Gezi Türkiye'nin bölündüğü endişesi taşıyanların içini rahatlatmak açısından olumluydu. Açılımın Kürt halkına daha fazla bağımsızlık cesareti vereceği tedirginliği yaşayan vatandaşlarımız olduğunu biliyoruz. Endişe içinde olanların; Başbuğ'un ziyaretine bakarak korkulacak bir şey olmadığını görmeleri sağlanmış oldu. Fakat daha bir ay öncesine kadar açılım karşısında nasıl bir tavır takınacağına karar verememiş olan Genelkurmay Başkanının Mardin'de hükümetin bir bakanı gibi konuşması açıkçası şaşırtıcıydı. Başbuğ'un ‘bölünmüyoruz, kafa karıştıran televizyonları, açık oturumları seyretmeyin' demesi Genelkurmay Başkanının beraberinde götürdüğü heyete bakıldığında hem hayret vericiydi hem anlamlıydı. Orgeneral Başbuğ bölünme endişesi taşıyanlara, yanında temsilcileri bulunan bir kısım yayın organlarını seyretmemelerini salık veriyordu. Demokratik açılımın direkt karşısındaymış gibi görünmeseler de bu süreci CHP ve MHP'nin ağzından kamuoyuna aktaran kanalların ve gazetelerin hangileri olduğunu herkes çok iyi biliyor. Demokratik açılım sürecinde hükümet aleyhinde olabilecek bütün açıklamaları canlı yayınlayan muhalefet temsilcilerini fire vermeden yayınlarda ağırlayan bu kanalların, toplumdaki tedirginliği tetikleyen tavırları Genelkurmay Başkanının da dikkatindeydi. Askerin ‘son terörist öldürülünceye kadar' söyleminden ‘seyretmeyin şu televizyonları' noktasına gelmesi enteresan. CHP ve MHP'nin Başbuğ'dan yedikleri şokun etkisi geçer geçmez açıklama yapıp Genelkurmay Başkanının ‘siyasete bulaşmaması' gerektiğini söylemeleri açıkçası daha da enteresan. Muhalefetin bu açıklamalarının bir ileri aşaması; acaba ‘yandaş basın-yandaş yargı'dan sonra ‘yandaş asker' mi olacak ? Başbuğ'un ‘seyretmeyin' dediği televizyonların tavrı ise pişkinliğin bu kadarına pes dedirtecek cinsten. Genelkurmay Başkanının ‘seyretmeyin' dediği televizyonlar, Başbakan'ın ‘almayın' dediği gazetelerle aynı gruba ait değil mi ? ‘Seyretmeyin' demekle ‘almayın' demek arasında ne fark var ? Başbakana kıyamet koparan bu medya grubu, nedense şimdi Başbuğ'un sözünü hiç üzerine almıyor. Ya da karşısında hazırola geçtikleri Başbuğ'un ‘yandaş' olabilme ihtimalini düşünmek onları çıldırtıyor. Ve bütün bunlarla bağlantılı önemli bir soru. Ekrem Dumanlı'nın gündeme getirdiği ve medya mahallesini fena halde rahatsız eden ‘tasfiye' sürecinin düğmesine Genelkurmay Başkanı Başbuğ çaktırmadan basıyor olmasın ? Bazılarının hiç üstüne alınmamasına bakmayın siz. Başbuğ'un bekledikleri gibi bir Genelkurmay Başkanı çıkmaması ve sonrasından gelen Koşaner Paşa'nın demokrat-kuralcı kişiliği; ‘tasfiye edilecekler' listesindekilerin telaşını artırıyor. Akredite olmak yeni dönemde tasfiye olmamaya yetmeyebilir. ABDULLAH ABDULKADİROĞLU-SAMANYOLUHABER