CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, AK parti hakkında
kapatma istemiyle açılmış bir
dava bulunduğunu hatırlatarak, bu davayı yönlendirmek üzere bir anayasa değişikliği yapılmasının hukuk devleti anlayışla bağdaşmayacağını savundu. Baykal, ''AKP, kendi hukukunu yaratıyor, anayasayı kendi vücuduna göre dikilmiş bir
elbise haline getirecek, böyle şey olur mu'' diye sordu.
Baykal, CNN TÜRK'te katıldığı canlı yayında
AK Parti hakkındaki kapatma davası ve ardından yaşanan sürece ilişkin soruları yanıtladı.
Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı'nın, AK Parti'nin kapatılması istemiyle girişimde bulunmasının ardından ''kıyametin koptuğunu, AK Parti ve
yandaş medyanın
koro halinde iddianameyi çürütmeye yönelik bir
kampanya başlattıklarını'' savunan Baykal, hazırlayanların niyeti ve ilişkileri sorgulanarak iddianameyi itibardan düşürme çabasının sergilendiğini söyledi.
Baykal, AK Parti'nin sergilediği telaşlı tavrın ve gösterilen tepkinin bir tedirginlikten kaynaklandığını ifade ederek, ''Daha önce kapatılmış olan üç parti için söz konusu olan durumdan kat kat daha ciddi bir durumun bulunduğu anlaşılıyor. AKP, şimdi bunu kavramaya başladı ve bir telaş içine girdi'' diye konuştu.
AK Parti'nin,
Anayasa Mahkemesinde verilecek kararın istediği doğrultuda olmayabileceği tespitini yaptığını belirten Baykal, ''Şimdi o panikle, kendileri açısından da
Türkiye açısından da çok daha sakıncalı, yanlış bir arayışın içine girdiler. Bu çok sakıncalı bir ruh halidir'' dedi.
''SEN TAŞIYAMAZSIN O GÜCÜ''
Siyasetçilerin de kurumların da gelip geçici, ancak hukukun, anayasa düzeninin kalıcı olduğunu, olması gerektiğini anlatan Baykal, ''Eğer kendi çıkarlarımız için ülkenin temel dayanaklarını, anayasal düzenini işimize geldiği gibi değiştirmeye kalkarsak, kendimize de ülkeye de büyük zarar veririz'' diye konuştu.
Baykal, AK Parti'nin 22 Temmuz genel
seçimleri öncesinde çağdaş demokrasilerde alışılmış olmayan yöntemleri kullandığını, seçim ekonomisi uygulandığını, paralar, kadrolar dağıtıldığını savunarak, bunun sonucunda oylarını yüzde 46.7'ye çıkardığını söyledi.
O dönemden bu yana geçen 7 aylık sürede
iktidar partisinin daha da güçlendiğini ve
cumhurbaşkanı seçimini istediği şekilde gerçekleştirdiğini, şikayetçi oldukları YÖK Başkanı yerine istedikleri bir ismi atadıklarını anlatan Baykal, ''Ne oldu, bunlardan bir yarar çıktı mı kendilerine?'' diye sordu.
Baykal, geride kalan dönemde CHP'nin uzlaşmanın önemini vurgularken, Türkiye'nin bu noktaya gelmesini engellemeye çalıştığını kaydetti. Genel seçimler sonrasında
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini arayarak cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik olarak ziyaret edeceğini söylediğini ancak bu süreçte MHP'nin farklı bir yaklaşım sergilemesi üzerine vazgeçtiğini anlatan Baykal, şöyle devam etti:
''Bizimle görüşseydi ne olurdu? Oraya cumhuriyete inanan, tereddütleri ortadan kaldıran, güven veren bir ismi cumhurbaşkanı seçecektik. Böyle olunca o rahat edecekti, farkında değil. 'Kendi arkadaşımı oraya koydum' diye güç kazandığını zannediyor.
Hayır, sen taşıyamazsın o gücü. Çok para ve çok güç herkes tarafından taşınamaz. Onu taşımak öyle kolay değildir.''
Baykal, türbanla ilgili anayasa değişikliğine de değinerek, AK Parti'nin bu konuda da MHP'nin
destek ve teşvikiyle başka bir krize yol açacak bir adım attığını söyledi.
''ANAYASAYI İHLAL SUÇLAMASI SÖZ KONUSU''-
Parti kapatılmasını en iyi bilenlerden birisi olduğunu ve bundan samimi olarak üzüntü duyduğunu anlatan Baykal, siyasi hayatının en olgunlaşma dönemine girdiği bir süreçte partisinin kapatıldığını kendisinin de 5 yıl siyasi yasakla karşı karşıyla kaldığını kaydetti.
''Hepimiz bu acıları yaşadık. Bir daha bu, Türkiye'de yaşanmasın istiyoruz'' diyen Baykal, kapatıldığı dönemde CHP'ye yönelik hiçbir
suçlama yapılamadığını ancak AK Parti ile ilgili haklı bir suçlamanın, ''anayasayı ihlal etme suçlamasının söz konusu olduğunu'' söyledi.
Baykal, Türkiye'deki durumun
Avrupa'dakinden farklı olduğunu, İslamiyette din istismarı durumunda
siyasetin çığırından çıkacağını belirterek, o nedenle cumhuriyet kurulduğu zaman bu konudaki hassasiyetin Anayasa'ya yansıtıldığını anlattı.
Geçmişte de bu konuda bazı istismarlar yaşandığını ancak gelinen noktada işin çığırından çıktığını kaydeden Baykal, ''Gözü kara bir şekilde götürülüyor. AKP'nin en yetkilileri '
dindar bir cumhurbaşkanı seçeceğiz' diye demeçler verdiler. Bunlar açık anayasa ihlalleridir. Bu ihlaller karşısında harekete geçildi'' dedi.
REFERANDUM TARTIŞMALARI
Baykal, AK Parti'nin açılan davanın ardından elindeki imkanları kendi çıkarları için sonuna kadar kullanma arayışına girdiğini, ''(parti kapatmaya yönelik bir hukuk süreci mi başladı, kim başlatmış, okurum ben o hukuk sürecinin içine, benzetirim onları) havasında, külhanbeyi tavrı içinde hukuk sistemini, demokrasiyi bir kenara attığını ve anayasa değişikliği hazırlığı içine girdiğini'' savundu.
Bunun iddianamedeki tespitlerin haklılığını ortaya koyduğunu ileri süren Baykal, anayasa değişikliğinin çıkış yolu olmadığını, ülkede çok ciddi sorunlar yaratacağını söyledi.
Baykal, parlamentodaki sayısal çoğunluk kullanılarak sürece müdahale edilse dahi iktidarla ilgili meşruiyet tartışmasının engellenemeyeceğini ifade ederek, ''Bu üslup çok kötüdür. Bu, tırmandırma, gerginliği artırma, nereden koparsa kopsun, güç bende, gelsin hesaplaşalım yaklaşımıdır. Kutuplaşmayı da artırır'' dedi.
Anayasa değişikliği konusunda
referanduma kadar gidebilecek bir süreç yaşanabileceğine dikkat çekilmesi üzerine Baykal, şunları kaydetti:
''Laiklik, bir Avrupa ülkesi için böyle olmayabilir ama bizim için cumhuriyetin, ulusal bütünlüğün, demokrasinin, hukuk devletinin temelidir. Birileri çıkıp dolaylı yoldan laikliği referanduma sunup da reddettirirse, millete bir siyasi partinin laikliği ihlal etmesinin anayasal suç sayılamayacağını söylettirmeye çalışır ve bunu söylettirirse artık
laiklik ihlal edildiği halde hesabı sorulamaz bir olay haline gelir.''
MHP'NİN ÖNERİSİ
Baykal, ''açıktan laiklik tartışması yapıyor gibi görünmeyerek, fiilen onu etkisiz kılacak çalışmalar yürütüldüğünü, Türkiye'yi çağdaş bir cumhuriyet olmaktan çıkarıp, ılımlı bir din devleti olmaya doğru yönlendirme hesabıyla hareket edildiğini'' ileri sürdü. Baykal, buna izin verilmesi ya da bunun zorlanması, dayatılması halinde Türkiye'nin bir başka Türkiye olacağını kaydetti.
MHP'nin anayasa değişikliği konusunda ''kişiler cezalandırılsın, partiler kapatılmasın'' şeklinde bir ara formül önerdiğine dikkat çekilmesi üzerine de Baykal, şunları söyledi:
''Mesele, böyle bir
düzenlemenin şu andaki tartışmalardan bağımsız olarak yapılıp yapılamayacağı konusuysa, elbette yapılabilir. Ama şu anda önümüzde yürüyen bir dava var. Bu davayı yönlendirmek üzere bir değişiklik yapılması hukuk devleti anlayışıyla bağdaşmaz. Bu, yargı, yasama ve yürütme organları arasında korumak zorunda olduğumuz mesafeyi ortadan kaldırmaya yönelik bir girişimdir. Şu anda kapatma istemiyle bir dava açılmış durumda. Bu dava açılmadan önce bu konu konuşulmuş olsaydı, elbette ele alınabilirdi. Şu aşamada, bu konu gündeme gelirse, 'özel bir olayı etkilemek üzere anayasa değişikliği yapıyoruz' demektir ve bu doğru değil, şık değil.''
Baykal, kapatma isteminin ardından AK Parti'den ''Yüzde 47 oy aldık. Bize oy verenler cezalandırılmış olur'' açıklamaları yapıldığına işaret ederek, ''Yüzde 47 oyu verenler, 'sen iktidara gel, geldikten sonra anayasayı ihlal et' diye mi verdiler. Bunu anayasayı ihlal, dini istismar etme anlayışınızın gerekçesi diye kullanmaya hakkınız yok. Cezalandırılan vatandaş değil. Vatandaşın iyi niyetle size açtığı siyasi krediyi, siz yanlış kullanıyorsunuz. Anayasa suçu işleyerek, dini siyasete alet ederek kullanıyorsunuz. Kendi yanlışınızı başkalarına yaygınlaştırarak rahatlayamazsınız. Siz kendi hesabınızı kendiniz vereceksiniz'' diye konuştu.
''HUKUKU ÇIĞIRINDAN ÇIKARIR''
Baykal, 2003'de parti kapatılmasını zorlaştırmaya yönelik bazı düzenlemeler yapıldığını da anımsattı. Anayasa'nın 138. maddesinde, yürürlükte olan bir davayla ilgili parlamentoda bir değerlendirme yapılamayacağı düzenlemesinin yer aldığına dikkati çeken Baykal, ''Bundan, bir söz söylenemez de o davayı, hukuki çerçevesini doğrudan etkileyecek bir düzenleme yapılabilir sonucu çıkar mı? Bu maddenin amacı yasama kendi işine, yargı kendi işine baksın demektir'' dedi.
Anayasa değişikliğinin yapılması durumunda Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunup bulunmayacaklarına yönelik bir soru üzerine de, ''Şartların zorunlu kılması durumunda elbette hukuka inanan bir parti olarak bütün imkanları kullanırız'' yanıtını verdi.
Baykal, bir dava devam ederken o konuda düzenleme yapılmasının hukuku çığırından çıkaracağını savunarak, ''AKP, kendi hukukunu yaratıyor, anayasayı kendi vücuduna göre dikilmiş bir elbise haline getirecek, böyle şey olur mu?'' dedi.
''46.7 AKP'YE DE TÜRKİYE'YE DE YARAMADI''
Kapatma davası sürecinin ekonomiye etkilerinin sorulması üzerine de Baykal, AK Parti'nin seçimlerden oyunu arttırarak çıkmasının AK Parti'ye de Türkiye'ye de yaramadığını savunarak, aradan geçen 7 ayda
ekonomik sorunların çözümü açısından hiçbir olumlu ilerleme sağlanamadığını söyledi.
Baykal, önümüzdeki günlerde genel ekonomik durumla ilgili TBMM'de bir genel görüşme önergesi vereceklerini belirtti.
''Bu sürecin sonu
kaos mu?'' soruları yöneltildiğini ancak kendisinin öyle bir değerlendirme yapmadığını belirten Baykal, Türkiye'nin çok sağlam bir cumhuriyet birikimine sahip olduğunu, halkın ezici çoğunluğunun hem inançlara saygı hem de dinin siyasete alet edilmemesi düşüncesine sahip olduğunu söyledi.
Baykal, şöyle devam etti:
''Ben karamsar bir şekilde bakmıyorum, bu krizleri aşarız. Ama kimse sistemin işlemesini tıkamaya kalkmasın. Anayasa işlerse sorunlar, sıkıntılar, üzüntüler olur ama bunların hepsini aşarız. Bir şeyleri öğrenmemiz lazım. Keşke bunları öğrenmek için bu yanlışları yapmasaydık. Ama öyle anlaşılıyor ki birileri din istismarını makul düzeyde tutarak, onun siyasi nemasından yararlanarak, hasadını kullanarak ülkeyi yöneteceklerini zannediyorlar. Oraya girdiğiniz zaman öyle süreçleri harekete geçiyorsunuz ki Türkiye'nin dengeleri değişir''
HEİDER HATIRLATMASI
Bu sürecin, AK Parti'ye oy kazandıracağına yönelik bazı açıklamalardan söz edilmesi üzerine de Baykal, ''Bu telaş niye o zaman? Bunlar yanlış ilişki kurma tarzları. Konu hukuki bir sorundur. Hukuki sorunu, hukuki konuşmak lazımdır'' dedi.
Baykal, kapatma kararı çıkması durumunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın durumuna yönelik bir soruya da şöyle karşılık verdi:
''Cumhurbaşkanı kendisi cevabını verdi, 'zaten siyasetten yasaklıyım' dedi. Cumhurbaşkanı olarak siyaset yapma imkanı yok. Alınacak karar cumhurbaşkanının görevini etik açıdan etkiler ancak hukuki bir zorunluluğun doğacağını zannetmiyorum. Başbakan için daha somut bir engelleme çıkar. Çok üzüntü verici bir durum tabii. Keşke böyle olmasa. Bu noktaya kim getirdi? Yüzde 47 oy alan bir iktidar istikrarı gerçekleştirmeyecekse kim gerçekleştirecek?''
Konuşmasının son bölümünde bir süre önce Avusturya'da seçimleri kazanmış olan Heider'in iktidara gelmesinin bütün AB ülkelerinin ortaya koyduğu tavırla engellendiğine işaret ederek, ''Oy almış bir insanın başbakan olmasını engelliyorsunuz, kendisine başbakan olma şansı verilmiş ama anayasayı ihlal ettiği için hakkında yetkili mahkemece hüküm verilmiş bir insanla ilgili olarak niye hukuka saygı göstermeyeceksiniz? Böyle bir olay olmasını temenni etmiyorum. Ama böyle bir olasılık maalesef yaşanan olayların içinden çıkıyor'' diye konuştu.
AA