Kara Kuvvetleri Komutanı ve eşi Adana'ya, 6.
Kolordu Komutanlığı'nayapacağı
seyahat öncesi konforu ile ilgili en ince ayrıntının düşünüldüğü uzunca bir liste göndermiş!
Sabah Gazetesi yazarı
Sevilay Yükselir,
Kara Kuvvetleri Komutanı ve eşi Adana'ya, 6. Kolordu Komutanlığı'na yapacağı seyahat öncesi konforu ve damak zevki ile ilgili uzunca bir liste gönderdiğini iddia etti.
Yükselir'in köşesine taşıdığı
komutanın istekleri;
Başka bir emriniz var mı paşam?
Tarih; 1
Ağustos 1992 Yer;
Kara Kuvvetleri Komutanlığı-
Ankara
Saat; 16.48
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı ve eşi Adana'ya, 6. Kolordu Komutanlığı'na bir seyahat gerçekleştirecekler.
İşte bu seyahatle ilgili komutanlığın özel
kalem müdürlüğünden 6. Kolordu'ya 2 sayfalık bir
faks çekiliyor.
Ancak söz konusu bu faksta komutan ve eşinin
saat kaçta kolorduya varacağı filan değil, "Sn. K.K.K'nın takıldığı hususlar" başlığı altında komutan ve eşinin
ağız tadı ve keyifleri ile ilgili bütün ama bütün detaylar aktarılıyor karşı tarafa.
Son derece enteresan bu faks dolayısıyla biz de mesela öğreniyoruz ki dönemin kara kuvvetleri komutanı kahvaltıda muhakkak rafadan yumurta istermiş ama bu yumurtanın pişirilme süresi 3 dakika 15 saniyeyi geçmemeliymiş! Ayrıca yine aynı faks dolayısıyla bilgi sahibi oluyoruz ki paşamızın aksine saygıdeğer eşleri hanımefendinin yumurtanın pişirilme yöntemindeki
tercihi çok farklıymış! (Yengemizin yumurtası kesinlikle katı olacakmış ama bu katılık katiyen kayısının katılığını filan geçmeyecekmiş!)
Bunun dışında her ikisi de sabah sofrasında muhakkak közde pişirilmiş acısız sivribiber, bol kızarmış ekmek, eritme
peynir (
markası Pınar olacakmış!) görmek isterlermiş.
Ha bu arada, paşamın ve karısının kahvaltı sonrası alacakları Türk
kahvesinin ölçeklerinin belirtilmesi de
ihmal edilmemiş. (Mesela paşam bir buçuk kaşık kahveye, 1/4, eşi ise 1 kaşık kahveye 1
şeker katılmış kahve içerlermiş.)
Bu kadarla sınırlı değil tabii aktarılan detaylar.
Daha öğleni var. Akşamı var. Arası var değil mi?
Öyle ya paşa ve eşinin midelerine dair zevkleri kahvaltıdan sonra göz ardı edilecek değil ya koskoca kolordu tarafından!
Mesela en çok
deniz ürünlerini tercih ederlermiş ama
terbiye edilmiş etlerden de büyük tat alırlarmış. Eşinin aksine komutan hamur işi tatlıları sevmezmiş. Onun tercihi genellikle sütlü tatlılardan yanaymış. Kazandibi, sütlaç ve
dondurma gibi.
Meyveler ve sebzeler konusunda da bütün alternatifler sıralanmış.
Çift, ayva, yer
elması ve elma tercih ederlermiş ama mesela elmanın muhakkak
Amasya ve sert olanından olmasına özen gösterilmesi gerekirmiş.
Arada bir, çok iyi yıkanmış ve kabuğu çok ince soyulmuş salatalıktan da keyif alırlarmış.
Yanı sıra
lahana kökü, haşlanmış mısırı da ihmal etmemek gerekirmiş.
Komutanımız puro içermiş. Markası da kesinlikle Panten Megnum diye bişi olmalıymış.
Anlayacağınız her detay tek tek bildirilmiş yani kolorduya!
Viskisinin, rakının markasına kadar (Buz ve su kullanıyormuş paşam. Yani sek içmiyormuş.
Ayrıca rakının export olmasına da dikkat ediyormuş!)
Paşanın ve karısının içtikleri "Nes Cafe"nin de bütün değerlemeleri aynı şekilde aktarılmış.
Marka Gold Lüx olacakmış. Ve yarım kesme şekere, bir buçuk kahve katılacakmış. (Sütlü arzulayıp arzulamadıkları ise her
servis öncesi sorulacakmış muhakkak!)
Aktarılanlardan anladığımız kadarıyla sağlıklarına oldukça dikkat eden çiftin bir de şöyle bir özellikleri varmış:
Mesela
greyfurt,
portakal ve havuç suyunu ayrı ayrı da isteyebilirlermiş, üçünü bir arada da!
Bu detaya çok çok dikkat edilmesi gerekirmiş hani...
İstirahat edecekleri odadaki detaylar da tek tek aktarılmış Adana'ya...
Bir kere odada;
Sade
gazoz (Çok
soğuk olacak!)
Buzdolabında
meyve
Kabuksuz Antep fıstığı,
leblebi ve badem...
Kabukları soyulmuş şekilde
Foça fındığı her biri ayrı ayrı tabaklarda olmak üzere bulundurulacakmış.
Ayrıca...
Johnson marka
kolonya...
Lee Man Cleef after shave!
Rejoice şampuan
Reward
sabun
Bir de...
Oda çok sıcak olmayacakmış... TV'nin bütün kanalları ise ayna gibi seyredilebilecek ayara getirilecekmiş!
Ve en önemlisi ise...
"Komutan ve eşinin odasında tek bir kıl parçası bile olmayacakmış!"
Mazallah bulursa...
Kimsenin gözünün yaşına bakmaz, yakarmış!
Gel de yazma!
Biliyorum. Daha önce de, "Paşanın karısına
hizmet vatan borcu mudur?" başlıklı yazılarımdan dolayı beni TSK düşmanı, TSK aleyhtarı filan ilan edenlerin bugünkü yazdıklarımdan dolayı yine aynı şeyi yapacaklarını daha şimdiden görüyorum.
Ama umurumda değil.
Ben doğru bir şey yapıyorum.
Sınırlarımızı korumaları, güvenliğimizi sağlamaları, kelle koltukta görev yaptıkları için, "Gözümüzün nuru, başımızın tacı!" diyerek sahiplendiğimiz, yıllar boyu laf söyleyemediğimiz, söyletmediğimiz TSK'yı geçmişte yönetenlerin kurum içindeki ehlikeyf anlayışlarını gözler önüne seriyorum...
Evet. Dikkatinize sunduğum bu belge oldukça eski bir belge...
19 yıl öncesine ait.
Ama siz de biliyorsunuz ki TSK'da, bazı konular, yönetenlerin alt-üst ilişkileri, kurum içinde oluşturdukları
yaşam tarzı hemen hemen aynıdır.
Özellikle komuta kademesinde görev yapanların TSK çatısı altındaki hal ve hareketlerinin, altındaki personelle ilişkilerinin, onlara davranışlarının benzerlik gösterdiğini daha evvel askerlik yapmış her Türk erkeğinin bildiğine adım gibi eminim.
Muhakkak ki TSK bünyesinde bütün bu genellemenin aksine, elinde bulundurduğu gücü şahsi çıkarları için kullanıp TSK'nın haysiyetini beş paralık etmeyecek, başı dik, şerefli askerlerimiz de var.
Ben bu yazıları TSK'yı yıpratmak için filan değil!
Bilakis!
Bu yazıları, onuruyla, haysiyeti ile görev yapan bütün namuslu askerlerimiz, TSK mensubu kişiler adına yazıyorum...
Böyle biline...