Baykal, ''Bugün görüşmeye gittiği DTP'nin yetkilileri bu görüşmenin aslında kiminle yapılmakta olduğunu açıkça ifade ediyorlar. Görüşmenin muhatabı hiç kuşku yok
PKK'dır. PKK'nın çeşitli biçimlerde yansımasıdır. Bunu saklayarak, gerçeği örtbas ederek bir yerlere varmak mümkün değildir. Önce bu tip işlerde samimiyet, dürüstlük esastır'' diye konuştu.
NTV'nin canlı yayınına katılan Baykal,
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın DTP yöneticilerini ''Başbakan değil,
AK Parti Genel Başkanı sıfatıyla kabul etmesi'' ve ''Ben DTP'yi PKK ile aynı kefede değerlendirmiyorum, değerlendirmek istemiyorum'' şeklindeki sözlerine ilişkin soru üzerine, ''Başbakan'ın bu gayreti, konuyu değişik bir çerçeve içinde sunma gayreti bir şeyi değiştirmez. Ama bir şeyi yansıtır'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bugüne kadar
terörü lanetlememesi halinde DTP ile temas kurmayacağını ifade ettiğini, bunu da bir temel siyasi ilke olarak ortaya koyduğunu savunan Baykal, ''Şimdi o ilkesini koruyamıyor. O ilkesinin arkasında duramıyor. Şartlar onu DTP ile bir araya gelmeye zorladı. Şimdi bu doğrultuda bir gayrettir bu ama inandırıcılığı yok'' diye konuştu.
Temasın aslında kiminle olduğunun da çok açık olduğunu ileri süren Baykal, DTP'nin bugüne kadar yaptığı açıklamaların bunun göstergesi olduğunu kaydetti. Baykal, şöyle devam etti:
''Bu konularda kimlerle temas kurulabileceği
Kandil Dağı'ndaki kişinin bir gazeteciyle yaptığı görüşmede ifade edilmişti. O demişti ki 'müzakereyi ya
İmralı'yla yaparsınız ya bizimle yaparsınız ya da DTP ile yaparsınız'. Şimdi bunların arasında bir mahiyet farkı var mı? Kandil'le yapılsa İmralı'yla yapılmamış mı olacak? 'Bu üçü bizim için aynıdır' diyor 'Bu üçünün farkı yok' diyor, 'Bunlardan birisiyle konuşun' diyor. Şimdi Başbakan da konuşuyor onlardan birisiyle. Bu konuşma Kandil'le de yapılmış konuşma sayılır, İmralı'yla da yapılmış konuşma sayılır, çok açık olarak. Bu hem onların ifadesi bakımından hem de DTP yetkililerinin bugüne kadar yaptıkları açıklamalar bakımından...''
''SAMİMİYET, DÜRÜSTLÜK ESASTIR''
DTP'li yöneticilerin açıklamalarının görüşmenin kiminle yapıldığını ortaya koyduğunu ileri süren Baykal, Başbakan Erdoğan'ın da bunu bilerek görüşmeyi gerçekleştirdiğini savundu. Baykal, şöyle devam etti:
''Bugün görüşmeye gittiği DTP'nin yetkilileri bu görüşmenin aslında kiminle yapılmakta olduğunu açıkça ifade ediyorlar. Bu görüşmeler daha gündeme gelmeden önce Kandil görüşmelerin kiminle yapılabileceğini söylemişti. Ve onların arasında DTP de vardı, kendisi de vardı, İmralı da vardı. Bunların arasında ayrım olmayacağı ifadesinden anlaşılmıştı. Aynı şeyi İmralı da söylüyordu, 'bunların her birisiyle görüşülebilir' diye. Görüşmenin muhatabı hiç kuşku yok PKK'dır. PKK'nın çeşitli biçimlerde yansımasıdır. Bunu saklayarak, gerçeği örtbas ederek bir yerlere varmak mümkün değildir. Önce bu tip işlerde samimiyet, dürüstlük esastır. Ne yapıldığının açıkça ortaya konması esastır. Halbuki tam tersi bir tablo ile karşı karşıyayız.''
Baykal,
Hükümetin konuya ilişkin düşüncesini ve yapmak istediklerini açıklıkla kamuoyuyla paylaşmadığını, ''sisler arkasında bir çalışma yürütüldüğünü'' ileri sürdü.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın kendisinden randevu talep etmesi durumunda tavrının ne olacağı sorusuna da Baykal, ''Bu, randevularla kapalı kapılar arkasında konuşulabilir olmaktan artık çıkmıştır. Konuyu netleştirmeye ihtiyaç vardır. Neyi konuşacağımızı önceden bilmemiz lazım. Bizimde bu sisli atmosfere katkı yapmamız doğru değildir'' karşılığını verdi.
Hükümetin büyük bir bekleyiş yarattığını ancak içerik hakkında bilgi vermediğini kaydeden Baykal, ortaya atılan talepler olduğunu ileri sürdü. Hükümetin bunları dinledikten sonra talep edenlerle bu talepler zemininde bir müzakere zeminine girdiğini iddia eden Baykal, ''
Türkiye bir bekleyişin içine sokuluyor. Bu bekleyişin iki tarafı da meçhuldür. Ne verileceği meçhuldür, buna karşılık silahlı terör örgütünün nelerden vazgeçeceği meçhuldür'' dedi.
Görüşmüş olmak için bir araya gelmenin sorunların çözümüne katkı sağlamayacağını belirten Baykal, şunları söyledi:
''Başbakan'ın ya da hükümet adına konuşacak yetkili kişilerin dillerinin altındaki baklayı çıkarmaları lazımdır. Bu çıkmadan konuşmak o dilin altındaki baklaya
destek vermek anlamına geliyor. Biz iyi niyetli bir çözüm istiyoruz ama karşımızdakinin neyin peşinde olduğunu bilmiyoruz. Bu konuda iyi niyetli kabullerle yola çıkma şansımız artık kalmamıştır. Konunun netleştirilmesine ihtiyaç var. Hükümet ne yapmak istediğini kamuoyunun önüne açıkça koymalıdır. Yeterince
kulis yaptılar, yeterince perde arkası çalışma yaptılar. Daha isterlerse yapabilirler, kimlerle yapacaklarsa... Biz, bunun dışındayız ne istediklerini açıkça ortaya koyacakları noktaya kadar bu süreci izleyeceğiz. O ortaya konduktan sonra da değerlendirmemizi yaparız.''