Geçmişte de bunalımlar oldu, sistemi işletemedik. Olay Anayasa ve devlet bunalımına vardı. Dinin talepleri başını örtmekle bitmez. Yarın ilk ve ortaokulda türban istenecek, sonra kamu gelecek. Karşı devrim korkusu vardır. İran olur muyuz? Endişe budur. Buna kimse cesaret edemez.
Bu sözler 9.Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'e ait. Demirel
Hürriyet'ten Fatih ÇEKİRGE 'ye yaptığı açıklama ile yıllardır kendisini takip edenleri şaşırtacak gibi.
İşte o açıklamaların yapıldığı röportaj:
YAKLAŞIK 20 yıldır Süleyman Bey’le sohbet ederiz. Yazılmak ya da yazılmamak kaydıyla konuşuruz. İşte yine Güniz Sokak’tayım ve ilk kez Demirel’i böylesine endişeli görüyorum. Türban konusunda yaşanan tartışmalarla ilgili ciddi şekilde kaygılı. Uzun sohbetimizin en keskin cümlesini hemen aktarıyorum: "Gelip bana soruyorlar; Ne oluyoruz? İran mı oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Böyle
teker teker değişiklik yaparak bir gün İran mı olacağız? Endişe budur.
Millette bir karşı devrim endişesi vardır. Bir karşı devrim korkusu vardır."
Türban serbestisiyle ilgili tartışmaların açıkça ’karşı devrim korkusu’na dönüştüğünü söyleyen Demirel’le yaptığımız sohbetin önemli detaylarını sırasıyla aktarıyorum.
DEVLET BUNALIMI
Bakın geçmişte
Türkiye’de bunalımlar oldu. Sert tartışmalar oldu. Toz
duman arasında göz gözü görmedi. Biz bu bunalımlarda sistemi işletemedik. Bir
hakem bulamadık. O zaman bunalım Anayasa ve devlet bunalımına vardı.
İKTİDARIN HAKKI YOK
Eğer siyasi
iktidar ’İstediğimi yaparım’ diye hareket ederse ve meseleyi kuvvet gösterisine dönüştürürse, yani, ’Bak biz ne kadar güçlüyüz, millet bizimle, parlamento bizimle ve biz istediğimiz yaparız’ şekline sokarsa, o zaman kaale almadıkları diğer bütün kesimler huzursuz olur. Bu da Türkiye’nin huzursuzluğu olur. Bu nedenle iktidarın milletin bir kısmı da eksik kalsın demek hakkı yoktur. Şu anda böyle bir durum vardır.
NEREYE GİDİYORUZ
Türkiye her ortamda bölünmüştür.
Kaygılar vardır. Bir tarafta sevinenler, bir tarafta nereye gidiyoruz diye soranlar var. Bu iyi mi? Elbette değil.
İYİ DÜŞÜNÜN
Bu hadisede bir tarafta sevinenler olabilir. Ama diğer tarafta kaygı yerine pekálá bu da böyle olsun diyenler olabilirdi. Muhalefet
itiraz ederdi ama başka meselelerde olduğu gibi muhalefet edenler, ’peki madem iktidarsın bu da böyle olsun’ diyebilirdi. Bir düşün, neden demiyor. Bazı konularda oldu da bunda neden olmuyor. Çünkü bu basit bir hadise değildir. Herkes iyi bilsin. Bu hadiseyi basit bir
özgürlük talebi olarak almak da yanlıştır. Bu hadisenin altında bir devrim olayı vardır.
DİN VE DEVLET
Türkiye
Cumhuriyeti bir devrim üzerine oturmuştur. Ve bu devrim anayasalarla korunmaktadır. Büyük
Atatürk ve cumhuriyeti kurduğu arkadaşları bir çağdaş
toplum meydana getirmek istemişlerdir. Dinle devletin ayrıldığı bir çağdaş toplum. Yalnız dinle devletin ayrılması yetmez. Yaşamın da çağdaş bir topluma uygun şekilde olması lazım. Kural böyle konulmuştur. Yani devlet bütün dinlere karşı eşit mesafede olacak, vatandaşın din ve vicdan hürriyetini koruyacaktır. Dinin devletten bir talebi olmayacak, devletin de dinden bir talebi olmayacak. Sistem budur.
KARŞI DEVRİM
Eğer siz Cumhuriyet’in 85. yılında Cumhuriyet’in bu özelliklerine karşı ’Demokrasi var ben istediğimi yaparım’ diyerek karşı çıkarsanız, o zaman bu, devrimin getirdiği bazı şeylerden vazgeçmek olur. Bu da karşı devrim olur. Karşı devrimin de nerede başladığı nerede biteceği hiç belli olmaz. Çünkü dinin talepleri sadece başınızı örtmekle bitmez. Yarın başka talepler gelecek. İlk ve ortaokul için türban istenecek. Sonra kamu denilecek. Ya bir veli ben türbanlı hocaya çocuğumu göndermiyorum derse ne olacak?
Bu noktada soruyorum:
Sizde de böyle bir karşı devrim endişesi var mı?
Demirel
cevap veriyor:
İRAN MI OLURUZ?
Buna kimse cesaret edemez. Ben böyle düşünüyorum. Ama o endişe birçok çevrede var. Karşı devrim korkusu vardır. Bana gelip soruyorlar. İran olur muyuz? Endişe budur. Yine soruyorlar. Böyle teker teker değiştirirlerse bir gün kalktığımızda İran mı oluruz? Endişe budur.
ÖZGÜRLÜK İÇİN
Özgürlüğe kimsenin itirazı yok. Ama bunu yaparken ülkeyi yönetilir olmaktan çıkartmayacaksınız. Okulları okunur olmaktan çıkartmayacaksınız. Ve çağdaş T.C.’nin çağdaşlık vasıflarını yitirmemesi lazım.
ESKİDEN DE VARDI
’Biz eskisi gibi yaşamak istiyoruz. Öyle giyinmek istiyoruz. Öyle okumak istiyoruz’ diyorsanız, bu devrimi reddetmek olur. Şimdiye kadar kimsenin devrimden şikáyeti yoktu. Zaman zaman meydana gelen olaylardan rahatsızlıklar olmuştur. 28
Şubat buydu. Daha öncekiler de buydu. Bunlar olageldi. Bugünkü olay bunların bir başka çeşididir.
UMUT HUKUKTA
Şimdi
Anayasa Mahkemesi ne der ona bakmak lazım. Eğer bu hadiseyle laik sistem olumsuz etkilenmez, Cumhuriyet’in özellikleri etkilenmez derse o durumda ne yapılır? Onu göreceğiz.
Evet, Demirel’in bu tavsiyeleri yalnızca iktidara değil. Bana göre herkese... Bunalımdan, terörden, çatışmadan beslenenlere karşı bu ülkeyi ve bu milleti seven herkese...
HÜRRİYET