Kapatılan DEHAP'ın Genel Başkan Yardımcısı
Orhan Miroğlu,
Ergenekon terör örgütü soruşturmasında, '1970'li yıllardan itibaren
Güneydoğu Bölgesi'nde yaşanan olayların mercek altına alınması gerektiğini' söyledi.
Bölgede, üzeri aydınlanmayan binlerce
faili meçhul cinayet olduğuna değinen Miroğlu, bu
cinayetlerin '
Diyarbakır Cezaevi'nde yetiştirilen itirafçı grup üzerinden yürütüldüğünü' ifade etti. Miroğlu, Ergenekon
davasının solda ve
Kürt hareketinde bir sarsıntı oluşturduğunu kaydetti.
Miroğlu, '1970'li yıllarda demokratik Kürt hareketinin bilinçli olarak şiddete yönlendirildiğini' söyledi. Miroğlu, bütün dünyada yeraltı örgütlenmeleri
tasfiye edilirken,
Türkiye'de bu örgütün imdadına Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde yaşanan çatışmanın yetiştiğini öne sürdü.
"Bana göre Ergenekon'la yüzleşmek Kürt sorunuyla ve bir anlamda
PKK ile yüzleşmektir. Bütün bunları birbirinden ayırmak zor görünüyor "diyen Miroğlu, 1977 yılında yapılan seçimlerde
Batman,
Urfa,
Ağrı, Diyarbakır ve
Yüksekova gibi yerlerde bağımsız adayların belediye seçimlerini kazanmasının ardından düşündürücü olayların yaşandığını dile getirdi. Miroğlu şöyle devam etti:
"Demokratik mecrasında akan Kürt hareketine karşı bir müdahale gözlendi. Demokratik mecrasından hareketi saptırmak ve şiddet temelinde bir yerlere kanalize etmeyi planladılar.
Mehdi Zana tutuklanıyor, Feridun Yazar'a suikast planlanıyor, Batman'da Edip Solmaz öldürülüyor. Bu dönemde PKK kuruluş halinde. Bu süreci yönlendirecek güçten de yoksun. Bu dönemin sorgulanması gerekiyor. Ergenekon'la bir yüzleşme olacaksa bunun miladının en az 1975 yıllardan başlayarak yapılacağına inanıyorum."
Kürt hareketinin şiddete yönlendirilmesind
e devlet müdahalesinin yaşandığını iddia eden Miroğlu, "Ergenekon'un aktörleri, yaşayan ve öldürülen Ergenekon'un elemanları o bölgede faaliyet halindedir.
Cem Ersever Silopi'de görevlidir. İlk adımı Silopi'de MHP ilçe teşkilatı kurmak için atmıştır. Olaylar çıkmıştır. Halka ateş edilmiştir" dedi. Miroğlu, aynı dönemde Diyarbakır Cezaevi'nin 'etnik hınç ve
öfke mekanı olarak kullanıldığına' işaret ederek, "O dönemde cezaevinde yatan insanlar
tahliye olduktan sonra soluğu Bekaa'da aldı" diye konuştu. Miroğlu, Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlarla yüzleşmede ise geç kalındığını kaydetti.
Miroğlu, bir süre önce
Ergenekon davası kapsamında tutuklanan
emekli albay Arif Doğan'ın hayatının büyük bir kısmının
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde geçtiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Her birinin dosyasında binlerce faili meçhul cinayet var. Bu cinayetler Diyarbakır Cezaevi'nde yetiştirilen itirafçı grup üzerinden yürütüldü."
"DÖNEMİN SİYASİ AKTÖRLERİ KONUŞMALI"
Orhan Miroğlu, 1993-1996 döneminin Ergenekon açısından çok önemli olduğunu belirterek, dönemin politik aktörleri
Tansu Çiller ve
Mehmet Ağar'ın konuşmaması durumunda olayların aydınlanmayacağını ileri sürdü.
Miroğlu, "Mehmet Ağar, Süleyman
Demirel ve
Tansu Çiller konuşmadan aydınlanmayacak bu olaylar. Bir kaç subayın yargılanmasıyla ortaya çıkacak bir durum değil. Mehmet Ağar'ın lafıdır: 'Duvardan bir tuğla çektiğiniz zaman duvarın tamamı yıkılır.' Bunun tam zamanıdır. Duvardan bir tuğla çekiliyor. Ama bu sözü söyleyen insan hala bu dava dosyasında hak ettiği biçimde bulunmuyor. Dava başladığı zaman mağdurların müdahaleleriyle Türkiye Ergenekon'la yüzleşme safhasında yep yeni sürece girebilir" dedi.
"ERGENEKON BAŞARILI OLSAYDI BAYKAL SEVİNİRDİ"
Ergenekon'un 2000'li yıllardan sonra büyüyen bir örgüt olmadığını anlatan Miroğlu, "Ergenekon büyük bir fikir.
Baykal'ın 'avukatıyım' açıklamalarını anlamada zorlanabiliriz. Ben böyle durumda değilim. Çünkü Ergenekon'u savunduğu fikirler ile Baykal'ın CHP'sinin fikirlerinin yüzde yüz örtüştüğünü düşünüyorum.
Ergenekon darbesi başarılı olsaydı bunu sokakta Ergenekon'un etkilediği yüz binlerle birlikte kutlayacakların başında gelirdi Baykal. Asıl önemli olan bu fikre Baykal'ın partisinin bu kadar yakın olmasıdır" diye konuştu.
Orhan Miroğlu, Ergenekon davasının solda ve Kürt hareketinde bir sarsıntı oluşturduğuna işaret ederek, bu sarsıntının sonucunun ne olacağının net olarak bilinmediğini sözlerine ekledi.
12
Eylül 1980 askerî darbesinden sonra tutuklanan Orhan Miroğlu, TKSP (Türkiye Kürdistanı Sosyalist Partisi) davasından 15 yıl
hapis cezası aldı. 1988'de tahliye olan Miroğlu, 20 Eylül 1992'de Musa Anter'in öldürüldüğü suikasttan yaralı kurtuldu. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde DTP'den
Mersin Milletvekili adayı olan Miroğlu'nun "Dijwar - Onlara Dair Her Şey" ve "Çapraz Ateşte İki Halk: Türkler ve
Kürtler" isimli kitapları bulunuyor.
CİHAN