinî İhtisas Merkezi Öğretim Üyesi Yahya Alkın da yakinen tanıdığı Hocaefendi’nin mükemmel bir alim olduğunu, Kütüb-ü Sitte’nin neredeyse yarısını ezbere bildiğini, Kur’an-ı Kerim’i, İslami kaynakları bilen biri olduğunu ifade etti. “Başbakan’ın o ifadesi, tamamen bir intikam, bir kötüleme, bir karalama duygusunun sonucu ağzından çıkmıştır. Yoksa hiçbir bilgiye dayanarak, insafla söylenmiş bir laf değildir.” diye konuştu. Âlimleri peygamberlerin vârisleri olarak tanımlayan İlahiyat Profesörü Hüseyin Algül, “Milyonlarca insanın güzel bir iş yaptığına hüsn-i şahadet ettiği bir âlimin bu şekilde yaftanlanması doğru olmaz.” ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan’ın nefret söylemini Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da sürdürmesi, ilahiyatçılar tarafından da tepkiyle karşılandı. Erdoğan’ın, “Bu millet, kalbi boş, zihni boş alim müsveddelerini, bünyenin virüsü reddettiği gibi reddetmiş ve tarihin çöplüğüne mahkûm etmiştir.” sözlerinin vicdanları sızlattığını vurgulayan alimlerin görüşleri şöyle:
Eski Din İşleri Yüksek Kurulu BaşkanI Prof. Dr. Hamza Aktan: (Başbakan Erdoğan’ın) kimi kastettiği hususunda doğrusu ben de şaşırıp kaldım. Anlaşıldığı gibi anlamaya benim vicdanım müsaade etmiyor. Fethullah Gülen bugüne kadar yaptıklarıyla, icraatlarıyla, taşıdığı vicdanı ve imanı, ihlası ve sadakatiyle kendisini ispat etmiş bir insan. Dolayısıyla onun hakkında böyle ileri geri, onu tezyif ve tahkir edecek ifade yerini bulmaz. O söz ortalıkta dolaşır ama asla gösterilen hedefe gidip yapışmaz. Ama diyebilirim ki, bu manzarayı seyretmek bizim yüreklerimizi kanatıyor, vicdanlarımız sızlatıyor. Ben inanıyorum ki, milletin büyük bir kısmı da bundan ızdırap duyuyor. Yani bir anlam veremiyorum, doğrusu çok büyük yanlışlıklar yapılıyor.
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Algül: İslam âlimlerine yönelik böyle söylemler kullanılması, toplumda iyi karşılanmaz. Biz Hocaefendi’yi seviyor, sayıyoruz. Kesinlikle onun böyle bir tahkirat alında kalmasını doğru bulmuyoruz. Sadece Hocaefendi’ye değil, insanlığa hizmet eden herhangi bir İslam alimine böyle tahkir edici, aşağılayıcı cümleler kullanılması doğru değil. Netice itibarıyla âlimler peygamberlerin vârisleridir. Eğer bir âlim, Kur’an ve sünnet ölçülerine göre güzel bir iş yapıyorsa, bunun da doğru yapıldığına dair hüsnü şehadet eden milyonlarca insan varsa, bu şekilde yaftalanması doğru olmaz. Bir İslam âlimi Kur’an’ı, sünneti yanlış anlamış, insanları yanlış hedeflere yönlendirmiş olabilir. Onu da zaten âlimler kendi aralarında konuşur, tartışır ve böylelerinden sakınılması gerektiğini insanlara bildirirler. Hocaefendi, böyle ithamları hak eden ve böyle ithamları üzerinde taşıyan birisi değildir. Bu ithamları da hiç üzerine alınmasına gerek yok. Hocaefendi, müspet hizmetlere, insanımızın güzel ufuklara yürümesi için gayret ediyor.
Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhit Mert: Bir insanın peygamberlik, velilik gibi bir iddiası olmadıkça, ona bu tür bir yakıştırma yapılmasını izan ve vicdan açısından tutarlı ve doğru bulmuyorum. Eğer itham edilen kişide böyle bir şey yoksa bu düpedüz bir iftira olur. Cenab-ı Allah katında da büyük sorumluluk doğurur böyle bir iftira. Ayrıca herhangi bir kimseye içi boş, zihni boş, gönlü boş gibi birtakım yakıştırmalar yapmak, ahlaki, vicdani açıdan doğru değildir. Çünkü kalplerde olanı Allah bilir. Allah’ın bilebileceği bir şeyi kendi zan ve tahminlerinizle söyleyip insanları zan altında bırakmanız ya da onların itibarını düşürmeye çalışmanız yine Allah katında sorumluluk doğurur. Ayrıca Fethullah Gülen Hocaefendi, kastedilenin o olduğu anlaşılıyor, ömrü boyunca dine, imana ve İslami ilimlere hizmet etmiş bir insandır. Böyle bir insana bunları yakıştırmak gerçekten anlaşılabilir bir şey değil. Birtakım şeyleri siyasete kurban etmek diye niteliyorum. Vicdani açıdan çok sorunlu söylemler bunlar.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muhittin Akgül: Referanslarımız Kur’an ve sünnet. Sadece âlimlere değil, diğer insanlara hakaret etmeme Kur’an-ı Kerim’in bize öğretmiş olduğu temel ölçüdür. Bir de bunun içine insanların önünde rehber konumunda olan, insanları ahlaki alanda güzelliğe yönlendirmeye çalışan, senelerdir verdiği vaazlarla doğruyu anlatma gayretinde olan, alimliği binlerce insan tarafından kabul edilen bir insana hem de toplumun karşısında bunları söylemek İslam’ın ilkeleriyle bağdaşmaz. Bir âlime, hakaret ettiğinizde sadece ona hakaret etmekle kalmıyorsunuz. Bu defa o âlimi seven diğer insanlara da hakaret etmiş oluyorsunuz. Toplum günahı da karşınıza çıkıyor. Günahı katmerleştirmiş oluyorsunuz. Devletleri ayakta tutan, bu ulemalar olmuştur. Siz böyle dönemlerde insanların rehber saydığı, örnek aldığı insanları yok etmeye çalışırsanız aynı zamanda toplumu da kargaşaya, kaosa sevk etmiş olursunuz. Fethullah Gülen Hocaefendi’ye âlim demeyeceksek o zaman Türkiye’de âlim diye tanımlayabileceğimiz bir insan yok.
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Aydüz: Başta Avrupa ve Amerika olmak üzere dünyanın değişik yerlerinde fikirleri ve hareketi hakkında sempozyumlar düzenlenen bir kimseye boş âlim demek, akıl kârı değildir. Hocaefendi, gençleri dünyanın dört bir tarafına gitmeleri hususunda teşvik etti. Kendilerini bu hayırlı işlere teşvik eden kişi içi boş bir âlim olsaydı, ne o zeki gençler dünyanın dört bir tarafına hicret eder ne de o zenginler bir kuruş yardım ederlerdi. Bu zulüm ve haksızlıklar karşısında susanlar, yapılan konuşmayı alkışlayanlar da bir gün Mahkeme-i Kübra’da hesaplarını vereceklerdir.
Tefsir uzmanı Yahya Alkin: Hocaefendi’yi bizzat tanıyorum. İzmir Kesta-nepazarı’nda bizim kursumuzun müdürüydü. İslami kaynakları iyi bilen bir alim olduğunu yakinen biliyorum, öyle uzaktan duymakla değil. Başbakan’ın o ifadesi, tamamen bir intikam, bir kötüleme, bir karalama duygusunun sonucu ağzından çıkmıştır. Yoksa hiçbir bilgiye dayanarak insafla söylenmiş bir laf değildir o. Allah ıslah etsin, biz dua ediyoruz. İnşallah bu fitne sona erecek, inşallah herkes anlayacak ne olduğunu.