“Geri dön” zirvesi
Baykal'ın evinde yapıldı. Sav, Öymen,
Özyürek ve Ateş, Baykal'ı ikna etmeye çalıştı, “Dönmezseniz
CHP de
ANAP gibi olur” diye uyardı. Baykal, “Ben kararımı verdim” dedi. Bunun üzerine yol arkadaşı Sav konuştu: “O zaman çıkın 'Aday olmayacağım' teminatını verin...” Baykal, buz kesti...
Randevu alıp ziyarete gelen “geri dön
heyeti”
Deniz Baykal'ı kararından vazgeçirmek için saatlerce dil döktü. İkna heyetinde Genel Sekreter
Önder Sav ile Genel Başkan yardımcıları
Mustafa Özyürek,
Yılmaz Ateş ve
Onur Öymen vardı... Görüşmenin gündemi, 22-23
Mayıs tarihlerinde yapılacak kurultay ve Deniz Baykal'ın yeniden partinin başına getirilmesiydi.
Baykal, “
Hayır... Ben kararımı iki gün önce açıkladım. Aynı nokt
adayım” diyor. Ancak ikna ekibi ısrarcı... Şunu söylüyor özetle Deniz Baykal:
“Arkadaşlar ben kararımı verdim ve
istifa ettim. Bundan sonra artık yeni bir genel başkan ve yeni bir ekiple devam edilmesi, taze ve güçlü bir yeni başlangıç yapılması lazım. Bunun için yeni isimlere, yeni yüzlere bakın. Kim olabilir, kimler olabilir ona bakın. Artık bu yeni durumu hepimiz kabullenelim. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, partinin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi olmalı. Bir iç çatışma, sürtüşme doğmaması önemli. Buna dikkat edilmeli. Ben de dahil hepimiz bu yenilenmeye yeni ekibe
destek olalım...”
İtiraz ediyor heyet: “Hayır kimse çıkmıyor, çıkmaz da...”
Baykal ısrarlı:
“Neden çıkmasın? Çıkabilir, bakın kamuoyunda bazı isimler konuşuluyor. İşte Kemal'in adı öne çıkarılıyor.”
Özyürek söze giriyor, “Efendim olmaz. Zaten kendisi de aday olmayacağını açıkladı. Bu ortamda sizin dışınızda kimse bu işin üstesinden gelemez. Parti bölünmeye dahi gidebilir, güç kaybederiz” diyor.
Yılmaz Ateş, Baykalsız neden olmayacağını yakın siyasi tarihten örnekler vererek anlatmaya başlıyor: “1989'da Turgut
Özal, Köşk'e çıkarken,
Yıldırım Akbulut'u yerine bıraktı, Başbakanlığı ona devretti. Sonra ilk kongrede
Mesut Yılmaz geldi. ANAP'ın güçleneceği sanıldı. Ama ne oldu? Bugün o partinin tabelası bile kalmadı... 1992'de
Demirel, Çankaya'ya çıktığında kamuoyunda müthiş bir
Tansu Çiller rüzgarı estirilmişti. Ne oldu? DYP'den geriye ne kaldı? Aynı şekilde SHP'de rahmetli
Erdal Bey koltuğunu Murat Karayalçın'a bıraktığında herkes SHP'nin daha da güçleneceğini sanıyordu. Ne olduğunu hepimiz biliyoruz... Bizim sonumuzun farklı olacağının ne garantisi var?”
Ama Baykal'ın ısrarlı duruşu değişmiyor.
“Herkes iyi niyetle sorumluluk duygusu ile hareket etmeli. Bakın tekrar söylüyorum; Kemal (Kılıçdaroğlu) olabilir, başka biri çıkabilir. Ya da sizlerden biri de çıkabilir. İyi niyetle bakın, gözleyin...”
Sav: Teminat verin
Baykal'ın “sizlerden biri de olabilir” sözleri üzerine
Önder Sav söz alıyor:
“O zaman çıkın kamuoyuna net bir açıklama yapın. 'Hiçbir koşul altında aday olmayacağım' diye teminat verin...”
Buz gibi bir hava esiyor...
Deniz Baykal'ın yüzü asılıyor ve sert bir tonlama ile şunları söylüyor:
“Önder ben partide yaptığım son basın toplantısında söylemem gereken her şeyi söyledim...”
Toplantının özellikle bu son bölümündeki konuşma iki gündür CHP kulislerini dalgalandırıyor. Önder Sav'ın, Baykal'dan istediği teminatın nedeni üzerine senaryolar üretiliyor. Deniyor ki; “Önder Bey kendisi için 'abi formülü' ile genel
başkanlık kotarmaya çalışıyor. Bunun için Baykal'dan icazet alma gayretinde.”
Peki olur mu?
“Hayır olmaz” diyor dün konuştuğumuz CHP yöneticisi:
“Bizde abi, abla formülleri işlemez. Tek çıkış Deniz Baykal'ın dönüşüdür...”
Bu arada Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek dün NTV'de, “Baykal
Kemal Kılıçdaroğlu olabilir dedi” anlamına gelen bir açıklama yapıyor. Ama hemen ardından bu sözlerini CNN Türk'te düzeltiyor, yalanlıyor. Çünkü, Deniz Baykal'dan “Benim adıma böyle bir açıklamayı nasıl yaparsın” fırçası yiyor.
Soru şu:
Deneyimli siyasetçi Özyürek bu çıkışı niye yaptı?
Üç farklı
yanıt var:
1. Bu safiyane bir gaf veya dil sürçmesi...
2. Kılıçdaroğlu'na destek olup önünü açmak için yapılan samimi bir girişim.
3. Önder Sav'ın “abi formülü”nü öldürmeye dönük taktik manevra.
Her üç yanıt veya ihtimal de doğru olabilir ama bu CHP için pek bir anlam ifade etmiyor.
Çünkü bu ortamda CHP'de kimse çıkıp “ben adayım” diyemez. Aklı olan herkes bilir ki bunu söylediği anda “
kaset komplosunun parçası ve
hain” damgasını
yiyecek.
Zaten Özyürek'in çelişkili açıklamalarının hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu yeniden “Aday değilim” açıklaması yapmak gereğini hissetti.
Özetle dün itibariyle CHP'de yeni bir gelişme olmadı. “Baykal'ın dönüşünden başka yol yok” havası devam etti. Anlaşılan o ki Deniz Baykal da bir süre daha hem partideki havayı, hem kamuoyundaki gelişme ve beklentileri gözleyecek. Muhtemelen kurultay gününe kadar
renk vermeyecek ama çok önemli, çok
sürpriz bir gelişme olmazsa o gün yeniden kolları sıvayacak.
Kimbilir belki de müstakbel lider adayı Kılıçdaroğlu'nu da bir numaralı yardımcısı olarak yanına alacak...
Neden olmasın?
BİLAL ÇETİN-VATAN