CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, demokrasiyi
hedef alan
Ergenekon terör örgütü konusunda ilginç bir tutum sergiliyor. Önceki gün yeni gözaltıları '
Cumhuriyet'le hesaplaşma' olarak nitelendiren Baykal,
davanın başından bu yana da savcılara ve yargı sürecine ağır eleştirilerde bulunuyor.
Ancak CHP lideri, bazı davalarda tam aksi görüşleri dile getirdi. Özellikle
AK Parti'ye açılan
kapatma davasında, "
Yargıyı rahat bırakın."
mesajı verdi. Aynı süreçte Erdoğan'a, "Şeriatın kestiği
parmak acımaz. Sokrates gibi 'Ülkemin kanunları ile yargılanarak ölmeye hazırım' de." diye seslendi.
CHP lideri Baykal, 2006 yılının
Mayıs ayında gerçekleşen
Danıştay saldırısında hukuki süreci beklemeden hükmünü verdi: "Siyasete kan bulaştı. Hedef Danıştay'ın tümü,
Anayasa, hukukun üstünlüğü,
Türkiye'nin laik yapısıdır. Hükümetin bu olayda rolü olduğundan hiç kuşkum yok." Yargı sürecinde
Susurluk süreciyle bazı bağlantılar gündeme gelince, "Bunlar ıvır zıvır şeyler." yorumunu yaptı. Aylar sonra
Danıştay saldırısı Susurluk ve Ergenekon kapsamında yeniden tartışmaya açıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri, CHP'nin hukuk anlayışını göstermesi açısından önemli bir tepecik. CHP,
emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, "Cumhurbaşkanı seçilmesi için oylamada en az 367 milletvekili bulunmalı." iddiasını sahiplendi. 27
Nisan 2007'de yapılan
Köşk oylamasına katılmama, ardından konuyu
Anayasa Mahkemesi'ne götürme kararı alındı. Baykal, AK Partili bir ismin Köşk'e çıkmaması gerektiğini savunurken askere de mesaj verdi: "Cumhurbaşkanı başkomutandır.
Asker, başkomutan seçilirken kayıtsız kalmamalı; bu konudaki görüşlerini ve tavrını ortaya koymalıdır." Bazı emekli orgenerallerle görüşmeler yaptı. Ardından Köşk seçimi Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.
Mahkemenin, seçimin ikinci turu yapılmadan karar vermesi gerekiyordu. Baykal yine devreye girdi ve 30 Nisan'da düzenlediği basın toplantısında, "Anayasa Mahkemesi'nin 367 milletvekili bulunmadan
cumhurbaşkanı seçilebileceği yönünde karar vermesi, Türkiye'yi tehlikeli çatışmaya sürükleyecektir. '367 milletvekili bulunmadan cumhurbaşkanı seçilemeyeceği' yönünde karar vermesi Türkiye'yi rahatlatır." dedi. Baykal,
27 Nisan'daki gece yarısı bildirisini de destekledi.
iddianamesini övdü
2008'in
Mart ayında AK Parti'ye açılan
kapatma davası, CHP'ye yargının bağımsız olduğu gerçeğini hatırlattı. Baykal, davayı açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya'yı eleştirenleri kınadığını söyledi. Yalanlanan haberlerden müteşekkil iddianameyi, "
Savcı kendisine verilen görevi yaparak çok objektif bir iddianame hazırlamıştır. Sorumluluk sınırları içinde hazırlanmış, çok iyi bir iddianamedir. Savcıyı eleştirenleri kınıyorum. Yargıçları rahat bırakın." şeklinde değerlendirdi. Kapatma davasının bir an önce sonuçlanmasını isterken, "Yargı görevini yapar AKP kapatılırsa '
kaos olur' diyenler var. Yargı görevini yaparsa belki belli bir bedel ödenir, ancak esas kaos, yargının görevini yapması engellenirse ortaya çıkar." ifadelerini kullandı. CHP'de kapatma davasını eleştirenler bu süreçte susturuldu. Parti Meclisi (PM) toplantısında iddianamenin çok zayıf olduğunu belirten Şükrü Elekdağ, istenmeyen adam oldu.
CHP,
Ergenekon davası sürecinde ise 'bağımsız yargı' anlayışını bir kenara bıraktı. Baykal, her fırsatta
sanıkları savundu. Türkiye'de çetelerin üzerine gitme girişimlerini görmezden geldi. Ergenekon'da 'zorlama bir
suçlama' yapıldığını ileri sürerken, "Derin devlet lafları gevezeliktir." dedi. Duyduğu üzüntüyü de şöyle dile getirdi: "Bu dava sebebiyle ızdırap çeken insanlara
dayanışma duygularımı iletmek istiyorum. Bir yandan bileceğiz ortadaki tutarsızlığı ama öte yandan da bu acı gerçek işlemeye devam edecek. Bu da bizim ızdırabımızdır."
Antidemokratik çağrılarda bulundu
7 Mart 2006:
Şemdinli iddianamesi TSK'ya
darbe girişimidir.
17 Mayıs 2006: Danıştay saldırısı ile siyasete kan bulaştı.
2
Şubat 2007: Emniyet, Jandarma'ya tuzak kurdu.
13 Mart 2007:
Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmamalıdır, oldurmayın.
15 Mart 2007:
Genelkurmay, Erdoğan'ın Köşk adaylığını engellemek için devreye girebilir.
28 Nisan 2007: Türkiye, devlet kurumlarının uyarı yapma gereğini duyduğu bir noktaya sürüklenmiştir. Bunun sorumlusu iktidardır.
29 Nisan 2007: Anayasa Mahkemesi '367'ye gerek yok' derse
ülke çatışmaya sürüklenir.
22 Ocak 2008: Birisi çıkar, 'haddini bil' der;
Başbakan buna
cevap veremez.
31
Ağustos 2008: Paşalar her zaman güzel konuşmalar yapıyorlar da... Ama sanki sözle etkili olma aşaması geride kaldı gibi geliyor bana.
7 Ocak 2009: Bu gidişin sonu iyi değil. Bu projeyi köşesine çekilip sessizce izleyenler için iyi gidiş değildir. Sessiz kalanlar, sorumluluğun parçası haline gelir.
Ergenekon
terör örgütünü ilk günden beri savunuyor
13 Mart 2007: Darbe planı ve
fişleme yaptığı ortaya çıkan emekli orgeneral Şener
Eruygur ile CHP Genel Merkezi'nde görüştü. (Eruygur, Ergenekon davasında sanık.)
21 Mart 2008: AK Parti kendi
derin devletini inşa ediyor. Antidemokratik uygulamalar başladı. Bu, hukuk devletine uygun bir süreç değil. (
İlhan Selçuk,
Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu'nun gözaltına alınmasını değerlendirirken.)
13 Mayıs 2008: Demokrasilerde, ülkenin saygıdeğer bir rektörünü (Alemdaroğlu) havaalanında tutuklayıp cezaevine koyup sonra 'hiçbir şey yok' demek var mı? 80 yaşındaki
İlhan Selçuk'u sabaha karşı 04.00'te evinden alıp arkasından 'bir şey yokmuş' deyip bırakmak var mı?
17 Mayıs 2008: Ergenekon kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bır
akılan
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk'u ziyaret etti.
1 Temmuz 2008: Toplumun çok saygıdeğer insanlarının birdenbire gözaltına alınması, normal hukuk devletinde yaşanmayacak bir olaydır. Bu tür olaylar ancak darbe dönemlerinde olabilir. (Grup toplantısında orgeneraller
Şener Eruygur ve Hurşit Tolon'un gözaltına alınmasını eleştirirken.)
4 Temmuz 2008: Bunlar deli saçması, Aziz Nesin'lik hikâye. Abuk sabuk işler. Geri zekâlıların bile inanmayacağı şeyler,
masal bunlar. Eğer bu davanın savcısı Başbakan'sa, avukatı da
Deniz Baykal olur.
8 Temmuz 2008: Böyle bir dava skandaldır. Bu tertip işlemeyecektir. Gerçek savcıların, hâkimlerin, dürüst, saygıdeğer hukuk sisteminin ayağa kalkmasını bekliyoruz.
12 Temmuz 2008: Her mağdurun, her mazlumun,
insan hakları ihlal edilen herkesin avukatı olmaktan şeref duyarım.
22 Temmuz 2008: Fesatla fitneyle dava kurulmaz. İddianame safsataya dayanmaz, efsaneye dayanmaz. Şimdi kanıt arıyorsunuz. Akıl hastaları, muhbirler ararsınız. Gizli tanıklar ararsınız.
29 Temmuz 2008: İddianame 'Biri Bizi Gözetliyor (BBG) evinin
tutanak belgesi' gibi. Lafların tamamına yakını, normal beklenen laflar. Bir kısmı, özel, şahsi, dedikodu niteliğinde.
30 Temmuz 2008: Ergenekon'un örgüt şemasında, Baykal'ın da yer aldığı ileri sürüldü. İddiayı ortaya atan
Taraf Gazetesi, haberini MİT raporuna dayandırdı.
ZAMAN