Baykal'ın hayali suya düştü !

Baykal, son MGK toplantısı sürerken yaptığı açıklamada hayalini açıkladı ama Gül'ün açıklaması Baykal'ın hayallerini suya düşürdü.

Baykal'ın hayali suya düştü !

Evet, dönüşü olmayan yol Köşk'ten onay çıktı. Hadise önemli. Konuyu değerlendirmeye Baykal'dan başlamak lazım. Baykal ne demişti: "-Bir iki saat içinde veto edecek!" Bunu söylediği saatlerde MGK toplantısı devam ediyordu ve CHP lideri, Cumhurbaşkanı Gül'ün MGK'da zılgıtı yiyeceğini, dersini alacağını ve gereğini yapacağını hesap ediyordu. Rüyasında 28 Şubat MGK'sını görmüştü. Dün ne dedi? "-Beklenen oldu!" Oysa beklediği olmamıştı. Cumhurbaşkanı Gül "veto"yu değil, "onay"ı tercih etmişti. Üstelik uzun MGK'nın üzerinden bir haftayı aşkın bir zaman geçmişti. Bilmem Baykal şu sıralar Türkiye'nin 28 Şubat dünyasının çok uzağında olduğunu fark etmiş midir? Gül yasayı onayladı çünkü öncelikle Türkiye-AB ilişkilerinin gelişme seyri bunu gerektiriyordu. AB Katılım Ortaklığı Belgesi'nde "Askeri mahkemelerin yetkisinin askeri personelin askerlikle ilgili görevlerine hasredilmesi" isteniyor, Türkiye tarafından belirlenen 30 Aralık 2008 tarihli "Ulusal Program"da da "Demokratik hukuk devletinin gerekleri çerçevesinde hazırlanacak Yargı Reformu Stratejisi'nin bir parçası olarak askeri mahkemelerin görev ve yetkilerinin tanımlanmasıyla ilgili düzenlemelere devam edilecektir" deniyordu. Cumhurbaşkanı onay gerekçesinde bunu hatırlatıyordu. Aslında, zaten adli yargı-sivil yargı arasında sık sık görev alanı tartışması yaşanmaktaydı. Sivillerin askeri yargıda yargılanması konusu da görev alanı ihtilafını gündeme getirmekteydi. Nitekim konu Anayasa Mahkemesi tarafından da ele alınmış ve 1994 tarihli bir kararda, "Herhangi bir kişinin işlediği suç, askeri bir yararı ihlal etmediği belirgin ise Askeri Ceza Yasası'nda yer alsa bile askeri suç sayılamaz" denilmişti. 1978 tarihli bir başka kararda da suçun "Askersel yönünün ağırlık taşımasına kesinlikle gereksinme duyulması"nın altı çizilmiş, mesela bu arada, "devletin askeri kuvvetlerini tahkir ve tezyif suçunun askeri suç sayılamayacağı" ifade edilmişti. (Zaman, 9 Temmuz 2009) Net soru şuydu: Darbe hazırlığı suçu sırf askeri nitelikli bir suç mudur? Ceza Muhakemesi Kanunu 250'nci maddesinde yer alan suçları daha önce bu sütunda naklettim. Bunlar, Türkiye'nin bütün hayatını allak bullak edecek suç türleri. Bunlar neden sırf askeri suç sayılsın ki? Ancak, belki bundan sonra da "Sırf askeri suç nedir?" sorusu tamamen ortadan kalkmış olmuyor. O zaman Meclis'in böyle bir net belirleme yapmasına ihtiyaç var. Bir de bir soruşturma, suç isnadı söz konusu olduğunda, (Hadi buna asılsız ihbarlardan kaynaklanan suç isnatlarını da ekleyelim) Genelkurmay Başkanı'nın, kuvvet komutanlarının, üst komutanların yargılanması süreci nasıl işleyecek? Cumhurbaşkanı Gül, onay yazısına bu iki konuda yeni düzenleme ihtiyacını da ekliyor ve "ivedilikle" notunu düşüyor. Hükümet cenahı da Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in açıklaması ile bu konudaki asker duyarlılığının önemsiz olmadığından yola çıkarak, söz konusu düzenlemelerin acilen yapılacağını bildiriyor ki, askeri yargı ile adli yargı arasında görev anlaşmazlığı olacağına dair Genelkurmay itirazı böylece karşılanmış olacak. Muhalefetin CHP kanadı, şu anda, kendi milletvekillerinin de oy verdiği düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğini deklare etmiş durumda. Ancak, bir ana muhalefet partisi olarak çok zor bir durumda olduklarını belirtmek gerekiyor. Bu konuda net iki soru şu: -Sivil kişiler neden askeri mahkemede yargılansın? -Darbe girişimi yapanlar neden askeri mahkemede yargılansın? "Demokratik dünya standardı" tüm bu suçların sivil mahkemelerde yargılanmasını gelenekleştirmiş ve Türkiye AB yolculuğu içinde. Neden? Bakın bu sorunun hemen ardından gelecek olan soru şudur: -Darbeciler hiç yargılanmasın ya da yargılansalar bile yırtsınlar diye mi? Şemdinli çok kötü bir örnek ve orada bir noktada "sivil yargı"nın da kimi zaman askeri yargı kadar sivillikten soyunabileceğini gösteriyor. Ne oldu Şemdinli'de? Kitabevini bombalayan iki astsubay, sivil mahkemede 39.5 yıl hapse mahkum oldu. Dava Yargıtay'a gitti, orada garip bir biçimde "Bu iş sivil yargının işi değil" kararı verildi! Sonra askeri mahkemeye intikal etti ve sanıklar tahliye edildi... O sanıklardan birisi için dönemin Genelkurmay Başkanı "Tanırım, iyi çocuktur" yargısını ilan etmişti! Konu AYM'ye gidince ne olur, Türkiye'de bu tür işleri kestirmek kolay değil. Ama, "Askeri yargı"nın alanının "sırf askeri olan" davalarla sınırlanması, kaçınılmaz, bir. Ve darbeciliğin meşru görülmesi yaklaşımını sürdürmek imkansız, iki. Türkiye için bu, dönüşü olmayan yoldur. Bence bu süreci CHP'den önce Genelkurmay'ın da benimsemesi sürpriz olmayacaktır. Türkiye'de çok daha güçlü demokratik rüzgarların estiği zamanlarda dahi, Sayın Baykal'ı hâlâ MGK'dan Cumhurbaşkanı'na fırça çekilmesi beklentisi içinde bulursak şaşırmayalım... AHMET TAŞGETİREN - BUGÜN
<< Önceki Haber Baykal'ın hayali suya düştü ! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER