Genelkurmay Başkanı
Org.neral
İlker Başbuğ'un,
Aktütün Karakolu'na yapılan baskınla ilgili medyada yer alan bazı haberlere gösterdiği sert tepkiye medyadan farklı tepkiler geldi. Başbuğ'un açıklamada kullandığı uslübu genelde benimsemeyen ve doğru bulmayan gazeteciler Başbuğ'a çeşitli uyarılarda bulundu.
MEHMET ALTAN-STAR
"Ben 60 ihtilalini gördüm, 71 muhtırasını yaşadım, 80’i yaşadım, 28
Şubat’ı yaşadım. Bu basını bilgilendirme değil basını korkutma açıklaması, toplantısı oldu.
Halbu ki
Taraf gazetesinde ciddi iddialar var. Bu iddialar doğru mu değil mi bunu açıklamak
demokrasi ve kurumların güçlenmesine neden olur.
O kadar çok darbeden geldik geçtik ki bunun kimseye yararı yok. Tonu yükselterek, tehdit ederek, sorunlar çözülmüyor. Sorunlar iddialara medeni demokratik şekilde, korkutmaya meyletmeden,
Türkiye’ye tek parti, askeri diktatörlükmüş gibi başka mesajlar vermeden çözülür.
Böyle bir iddia var, bu iddiaya yalan demiyorsun, açıklama da yapmıyorsun ama bunun üstüne gideni bunu soranı ‘fena yaparız’ diyorsun. Bu hangi demokratik ülkede var? Ve daha evvel bizim yaşadıklarımızdan ne sonuç aldık?
Önemli olan bu iddiaların doğru veya yanlış olduğuna
cevap vermektir. Korkutma Türkiye’de hiçbir işe yaramaz. Aynı zamanda korkutma geri de teper. Türkiye oraları aştı. Çok garipsediğim, aynı zamanda Türkiye açısından da talihsiz bulduğum bir açıklama oldu. Keşke tersi olsaydı. Demokratik ülkelere yaraşır biçimde, daha önce söyledikleri şekilde iddialara cevap verseydi.
Ama bir de unutmamak gerekir ki Türkiye’nin bu konumundan da rahatsız olan bütün kurumların içinde Türkiye’yi dünyaya taşımak isteyen insanlar var. Sadece sözcülerinden ibaret değil Türkiye’nin kurumları. Onu da unutmamak lazım. "
ŞAMİL TAYYAR-STAR
Star Gazetesi
Ankara Temsilcisi Şamil
Tayyar,
Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını doğru bulmadığını söyledi.
Orgeneral Başbuğ'un aynı uslübü
Dağlıca baskınından sonra bir resepsiyonda gazetecilere yaptığı açıklamada da kullandığına dikkat çeken Tayyar, eleştirilerin sorunun çözümüne katkı sunacağına inandığını vurguladı. "Demek ki yolunda gitmeyen ve aksayan bazı işler var. Yoksa bu kadar toplantılar niye yapılıyor?" diye soran Tayyar, beklentisini ise şu sözlerle ortaya koydu:
"Bu tartışmaların sonucunda doğru yöntem bulunabilirse, bir şehidimizin sayısını azaltmaya katkısını sunabiliyorsak çok önemli ve iyi bir adım olarak görüyorum. Eğer sorunları görmezlikten gelir ve bunların tamamını halının altına süpürmeye devam edersek sadece ve sadece kendimizi kandırırız. Türkiye maalesef 25 yıldır bunu yapıyor. Ama bir dönemdir görüyorum ki Türkiye artık yanlışları halının altına süpürme anlayışından kurtulmayı istiyor. Bu toplantıların anlamı da budur.
İçişleri Bakanlığı bünyesinde güvenlik müsteşarlığının kurulması öngürülüyor.
İstihbaratın tek merkezden koordinası görüşülüyor. Demek ki bir istihbarat,
yönetim zaafı var.
Özel Tim Doğu ve Güney
doğu'da etkin bir şekilde kullanılmak isteniyor. 1997 yılında elindeki ağır silahlar alınıp merkeze gönderildi. Daha sonra parçalandı. Ama şimdi bunun bir yanlış olduğu görülüyor. Bütün bu yanlışlar pozitif katkı sunmaya yönelik eleştirel yaklaşımlardan kaynaklanıyor. Ama keşke sayın Genelkurmay Başkanı anlamaya çalışsaydı. Daha doğru bir tavır göstermiş olurdu." (CİHAN)
RUŞEN ÇAKIR/ VATAN:
'Çok sert bir açıklama. Başbuğ bu sert açıklamasıyla çıtayı o kadar yükseltti ki o çıtayı aşmak nasıl olacak bilmiyorum. Devamının geleceğini gösteren çok sert bir açıklamaydı. Aktütün olayında
terör örgütünün başarılı olarak gösterildiği şeklindeki sözleri de dikkat
çekici. Belli ki bu yöndeki yayınlar Genelkurmay'ı çok rahatsız ediyor. Bu sızma olayını Başbuğ'un çok ciddiye alacağını biliyorduk ama göreve geldikten çok kısa bir süre sonra sızmış olması bu olayın artık Genelkurmay için kronik bir hal olduğunu gösteriyor. Genelkurmay'ın bunun üstüne gideceğini, bununla çok ciddi olarak uğraştıklarını söyleyebiliriz.
Dağlıca olayında da benzer bir açıklama olmuştu ama kamuoyuna yönelik bilgilendirme yapılmamıştı. Sızan bilgi ve
belgelere yönelik kendi içlerinde bir değerlendirme yapıyorlar ama bunların kamuyonu bilgilendirmek için kullanılacağını sanmıyorum.
Belki eskiden de sızıyordu ama yayınlanma konusunda ürkek davranılıyordu. Ama şimdi bazı gazeteler özellikle Taraf gazetesi bu yönde çok aktif bir yayın çizgisi izliyor. Birçok belge Taraf'a sızdı. Ama örneğin polisi zor durumda bırakacak bir belge görmedik mesela Taraf'ta, nedense daha çok askere yönelik.
Yasemin Çongar daha önce kaynaklarına ilişkin açıklamada 'birkaç iyi adam' filmine gönderme yapmış, ellerine geçen belgelere birkaç iyi adamın sızdırması sonucu ulaştıklarını belirtmişti.
Genelkurmay'ın rahatsız olduğu iki konu olduğunu söyleyebiliriz:
- Genelkurmayın gizli belgesinin medyaya sızıyor olmasından
- Bu bilgilerin sunuş şeklinden rahatsızlar.'
YASEMİN ÇONGAR/TARAF:
'Aşırı sert bir açıklama. Bir Genelkurmay Başkanı'ndan beklenmeyecek bir uslüpla konuştu. Bu çok üzücü ama esas üzücü olan kamouyonun beklediği bilgilerin bu açıklamada olmamasıydı. Bu saldırı neden amacına ulaştı, ulaşmadıysa neden bu kadar şehit verildi, bir Genelkurmay Başkanı'nın görevi bunları açıklamak olmalıydı. Konuya ilişkin
soruşturma açıldığını söyledi, bu sevindirici ama daha önce benzer soruşturmalarda bu incelemelerin sonuçları kamuoyuyla paylaşılmadı. Bundan sonra paylaşılacak mı, bilmiyoruz...
Aktütün olayında Taraf'ın yayınladığı bu belgeler Genelkurmay'ın saldırıdan haberdar olduğunu gösteriyor. Bu yöndeki okumamız doğru mu, doğruysa gereği neden yapılmadı? Bunların cevabını vermeyip, tehditkar bir üslüp kullanması son derece üzücü. Genelkurmay başkanı topluma bunların hesabını vermek zorundadır. Biz gazetemize ulaşan belgelerin doğruluğundan emin olduğumuz sürece elimize geçen bilgileri yayınlıyoruz, yayınlamaya da devam edeceğiz.'
MURAT YETKİN/RADİKAL:
"Aslında açıklama için söylenecek pek bir şey yok. Genelkurmay'ın yayınlara ne kadar tepkili olduğunu öğrenmiş olduk. Çok açıklayıcı değildi, daha çok tepki gösteren bir açıklamaydı. Gizli bilgileri sızdıranlara ilişkin mesajlar verdi, ama Aktütün konusunda yapılan yayınlar doğru muydu bunu anlamak mümkün olmadı. Bu açıklama yayınlanan belge ve bilgilerin doğrulandığı anlamına geliyor mu, gelmiyor mu, bu net değil. Soru sorma imkanı olsaydı bunların doğru olup olmadığına ilişkin bir şeyler söyleyebilirdik. Keşke gazetecilere soru sorma imkanı verilseydi de bunları anlayabilseydik."
MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE - ZAMAN
Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un yaptığı konuşmanın "çok gergin ve duygusal" olduğunu söyledi. Türköne, yapılan açıklamanın 12
Eylül rejimini hatırlattığını belirterek, bu görüntülerin Türkiye'ye yakışmadığını kaydetti.
Türköne, Cihan Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, askerin onurunun peşinde olduğunu, verdiği tepkilerden bunun anlaşıldığını ifade etti. Yapılan açıklamanın şeklinin
12 Eylül rejimi dönemini hatırlattığına işaret eden Türköne, medeni bir ülkeye bu tür görüntülerin yakışmadığını vurguladı. Türköne, hiç bir ordunun da bu şekilde açıklama yapmayacağına dikkat çekerek, Dünya'nın 4. büyük ordusunun elinde kaleminden başka bir şeyi olmayan insanları tehdit ettiğini kaydetti.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kahramanlığının eleştirildiği yönündeki ifadelerinin de yanlış olduğunu ifade eden Türköne, eleştirilerin ordunun kahramanlığına değil sevk ve idaresine yönelik olduğunu belirtti. Türköne, Türkiye'de tartışılanın TSK'nin asli görevine dönmesi olduğunu kaydetti.
Orgeneral Başbuğ'un açıklamasının medya ve
siyaset dünyasını nasıl etkileyeceğine yönelik bir soruya ise Türköne, çok ciddi bir değişimin olmayacağını kaydetti. Türköne, Türkiye cumhuriyeti devletinde yazarların ve gazetecilerin TSK'yi övme gibi bir görevininde bulunmadığına dikkat çekti.