McCain'den Baykal'a demokrasi dersi
Amerika Birleşik Devletleri
başkanlık seçimi üzerine çok şey söylenebilir, zaten söyleniyor. Uluslararası ilişkiler, ekonomi gibi uzmanlık alanlarında ehil isimler görüşlerini dile getiriyor.
Bense demokratik olgunluk boyutunu daha dikkat
çekici buluyorum.
Cumhuriyetçi aday John McCain yeni Başkan Barack Obama'yı arayarak 'artık benim de başkanımsın' jesti yaptı. Bununla da kalmayıp seçim bölgesi Phoenix'te yaptığı konuşmada da, "Tanrı bu adamın yardımcısı olsun. Eski rakibimdi, şimdi başkanım olacak. Bunlar ülkemiz için zor günler. Güçlüklere karşı ona yardım etmek için elimden geleni yapma sözü veriyorum." dedi.
McCain isminin önündeki cumhuriyetçi sıfatı sizde de benimle aynı çağrışımı yaptı mı? Anamuhalefet partimiz Cumhuriyet Halk Partisi, fazlası var eksiği yok. Cumhuriyet, halkla birlikte kullanılarak tekit edilmiş. Peki, yukarıdaki konuşmayı CHP lideri Deniz Baykal'ın yapma ihtimalini nasıl görüyorsunuz? Maalesef sıfıra yakın. Tersine Baykal, halkın coşkuyla kutlamasına öncülük yapması gerekirken Cumhuriyet Bayramı'nı bile boykot etti. Sadece Anıtkabir'deki törenlere katılan Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e karşı mahcup bir protesto sürdürüyor. Gül'ün seçildiği Meclis oturumuna katılmama kararı bir nebze anlaşılabilir. Ama yemin törenine girmemelerinin izahı yok. (2000 yılında tartışmalı sonuçlarla başkanlığı kaybeden Al Gore, George Bush'un yemin töreninde hazır bulunmuştu.) Çankaya'daki bir liderler zirvesi yerine muhtarların yemeğini tercih etmesi de anamuhalefet liderinin sabıkaları arasında. Baykal, altından kalkamayacağı aşikâr olduğundan açıkça ve yüksek sesle meşruiyet sorgulamasına gidemiyor. Gül'ün arkasındaki büyük Parlamento desteği ve yeni seçimi doğrudan halkın yapacağı gerçeği bu sorgulamayı zorlaştırıyor.
Son zamanlarda Baykal'ın şahsında somutlaşan demokratik hazım meselesi yakın siyasi tarihimize Süleyman
Demirel'le girmişti. Demirel, 80 öncesinde
Başbakan Bülent Ecevit'ten bahsederken 'Hükümetin başı' ifadesini tercih ederdi.
ANAP Genel Başkanı Turgut
Özal ilk
sivil cumhurbaşkanı olarak Çankaya'ya çıktığında SHP lideri
Erdal İnönü'yle el ele verip meşruiyet sorunu oluşturmaya çalışmışlardı. Köşk'e çıkmadılar, tokalaşmadılar, Özal'ın bulunduğu ortamları terk ettiler. Onursuzca indirmek, Çankaya noteri, Çankaya'nın şişmanı, Bypas yasaları gibi nahoş sözler o günlerde sıkça telaffuz edilirdi. 'Köşk'e çıkmayız, ayağa kalkmayız' gibi çocukça yöntemler o günlerden kalmadır. Özal'ın cenazesi ve halkın gün geçtikçe artan teveccühü hepsini sildi götürdü. Ancak, devlet terbiyesiyle bağdaşmayan sahneler ve sebep olunan krizlerin izleri hâlâ duruyor.
ABD'de neo-con dediğimiz ve dünyanın başına açtıkları problemlerle her türlü eleştiriyi hak eden siyasi hareketin demokratik olgunluğu beni kıskandırdı. Henüz 'benim değil, göbeğini kaşıyan adamın cumhurbaşkanı' diye yazan Bekir Coşkun'lar da görmedik. Ana akım gazeteler dışında, belki marjinal faşist bültenlerde 'Benim değil,
siyah derililerin başkanı' diyen vardır. Mızıkçılıkla muhalefeti karıştırmayan bir muhalefet anlayışına ne kadar ihtiyacımız var.
BÜLENT KORUCU-ZAMAN