Ağır baskılara uğrayan yüzlerce mağdur oluştu. En büyük baskıyı Türk Silahlı Kuvvetleri personeli yaşadı. Sakıncalı personel diye fişlenenler adeta cadı avına tabi tutuldu. Çok sayıda parlak subay Yüksek Askeri Şura (YAŞ) kararları ve üçlü kararname ile ordudan atıldı.
Üç yıl önce yapılan yasal düzenleme ile TSK'dan atılan 1661 kişiden 1531'i haklarını geri aldı. Türkiye Gazetesi'nin haberine göre, Seslerini duyuramayan ve uğradıkları baskı ve zulüm sonucunda istifaya zorlanan mağdurlar ise, "Zorunlu Emekli-İstifa Grubu" adıyla bir platform oluşturdu. Hak arayışına giren grubun elinde, uygulanan mobbingi (bezdirme) ispatlayan çok sayıda belge var. Bu belgelerde subayların üstleri tarafından doldurulan sicillerinde dikkat çeken ifadeler var: "Vazifede her konuda mükemmel bir subaydır. Ancak inançları gereği eşinin kapalı olması Atatürkçü çizgideki düşünceye, dolayısıyla TSK'nın geleneklerine uymamaktadır. Bu konuda kendisini geliştirmesi gereklidir... Çalışkan bir subaydır. Ancak Atatürkçü düşünce sistemine ters düşen bir fikir yapısına sahip olup, ailesi ile birlikte davranış ve tavırlarıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yapısına ters düşmektedir. Takibi gereklidir." "Zorunlu Emekli-İstifa Grubu” sözcüsü emekli Yüzbaşı Ekrem Ata, “Tasfiyelerin asıl amacı, darbeye karşı olan, vatanını milletini seven kadroların etkisiz hale getirilmesidir. Bu süreç 1993'de başladı" dedi. Platform üyesi diğer mağdurlar ise, yaşadıklarını şöyle anlattı...
Doç. Dr. Sabahattin Gül: GATA'da tabip kıdemli binbaşı idim. Malatya Asker Hastanesine tayin ettiler. Mahkeme kararı ile GATA'ya geri döndüm. Bu sefer YÖK'ün yaptığı doçentlik sınavına girmemi yasakladılar. Üst komutanlar tarafından açık açık tehdit edildim. Ordudan ayrıldıktan sonra dahi hakkımdaki takibat devam etmiş. Başbakan Erdoğan'a mektup yazıp uğradığım baskıları anlatttım.
Emekli Yarbay Cemal Erdoğan: Başörtülü eşimi ancak arabayla lojman binalarının bulunduğu yere sokabiliyordum. O zaman da arkamda bir inzibat arabası siren çalarak geliyordu. Kovalamaca yaşanıyordu.
Emekli Binbaşı Selahattin Arslan: Kuleli Askeri Lisesi'nde din öğretmeniydim. Buna rağmen namaz kılıp oruç tutuyorum ve eşim başörtülü diye görevden aldılar. Personel subaylığına atadılar. Daha sonra çeşitli taktiklerle istifaya zorladılar.