Bediüzzaman ve namaz manzaraları

Risale-i Nur müellifi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin aramızdan ayrılışının 51.yılında bir çok etkinliklerle anılıyor.

Bediüzzaman ve namaz manzaraları

Üstad Bediüzzaman, 83 yıllık ömrünün büyük bir kısmını esaretlerde, hapislerde, sürgün ve tecrit altında geçirmişti. 130 parça ve 6 bin sayfadan teşekkül eden Risale-i Nurları çok zor şartlar altında telif etmişti. Üstad Hazretlerinin, Kur’an’a ve sünnete uygun hayatı ve mümtaz vasıflarından bazıları dünyanın dört bir yanında vefat yıldönümü vesilesiyle yeniden gündeme gelmektedir. Bizde bunu fırsat bilerek Üstad hazretlerinin namazı vaktinde ve cemaatle kılma hassasiyeti ve bizim bu konudaki pejmürde ve dağınık halimizi, yaşanmış misallerle takdirlerinize arz etmek istiyorum. Namazın ve cemaatin fazileti Kur’an’da ve sünnette namazların cemaatle kılınması teşvik edilmiş. Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınacak namazın sevabından kat be kat fazla olduğu ve cemaate gitmek için atılacak her adımın mükâfatlandırılacağı bildirilmiştir. Bazı ibadetler için ise cemaat şart koşulmuştur. Buhâri’de geçen ve İbni Ömer (r.a)’dan rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz (s.a.v): “Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha faziletlidir. ” buyurmaktadır. Yine, Ebu Davud’da geçtiğine göre Ebu’d–Derdâ (r.a) Allah Resûlu (s.a.v): “Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu halde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer” buyurduğunu işittim. Bediüzzaman’ın namazı Bediüzzamanın hizmetinde bulunan talebelerinin hatıralarından edindiğimiz bilgilere göre namaz vaktini bildiren ezan okunduğunda Üstadın en ehemmiyetli iş olarak namazı gördüğünü anlamak mümkündür. İşte uzun bir zaman hizmetinde bulunan merhum Bayram Yüksel Ağabey bu konudaki izlenimlerini şöyle anlatıyor: “Üstadımız kırlara gittiğinde namaz vakti girdiğinde muhakkak ezan okutturur, namaz kılarken de yüksek taşların başını tercih ederdi. "Üstadımız namaz vaktinde çok dikkat ederdi. Namazı vaktinde kılardı. Meselâ, Isparta'dan çıktığımızda, Emirdağ'a beş dakika sonra varacak olsak bile, Üstadımız saate bakar, kış, fırtına olsa beklemez, hemen namazı vaktinde kılardı. Kırlarda olsun, yolculukta olsun, namazı vaktin evvelinde kılardı. Bu mevzuda şöyle buyuruyor: "Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde âlem-i İslâm denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla cemaat-ı kübra namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam umum cemaate dua ediyor. "İhdine's-sırata'l-müstakim' (Bizi doğru yola hidayet eyle) diyor. Herbiri umum cemaate hem şefaatçi, hem duacı olur. "O vakit, namaza iştirak etmeyen hissesine alamaz. Kaynayan mirî ve askerî kazanına karavanasını götürmeyen, tayinatını alamadığı gibi, cemaat-ı kübrânın mânevî matbahında kaynayan, mânevî erzakını alamaz. Belki namaza iştirakle o cemaatın ordusuna iştirak etmiş olmakla ve dualarına amin demek olan namazı vaktinde kılmakla alabilir.'”(1) Huşuyla değil, hışımla! kılınan namaz… Peygamber efendimizin ‘gözümün nuru’ dediği namazı, O’nun yolunu rehber edinmiş faziletli büyüklerimiz namaz ile cemaatin ehemmiyeti üzerinde hassasiyetle durduklarını hep görürüz. Namazı hakkıyla ikame edenler ile bizlerin namazları arasındaki farkı anlamak ve daha şuurlu ibadet edebilmek bakımından bir durum tespitinde bulunmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Tarih: 14 Şubat 2011, Yer: Ankara Hacı Bayram Camii Restorasyon çalışması tamamlanan Hacı Bayram Camiinin açılış merasiminde bulunmak ve camiyi görmek maksadıyla öğleyin oradayız. Caminin içi ezana 1 saat kala tamamen dolmuş vaziyette. Dışarıda sergi üzerinde zor yer bulabildik. Bir çok kişide namaz kılabilecek yer bulamadı. Cemaatin ve kalabalığın ekseriyeti yaşlı kadın ve erkeklerden oluşuyordu. Öğle ezanı okundu. Program akışının yanlışlığı ve bir de açılış konuşmaları uzayınca, ince bir plastik yaygının üzerinde uzun süre oturmak zorunda kalan yaşlılardan bazıları hiddetle ve söylenerek ayağa kalkıp, öğle namazını kendi başlarına kılmaya başladılar. Bir, iki üç derken belki bine yakın kişi geciken namaz tepkisine iştirak etti ve ferdi olarak maalesef namazlarını kıldılar. Bekleyenler sadece yanımdaki bir vatandaşla, duvar dibinde oturan 15 – 20 kişiydi. Bizim altımızdaki sergiyi de tören alanına yakın olmak isteyenler zorla kaldırınca bizde mecburen yerimizden kalktık. Oradan caminin giriş kapısına yöneldim. Güzelleştirmek için çok emek verilen ve camiyi esas şenlendirecek olan içerideki cemaat maalesef boşalıyordu. Çıkanlardan birisini sordum. Namazı kıldınız mı ? diye. ‘Kıldık’ dedi. Herkes kendisimi kıldı? dedim. ‘Herkes kendisi kıldı’ dedi. Maalesef dışarıdaki ve içerideki binlerce kişi inşirah içerisinde haşyet ve huşuyla kılması gereken namazı, kendi başına hışımla! kıldığı anlaşılıyordu. Açılış yapıldıktan sonra Diyanet Reisimizin imamlığında yaklaşık 250 – 300 kişi kadar kimse ile ezandan ancak 1 saat sonra öğle namazı cemaatle kılmak nasip oldu. Ama, yaşadıklarım karşısında bana düşen de kederli olarak mekanı terk etmek oldu… Tarih 18 Ocak 2011, Yer; Beşevler semtinde kamu kurumlarının ortasında bir mescid. Öğle ezanı 12.06 de okunuyor. Yüzlerce personelin çalıştığı kamu binalarında ekseriyetle öğle molası saat 12 – 13 arasında veriliyor. Yemekhanenin yanı mescid. 300 kişilik yemekhane dolup boşalıyor. Öğle namazında 80 dolayında kişiyle kılmışız. Benimle birlikte yalnızca 6 kişinin başında takke var. Namaz kıldığını bildiğimiz bir çok kişi önce yemeği yiyor, ardından yürüyüşe çıkıyor, sonra gelip namazlarını kalan vakitte herhalde araya sıkıştırıp! işyerlerine dönüyorlar… Tarih 18 Mart 2011, Yer: Ankara İlahiyat Fakültesi Bir arkadaşımın tez savunmasını Piyango idaresinin desteğiyle yapılan fakültenin ek binasında dinledikten sonra ikindi ezanı okunduğu için cemaate yetişmek maksadıyla aceleyle mescide indim. Gürül gürül mescide giden kalabalık gözüme ilişmediği için de girişi bulamadım. Dışarı çıkıp, kapıyı bulamayınca tekrar içeri girdim. Merdiven basamaklarındaki kız öğrencilere mescidin girişini sordum. İşaret ettikleri tarafa döndüm. Mescid, Fakülteye yakışır tarzda temiz, nezih ve aydınlık. Fakat içerisi çok tenha… Sünneti kıldım. Gömleğinin pantolonun üzerine salmış olan bir talebe imamlığa geçti. Baktım takkesi de yok. Cübbem olmadığı için hiç olmasa kafamdaki takkeyi çıkarıp emaneten ona verdim. Cemaatin az olması dikkatim çekince namazdan sonra baktım, imamla birlikte 18 – 19 kişiyiz. İş önlüklerinden anlaşıldığı kadarıyla bunlardan 3-4 tanesi temizlik şirketi elemanı. Mahalleden, sakallı ve yaşlı bir amca, iki kişi de bizler. Diğerleri talebe. Üst mahfilden de namaza iştirak ettiğini tahmin ettiğim bayan sesleri vardı. Evet, şahit olduğum ve yukarıda kısaca yazdığım üç ayrı ibadet mekânındaki olaylar ibretlik. Hakikî, samimî, şuurlu ve ihlâslı Nur talebeleri, cemaatten, birlikten ve beraberlikten ayrılmazlar. Farz namazlarını ezanları okununca, zamanında ve cemaatle eda ederler. Yani Kur’an-ı Kerimde ifade edildiği gibi namazlarını ikame ederler. Bu vesile ile Bediüzzaman hazretlerini rahmetle anarken, onun hakiki manada idrak ettiği kulluk şuurunu da anlamayı ve yaşamayı Cenab-ı Allah bizlere de nasip etsin. Araştırmacı - Mustafa Köfkeci
<< Önceki Haber Bediüzzaman ve namaz manzaraları Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER