Başbuğ'a BÜYÜK TEPKİ

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un Balyoz darbe planıyla ilgili sert çıkışı aydınların tepkisini çekti.

Başbuğ'a <b>BÜYÜK TEPKİ</b>

Başbuğ'un, bir yandan iddiaları araştırıyoruz dediğini bir yandan da vahim iddiaları gündeme getirenleri 'vicdansızlıkla' suçladığına işaret eden aydınlar, "Yapılan incelemenin sonucunun şimdiden belli olduğunu belirtiyor. "Ordunun da bir sabrı var" sözü ise örtülü tehdit olarak değerlendirildi. Sicilleri verilen bomba timini açıklayamadı Mehmet Altan (Star): Taraf Gazetesi bir tim yayınladı. Camiyi bombalamak için görevlendirilen sicil numarası rütbesi olan bir tim. Bağırıp çağırdı ama bu konuda hiçbir açıklama yapmadı. Bu timin doğru olup olmadığını söylemesi yeterliydi. İkincisi bir hukuk devletinde 'TSK'nın sabrının sınırı vardır' demek ne demek. Bunu anlamakta çok zorluk çektim. Yani bir hukuk devleti varsa eli silahlı bir kişinin 'benim sabrımın sınırı vardır' demek ne anlama gelir? Üçüncüsü burada neyi tartışıyoruz onu da anlamadım. Ordu eğer darbecilik suçlamalarından bunaldıysa, Avrupa Birliği'nin Türkiye 2009 İlerleme Raporu'nda AB standartlarında bir demokrasiye ulaşması için TSK'nın hangi çerçeve içerisine çekilmesi uzun uzun yapılması gereken yasa değişiklikleri anlatılıyor. Eğer Türkiye'de ordu bu eleştirilerden bunaldıysa Avrupa Birliği'nin önerdiği vizyonlara yasal değişikliklere uyması gerekir ve tartışmalar biter. Sürekli bağırıp çağıran masaları yumruklayan bir askerin tavırları demokrasi olmadığını gösteriyor. Bu tavır, orduyu daha çok yıpratıyor Rıdvan Kaya (Özgür-Der Genel Başkanı): İlker Başbuğ'un 'TSK'nın sabrının bir sınırı vardır' şeklindeki konuşmalarına zaman zaman şahit oluyoruz. Bu, medyaya, STO'lara, halka örtülü bir tehdittir. Haddi aşmayın anlamında bir tehditte bulunuyor. Belinde silah olanların Türkiye'de çok sık yaptıkları bir gelenek ve bu, çok çirkin ve hukuksuz aynı zamanda da artık işe yaramayan bir gelenek. Bunu ısrarla sürdürdükçe ordu daha çok yıpranıyor ve yıpranmaya devam edecek. Öncelikle Genelkurmay Başkanlığı kurumsal olarak bugüne dek TSK'nın gerçekleştirdiği tüm darbelerin ve müdahalelerin hukuk dışı eylemler olduğunu itiraf etmeli ve tüm bu kirli geleneği şartsız, "ama"sız lanetlemelidir. 27 Mayıs'tan bugüne darbeleri sorgulamalı ve "geçmişte biz bu hataları yaptık, bundan sonra yapmayacağız ve lanetliyoruz" demeli. Bir de şöyle bir samimiyetsizlik var, Askeri Allah Allah diye gönderiyorsunuz ama orduda Allah Allah diyen insanları da sürekli ihraç ediyorsunuz. Başbuğ'un tehditlerini takan yok Turgay Oğur (Genç Siviller Sözcüsü): Baş-buğ'un konuşması büyük acziyet içinde olduğunu gösteriyor. Konuşmadaki esip gürlemeleri çıkartırsak aslında şunu söylüyor: '50 yıllık askerlik hayatımda her darbede görev aldım. Ne kadar kötü bir iş yaptığımızın farkındayım. Dersimi aldım ama bu kadar üstüme gelmeyin, can çıkar huy çıkmaz ona göre.' Başbuğ'un tehditlerini, esip gürlemelerini takan yok. Esas tehlike bu kadar çaresiz kalan bir komutana karşı merhamet duygularımızın kabarması. Esas tehlike budur. Lütfen bu ülkeyi seven, çocuklarına iyi bir gelecek bırakmak isteyen herkes bu darbeci zihniyetin üzerine gitmeye devam etsin. Konuşma, incelemenin sonucunu ortaya koydu Alper Görmüş (Taraf yazarı): Başbuğ eğer isterse, Balyoz darbe planı ve onun eylem planları hususundaki hakikat arayışına en ciddi katkıyı yapabilecek bir konumdadır. Nitekim konuşmasının birinci bölümünde bunun gayreti içinde olduklarını, konuyu araştırdıklarını söylüyor. Fakat daha sonra, o konumdaki bir insanın asla yapmaması gereken bir şey yapıyor ve bu iddiaları ortaya atanları vicdansızlıkla suçlayıp iddiaların asılsız olduğunu söylüyor. Peki bu durumda ona nasıl inanabiliriz? Bu konuşmadan sonra bu araştırmadan nasıl bir sonuç çıkacağı açık değil mi? Diyelim, ailenizden biri ciddi bir suçlama altındadır, siz yaptığınız açıklamada "Araştırıyoruz, suç işleyen varsa bulup çıkartırız" diyorsunuz, hemen ardından da "ailemize böyle bir kara sürmeye çalışanlar alçaktır" falan diye bağırıp çağırıyorsunuz. İlker Başbuğ, dün bu konumdan konuşmuştur, ihsas-ı reyde bulunmuştur. Asıl vicdansızlar, bu planları hazırlayanlar Hasan Celal Güzel (Eski Bakan): Asıl vicdansızlar bu darbe planlarını hazırlayanlardır. Daha sonra darbe planlarından rahatsız olup da bunu kamuoyuna sızdıranlar hakkında dava açanlar vicdansındır derim. Genelkurmay Başkanlığı bugüne kadar darbe iddialarını inkar etti. 'Darbeleri nasıl inkar edebiliriz ve nasıl yalanlayabiliriz'in peşinde oldukları açıktır. Darbeleri planlayanlar hakkında bir soruşturma veya dava açılmadı. Darbe planlarını sızdıranlar hakkında ise 61 soruşturma açıldı. Bu haksızlık değil mi? Öfkeyle masaya elini vurmakla sorun çözülmüyor Sacit Kayasu(Eski Cumhuriyet Savcısı): Başbuğ'un masaya yumruğunu vurarak esip gürlemesine gerek yok. Başbuğ öfkeyle kalkıp zararla oturacak bir açıklama yapmamalı. Ortada bir darbe planı var. Bu ister savaş tatbikat planı olsun ister darbe planı olsun ortada camilerin bombalandığı bir plan var. Burada ihtilaf darbe planlarını camilerin bombalanıp bombalanmayacağı hususunda. Eğer Genelkurmay Başkanlığı'ndaki belgelerde camilerin bombalanması gibi bir planın olmadığı varsa bu planları yayınlayanları birileri kandırıyor demektir. Fakat bu planlar eğer gerçekte var ve bundan da Genelkurmay Başkanlığı'nın haberi yoksa bu da çok vahim bir durum. Birileri İlker Başbuğ'u kandırıyor demektir. Ortada ıslak imzalı belgeler var Mehmet Baransu (Taraf muhabiri): Açıkladığımız darbe planları belgelere dayalı. İlker Başbuğ açıklama yapacaksa bu belgelere yapsın. Bugünkü Taraf'ta Çetin Doğan'ın harp oyunu oynamadığını belgelerle kanıtlayacağız. Ortada ıslak imzalı bir gerçek var. Bunu kimse inkar edemez. Başbuğ, demokrasi için yumruğunu masaya vursun Sezgin Tanrıkulu (eski Diyarbakır Barosu Başkanı): Türkiye'de ordu ne zaman demokrasi için elini masaya vuracak? Bunun sorulması lazım. Hangi ordu kendi eğitim politikası içerisinde açık açık darbeyi planlayacak ve darbenin yolunu açacak şeyleri düşünür? Bunu açıklaması lazım. Benim ordumda böyle bir darbe planı olmaz diye elini masaya vurması, kim yapmışsa üzerine giderim demesi lazımken başka açıklamalar yapılıyor. Bunu kim, hangi eğitim planında kullandı, bunları eyleme dönüşecek miydi bunların tartışılması lazımdı. Genelkurmay Başkanı'nın bunları açıklayanlara karşı değil, bu planları ve 'eğitim programı'nı yapanlara karşı yumruğunu vurması ve başkanı olduğu orduyu demokratik ülkelerdeki düzeye çekmesi gerekir. Planla ilgili kaç soruşturma var? Lale Mansur (Sanatçı): Ben bir gazeteci olsaydım, Başbuğ'un, bilgi sızdırmayla ilgili 61 soruşturma var dediğinde, 'darbe hazırlığı yapanlarla ilgili soruşturma var mı?' bunu merak ediyorum derdim. Ya da daha önce Güneydoğu'da savcıları, hakimleri korkutmak için bomba atıyorduk diyen general için herhangi bir soruşturma açıldı veya herhangi bir ceza verildi mi? Ders aldık diyorlar, yapılan darbelerle ilgili hiç kimse hakkında bir işlem yapılmadığı için bir ders alınıp alınmadığını da bilmiyorum. Bilgi sızdırmayla ilgili uzun uzun konuşup da esas darbe planları yapanlar hakkında soruşturma var mı? Hepimizin öğrenmek istediği bu. Halkın sabrının da bir sınırı var Şenol Karakaş (Aktivist): Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamaları tatmin edici değil. Bu kadar tehlikeli darbe planlarının çıktığı bir kurumun başında olan bir kişinin bir kere bu planların açığa çıkarılmasında ve kamuoyuna açıklanmasında bir rolü olmalı. Yoksa bu planları paylaşan bireylere yönelik tehditkâr açıklamalar çok önemli değil. Çünkü halkın sabrının da bir sınırı vardır. Bunlar kaçamak açıklamalar. Hem saldırgan hem de savunma konumunda, karışık ruh halinde olan biri var karşımızda. Bu da darbe planlarının gerçek olduğunu bildiği anlamına geliyor. ZAMAN
<< Önceki Haber Başbuğ'a BÜYÜK TEPKİ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER