Kaçtı mı kaçar, geriye getiremezsiniz. Ve genellikle de kaçan
balıklar büyük olur.
Malum olduğu üzere
AK Parti iktidarı başladığı günden bu yana
darbe iddiaları, cunta oluşumları ve şok edici belgeler gündemi altüst ediyor.
Oysa bugün bunları konuşuyor olmak bile bu ülkeye haksızlık.
Ama konuşmak hatta elimizi taşın altına koymak zorundayız.
Bu noktada Başbuğ'un önünde tarihi bir fırsat da var. Ordunun itibarını kurtarmak da daha da batırmakta elinde.
Bugün askere güven hiçbir zaman olmadığı kadar düşük. Özellikle de milliyetçi-muhafazakâr camiada. Oysa Türkiye'de askerin '
doğal-müttefiki' bu kesimdi. İttifakın yerini husumet aldı.
Fakat o kadar çok hata yapıldı ki bugün masaya
yumruk da vursanız gerekli etkiyi yapmıyor.
Eğer JİTEM'e 'Yok', darbe hazırlıklarına 'Hiç duymadık', zırhlı aracı delecek LAW'lara 'Boru'
derseniz, ismi şaibeye karışmış isimleri '
mesaj gibi atamayla'
terfi ettirirseniz, Cumhurbaşkanı'nın eşine sırtınızı dönerseniz, Başbakan'ın eşini
GATA kapısından döndürürseniz kendi elinizle güvensizlik pompalarsınız. Bunlarla kalsa iyi. Onlarca hata sıralanabilir.
Onca yılın günahını Başbuğ'a yüklemek haksızlıktır. Ama eğer Başbuğ
soruşturmaların önünü açar, cuntacıları barındırmazsa tarihe geçer.
Bu milletin herkesi şaşırtan bir terazisi var ve o terazi bugüne kadar hiç şaşmadı. 27
Nisan ve 367 zorbalığına
boyun eğip TBMM'den kaçan
Erkan Mumcu ve
Mehmet Ağar örneği ortada. Eğer o gün Mumcu ve Ağar "Üzerimizde
baskı var. Ama biz Meclis'ten kaçmayız" deselerdi kahraman olur, sandığa gömülmezlerdi.
Top Başbuğ'un önünde. Uzatmalara giderken şık bir hareketle tarihe de geçebilir kendi kalesine gol de atabilir...
Artık darbe ol(a)maz çünkü...
Günlerdir televizyon ekranlarında 'Türkiye'de darbe olur mu' sorusuna
cevap aranıyor. Gerçi tartışmacılar
futbol takımı taraftarı gibi. Çoğu, hakkında konuştukları Balyoz'u okumamış bile. Belli kabuller üzerinden yorum yapıyorlar.
Eğer son iki yıl içerisinde hazırlanan iddianameleri okusalardı 'Türkiye'de artık darbe olamayacağını' net olarak görürlerdi.
Nasıl mı?
Ergenekon iddianamesi ve geçtiğimiz aylarda ortaya çıkan 'Genel
kurmay'daki ihbarcıyı' bir kenara bırakıp sadece
Poyrazköy iddianamesine bakalım.
Mail yoluyla 155'e yollanan mektupta 'kendini vatansever bir Türk subayı' olarak tanıtan ihbarcı
Deniz Kuvvetleri içindeki bir cuntayı ihbar etti.
O kadar somut verilere dayanarak anlatıyor ki ihbarcının 'cuntanın üyesi' olduğunu düşünmeniz işten bile değil. Denebilir ki bu ihbarcı her kimse cuntayı kılcal damarlarına kadar biliyor.
Diyor ki mektubunun bir yerinde "Deniz Kuvvetleri içinde bulunan Ergenekoncular Kur. Kd.
Albay T.D'nin işyerindeki bilgisayarını üs olarak kullanıyorlar. Tüm fişlemeler, örgüte yazılan raporlar ve gizli yazışmalar bu bilgisayarda."
Yine farklı bir tarihte yollanan ikinci bir ihbar
mailinde ise, "Kurmay Başkanı F.D'nin odasındaki çelik kasanın yanındaki evrak dolabının arkasında CD ve USB gizlenmektedir. CD ve USB'ler özel şifrelenmiştir. Baktığınızda film olarak görülür. Ancak şifreyi çözebilirseniz tüm yapıyı da çözersiniz" demiş.
Cuntaya bu kadar hakim olan ihbarcı yine mektubunun devamında "H.C'nin işyerindeki çekmecesinde spiralli bir dosyaya gizlenmiş bir SD
kart mevcut. Burada irtibatlar var. Yine masanın en alt çekmecesinde Özel Acarlar Koleji dosyasında Alaton'un yazısı içinde gizli bilgiler var. Ayrıca Fotoğrafçılık Ders Kitabı'nın 19. sayfasında D.B, Ö.Ö. ve Y.K'nın bilgi notları var" diyor.
Soruşturma ilerledikçe ihbarcının tüm dedikleri aynen çıktı. Tabii bu aşamada akıllara "Acaba birisi bu bilgileri koyup sonra da ihbar yapmış olabilir mi" sorusu geliyor.
Ama TSK'nın fiziki şartları düşünülürse bunun pek geçerliliği yok. Dışarıdan birisi karargâha sızacak, onlarca bilgisayara aynı anda girecek, konuşmaları kaydedecek, üstelik belgelerin altına subayların imzasını atacak, o şahısları konuşturacak, kurmay başkanının odasına şifreli CD'ler yerleştirecek... Pek akla yatmıyor.
Özetle... Birileri durumdan vazife çıkartıp
darbe planları yapabilir. Fakat ordunun 'vatansever subayları' da varmış ki her türlü riski alıp bu tip girişimleri ilgili yerlere 'duyuruyorlar.' Üstelik sadece darbeciler değil 'her türlü yanlış' anında sızıyor. Bu yüzden artık darbe filan yapılamaz!
ADEM YAVUZ ARSLAN-BUGÜN