Danıştay tetikçisi
Alparslan Arslan’ın
Ergenekon’la bağlantıları bir bir ortaya çıkıyor. Ancak
Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesi’ndeki yargılama süreci farklı biçimde ilerliyordu. Mahkeme, saldırının Ergenekon ayağını araştırma gereği duymuyordu. Bu süreçte saldırı Türkiye’nin en kritik davalarından birine;
AK Parti’ye yönelik açılan
kapatma davasına
delil oluyordu. AK Parti’yi devirmeye yönelik Ergenekon eylemi, eksik
soruşturma nedeniyle AK Parti aleyhine delil niteliği kazanıyordu.
BAŞSAVCI KARARI VERDİ: KÖKTENDİNCİ
Kapatma Davası dosyasında
Yargıtay Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya,
Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin ileri gelenlerinin Danıştay’ın
türban kararı nedeniyle yaptıkları eleştirel açıklamaları sıralıyor. Sonra sözü Vakit gazetesinde yayımlanan ve Arslan’ın aracına bıraktığı haberine getiriyordu. Ergenekon’un tetikçisi olduğu ortaya çıkan Arslan için yargılama bitmeden başsavcı kararını vermişti; “köktendinci”...
ARSLAN’IN BIRAKTIĞI İZLER İDDİANAMEDE
İddianamede o bölüm şöyleydi: “Başbakan ve milletvekillerinin beyanlarının ertesinde bir gazetede Danıştay kararını veren daire üyelerinin resimlerinin yayımlanmasından kısa bir süre sonra da 17
Mayıs 2006 günü
Alparslan Arslan adındaki bir köktendinci Danıştay’ın 2. Dairesine müzakere sırasında silahlı saldırıda bulunmuş....” Arslan’ın
duruşma boyunca sarf ettiği iz bırakma sözlerini sıralayan başsavcı şunları yazıyordu: “Sanıkların son duruşmadaki bu sözleri bile eylemi hangi saiklerle yaptıklarını, laikliği savunanları ve laik Cumhuriyeti bekleyen tehlikeleri göstermeye yeterlidir.”
UYDURULMUŞ DELİL ‘ODAK’ YAPTI
Yargıtay Başsavcısı’nın yeterli gördüğü delili Yargıtay yeterli görmedi ve Danıştay davasını Ergenekon’la birleştirdi.
Saldırının Ergenekon boyutu tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarken, bir
iktidar partisi uydurulmuş delillerle “odak olma” cezasına çarptırılıyordu. Ergenekon’un başarısız eyleminin tek başarılı yönü buydu...
Harddisk istendi ama!
Danıştay güvenlik
kameralarının arızalı ya da arızasız harddisklerinin incelenmesi hayati öneme sahipti. Haddisklerin silindiği şeklindeki
TÜBİTAK bilirkişi raporundan sonra
OYAK Güvenlik, 25
Eylül 2009 tarihine kadar yani yaklaşık 3.5 yıl kendilerinden kamera kayıtlarını kimsenin istemediğini iddia etti. Ancak kamera kayıtlarının alınması için Ankara
Emniyet Müdürlüğü Terör Şubesi’nin saldırının olduğu gün harekete geçtiği ortaya çıktı.
GÖZALTI SÜRESİNDE GEÇTİ
Polis aynı gün resmi yazıyla Danıştay Başkanlığı’ndan kamera kayıtlarını istedi. Ancak Danıştay, Emniyet’in yazısına 5 gün sonra
cevap verdi. Gözaltı süresinin bitişi nedeniyle Emniyet, 3. gün bütün delilleri, şüphelileri ve dosyayı
savcılık makamına devretti. Emniyet’in OYAK
Güvenlik’ten kamera kayıtlarını resmen isteme yetkisi bu 3 günü kapsıyordu. Danıştay’dan bu sürenin sonunda gelen “Harddiskler bozulması nedeniyle OYAK Güvenlik tarafından söküldü. Şuan OYAT’ta” cevabı verince
emniyet hiçbir işlem yapamadı.
İSTANBUL’DA FARK EDİLDİ
Savcılık ve Ankara 11.
Ağır Ceza Mahkemesi ise bu kayıtları OYAK’tan istemedi. Ankara’daki jet yargılama sonucunda Yargıtay, davayı bozup Ergenekon’la birleştirince, dosyadaki bu büyük eksiklik, Ergenekon Savcıları’nca fark edildi ve skandal ortaya çıktı.
Çikolata ve bal formülü üretti
Avukat olan Alparslan Arslan’ın, yakalandıktan sonra yolun sonunun müebbet
hapis olduğunu kestirmesi zor olmadı. Kurtuluşunun tek çaresinin oynayacağı iki rol olduğuna karar verdi. Ya irticacı numarasını sürdürüp
darbe yaptıracak ya da “deli” raporuyla yırtacaktı.
DELİ NUMARASINA SİNCAN’DA BAŞLADI
Cezaevine girdiği ilk günlerinde çok zorluk çeken Arslan, bir dönem çırılçıplak yaşamaya çalıştı. İki defa odasını yakan Arslan, zaman zaman odasına dışkısını yaptı, saçlarını uzattı, elbiselerinin yıkanmasına izin vermedi ve pislik içinde yaşamaya başladı. Acayip sesler çıkartıp yan yan yürüyerek deli gibi davranan ve çıplak ayakla gezen Arslan
hasta olmak için çaba gösterdi.
NEDEN ÇİKOLATA VE BAL TÜKETİYORDU?
Bir ara devamlı penisini tutarak ve betonda yatarak böbrek sistemini bozmaya çalışan Arslan, tüm numaralarına rağmen hastaneye sevk alamayınca metabolizmasını tamamen bozacak yöntemlere yöneldi. Sürekli bal, helva, çikolata, pekmez tüketerek hızla kilo aldı. Sürekli takip gerektiren kronik bir hasta olmaya çalışıyordu.
SON UMUDU BAKIRKÖY’DE SÖNDÜ
Gardiyanlara “
Müslüman mısın? Kılıcın var mı? Cihat
Allah için, türban için, din için, cihat için harekete geçelim” diyerek
hedef göstermeye devam eden Arslan sonunda kendini
Bakırköy’lük yaptı. Ancak Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıkları Hastanesi “Sağlıklı ve ‘simülasyon’ yapıyor” yani “Deli rolü oynuyor” raporu verdi.
SİLİVRİ’DE BAKIŞLARIN DOZU DEĞİŞTİ
Başarısız oldukça,
Silivri duruşmalarında, Arslan’a nefret dolu bakışların dozu artıyordu. Yıllardır profesyonel operasyonlar yapan ama hiç açığa çıkmayan Ergenekon, bir
avukatın başarısızlığıyla hukuk önünde büyük hesaplaşmayla karşı karşıyaydı artık...
CEVHERİ GÜVEN-STAR