Bilgin'den çarpıcı açıklamalar

Bir devrin 'en güçlü adamı' Dinç Bilgin, '28 Şubat sabahı çok utandım' dedi.

Bilgin'den çarpıcı açıklamalar

Uzun süredir demeç vermeyen Dinç Bilgin sessizliğini bozdu ve çok tartışılan 28 Şubat sürecine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yeni Şafak'ta yayınlanan röportajında Dinç Bilgin, 28 Şubat sürecinde yaşananlar ve medyanın içinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Zaman zaman özeleştiri yapan Bilgin, hatalarından ders aldığını da ifade etti. 28 ŞUBAT'TAKİ YAYINLAR BENİ ÇOK UTANDIRDI Sizin döneminizde Sabah'ta şöyle bir çizgi gözleniyordu: Hükümetle ya da başka grupların aleyhinde sert haberler yapılıyor ama kısa süre sonra aynı kişi ya da gruplarla ilgili tam tersi yayınlar yapılıyordu. İster istemez bir 'çıkar' gazeteciliği akla geliyordu. Bunu siz mi istiyordunuz? Cengiz Çandar'ın o dönemki; deyişiyle Sabah'ta bir 'öç alma servisi' mi vardı? Bu çok insafsız bir yaklaşım olur. Sabah evet, ne yapacağı önceden tahmin edilemeyen pek fazla siyasi bağlılığı ya da bağnazlığı olmayan bir havadaydı. Ama zaman içinde bu sakatlandı. Türkiye garip döneme girince, garip saflar oluştu. Liberal kesim, laik kesim, İslamcı kesim... Sağın iki partisi ikiye bölündü. Hiç istemediğim bir halde, bu kavgaların tarafı haline geldim. İtiraf etmem lazım yine, bu kavgalarda, Sabah karakterinden çok şey kaybetmeye başladı. Etibank olayında, sorgu için savcılığa gitmediğiniz, savcının evinize geldiği yazıldı o dönem. Medya patronluğu insana böyle bir güç veriyor mu? Böyle bir şey olmadı. Bankaya el konmadan önce basın ile ilgili konularda, bankaya el konulduktan sonra da bu konu ile ilgili savcıların karşısına çıktım. Mart 2001 sonu, DGM savcılık sorgusu, Savcı Ercan Cengiz'in DGM'deki odasında oldu. Tutuklanıp hapse girmeniz, bu gücün de bir sının olduğunu mu gösterdi. Yoksa dostlarınız sizi terk mi etti? Hayır, tam tersine medya gücü yüzünden oldu. Bu bir güç savaşıydı. Zaten bugün de görüleceği gibi medya grubumu ele geçirmek için yapılan bir saldırı idi. UTANDIĞIM DÖNEMDİ Büyük bir basın gücüne sahip olduğunuzda, bu güç, başkalarının eline mi geçiyor. Sabah kimliği Dinç Bilgin kimliğinin önüne mi geçiyor? Tabii. Bir süre sonra değişik etkilenme-ler oluyor. Mesela, benim de utandığım bir devre yaşandı. Ben demokratım. Ailem demokrat ve liberal. Amcam Demokrat Parti milletvekiliydi. Aşırı demokrasi yanlısı diyebilirsiniz bana. Bir takım çevrelerden birtakım bantlar geliyordu. Anchormanlar ağzını burnunu buruşturarak anlatıyordu. O devreye ben şiddetle karşı olmama rağmen, karşı koyamadım. Demokrat, liberal, hatta hafif ters bakan Sabah, o dönemde birden katı devlet yanlısı bir havaya girdi. Sonuçta o demokrat kimliğinden aşındırılmış bir Sabah çıktı ortaya. Çok hoşlanmadığım bir çizgiydi bu ama Sabah yine de arada sırada ne yapacağı belli olmayan bir gazete olma özelliğini yerine getiriyordu. Ayrıca Türkiye sapık, karışık bir dönem yaşadı. Her şey sapıtmıştı... Bu karışıklık bugün de sürüyor. Katışıksız basın işiyle uğraşan yok bugün Türkiye'de. Var mı? Bir tek Sabah vardı. O da fazla direnemedi ve aynı yola düştü. Benim bankacılık işine girmem, gazetecilik dışına çıkmam yanlıştı. Vicdanen rahat mısınız peki? Tabi tabi. Ben, bilerek, isteyerek, kimsenin aleyhinde haber yaptırmadım. Haber talimatı vermedim daha doğrusu... Sizin bilginiz dışında, ekibiniz vermiş olabilir mi? Olabilir tabii. Bir sürü öyle şey oldu. Yüzümü kızartacak bir sürü haber yayınlandı gazetemde. Ben gazeteyi keyifle sabah okumayı, televizyonu akşam bültenden izlemeyi severim. Haberleri kontrol etmek adetim değil. Sayfalar yapılırken yazı işleri odasına girdim. O işe meraklıyım ama 'Bunu büyütün. Şunu küçültün. Şuna vurun' hiç yapmadım. Ama Sabah'ın sabıkası var mı dersen, var. Çok var. İnanılmaz derecede sıkıldığım, utandığım günler oldu. 28 ŞUBAT SABAHINI SEVMEDİM Aklınıza gelen örnekler var nu hiç? Sincan'daki tankların yürümesinden sonraki o Sabah, benim sevmediğim bir Sabah'tı... Andıç meselesi örneğin... O andıç meselesinde masumum. Barlas'la Çandar'ın hikayesinde yurtdışındaydım. Zafer de yanımdaydı. Telefon geldi, "Birand'la ilgili böyle böyle bir şey çıkacak" dediler. Sağa sola telefon açtık. Zafer, Ertuğrul'u (Özkök) aradı. Ertuğrul, "Ben manşete çekeceğim" dedi. "Yapma, etme" razı edemedik. Biz de Cengiz'i izne çıkardık. Barlas'a gelince. Barlas'ın siyasetle ilgisi yoktu. Barlas'ı gazeteden ayırmam parasal sebepleydi. Bu bahsettiğim tarihlerde Sabah yoldan çıkmıştı. Yani, eski özgür Sabah değildi artık. Bir de Ankara'daki bazı gazete temsilcileri, Genelkurmay'a gidip, yayın yönetmenlerine, "Seninle ilgili endişeler, dosyalar var" diye mesaj getiriyordu. Bu anormal haberlerin büyük bölümü bu baskı ve endişelerle yapıldı. Gazeteniz artık sizin kontrolünüzde değildi yani. Evet. Çünkü bir tarafta banka, hassas dengeler. Yaptıklarınızdan pişmanlık duydunuz mu? Tabi yani gazetecilik dışına çıkmaktan büyük pişmanlık duyuyorum. ARKADAŞLARIM DA ZENGİN OLMAK İSTEDİ Şöyle bir savunma yapılır. Kağıt şu kadar, boya bu kadar, dağıtım maliyeti bu kadar. Okunmayınca gazeteler fiyat kırdı. Maliyetler yüksek olduğu için satıştan para kazanılmadığı için gazetecilik dışı işlere girişildi... Bu doğru mu? Bu doğru bir sav değil. Ben İzmir'den gelip Sabah'ı kurdum ve birinci ikinci aydan itibaren para kazanmaya başladım. İş büyüdü büyüdü, kocaman bir basın imparatorluğu oldu. Banka işine girene kadar her yıl kar ettim. Değerlere değer kattım. Zaten bugün bile o değerleri görebiliyorsunuz. O tarihte bankacılık sektörü de çok cazip bir sektör olmuştu. Dışında kalmam lazımdı ama kalamadım. Hata ettim. Arkadaşlarım da beni teşvik etti. Çünkü onlar da bir holdingde çalışmak, yönetici olmak, zengin olmak istiyorlardı. O işe direnemedim. Ama birinci sorumlu, işin sahibi olarak benim. 95-96'lara kadar Sabah, salt gazetecilikten para kazanan bir müesseseydi. Sabah, nereden çarpacağı belli olmayan serseri mayın gibi görülüyordu. Bunun nedeni basın dışında işimizin olmamasıydı. Türkiye'nin tek gazeteci patronuydunuz. Gazete patronu olmak için gazeteci olmanın getirişi ya da olumsuzlukları var mı? Gazete patronu olmak çok keyifli. Yurtdışından geliyorsun. Pasaportunu veriyorsun. Tak tak. Her şey anında halloluyor. Sorgu sual yok. Eski gazete sahibi olmak ise korkunç bir şey. Birilerinin canım yakmış oluyorsun. Bizim davalar DGM'den normal mahkemeye düştü. Bir kadın hakim, "Ah bir bana düşse" diyormuş. Ne yaptık ona kim bilir. O kadar çok insanın bizimle hesabı varmış ki. Siyasetçinin, bürokratın, askerin... AK PARTİ DİĞERLERİNDEN DAHA İLERİCİ Merhum Turgut Özal'ın, medyada karşılıklı iki güç oluşturmak için 3 milyar dolarlık bir fon ayırdığı belirtiliyordu. Bu doğru muydu? Turgut Bey'i ve ailesini çok eleştirdik. Buna da çok pişmanım. Turgut Bey çok özel ve önemli bir insandı. Medya merakı vardı ama böyle bir fonu duymadım. O, Asil Nadir'i bu piyasaya sokturmuştu. Genel olarak Turgut Bey'in savunduğu liberal yönetime Sabah hep destek oldu. Şimdiki hükümetin AB'ye doğru yaptığı çalışmaya ben çok iyi bakıyorum. Bana göre AK Parti diğerlerinden daha ilerici. Muhalif gazetecilik ne durumda şu anda? İstense şu anda da bal gibi muhalefet yapılır. Muhalefet kırıp dökmek değil ki. Ama bu dönemki gazetecilerin hayal gücü tükendi sanki. 'Kurumsal çıkar' diye bir şey türedi. Haberin namusuna dokunmamak lazım. BANKA İŞİNE BULAŞMAYACAKTIM 3 bin gazetecinin işsiz kalması ve gazetecilerin çektiği acılarda rolünüz olduğunu düşündünüz mü? Çünkü gazeteciler çok zor bir süreçten geçti ve bu süreç halen devam ediyor. Banka işine bulaşmasaydım, bu işler başıma gelmeyecekti. Kendimi bu açıdan sorumlu hissederim. Basında sendikanın bitmesinde, diğer özlük haklarının aşındırılmasında sizin büyük rolünüz olduğu söylendi hep. Basında sendikayı benim bitirdiğim doğru değil. Sabah'ı ben kurdum ve hiç sendika olmadı. Ayrıca basında sendika olur mu? Size bu konuda katılamayacağım. Hiç kötü patron olmadım. Hepsine sağlık sigortası yaptırdım. Gazetenin yemeğini Beyti'den getirttim. Hiç, "Bu adamı işten çıkart" diye talimat vermedim. Bununla da övünürüm. Sadece zaman zaman Zafer'e, "Kadro şişti" diye yakınırdım. En beğendiğiniz yayın yönetmeni kim? Diğerleri bana gücenmesin ama en beğendiğim yayın yönetmenlerinden biri Rıfat Ababay'dır. Çünkü Posta'da, benim, gazetelerde olmaması gerektiğini savunduğum fazlalıklar yok. 'Gazetede ne olması gerektiğinden çok, neyin olmaması gerektiği önemlidir', bana ait bir atasözüdür. SABAH DAHA ÇOK PARA EDER 1.1 milyar dolar fiyatı nasıl buluyorsunuz? İyi bir fiyat değil mi? Az. Düşük... Kısıtlamalar ve kötü yönetimin üstüne bir de dünyada finansal kriz, ancak bu rakamı yarattı. Ahmet Ertürk söyledi. "İhaledeki kısıtlamalar olmasaydı, fiyat 2 milyar dolara kadar yükselirdi" dedi. Ama vazgeçen gruplardan biri, "Bu fiyata alırsak, biz bu parayı bilmem kaç yılda çıkarırız. Karlı bir yatırım değil" dedi... Son derece haklı. İşi bilmeyen biri olursa, onlara göre sıfır olur değeri. Sabah'ı bir insan gibi düşünün. Canlı varlık. Ruhunu kaldırırsanız hiçbir şey etmez. Sizden isteseler yeni yönetime, yeni sahiplerine tavsiyeleriniz olur mu? Bu ipotekli bir soru. Böyle bir teklif gelmedi, gelmeden konuşamam. Yanlış yönetilirse bu benim canımı yakar. Yoldan çıkmış, hasta olmuş çocuğum gibi hissederim. İyi yönetirlerse mutlu olurum. Kıskanırım ama kötü yönetilmesinden daha iyidir bu benim için. HÜRRİYET BENİM YAPTIĞIM GAZETEYİ YAPIYOR Siz alsaydınız kimi getirirdiniz Sabah'ın başına? Bu sorunun cevabı çok başımı ağrıtır. Cevaplamam... Ama ben Sabah'ta yeni bir model yaptım. O zamana kadar hiç yapılmayanı, denenmeyeni yaptım. Sonra herkes bizim yaptığımızı taklit etti. Şu anda açın Hürriyet'i. Hala bizim o zaman yaptığımız gazeteyi yapıyor. Kimse Hürriyet'i taklit etmiyor ama. Hürriyet artık hep, müesses nizamın sesi bir gazete. Gazeteyi yaptığınız insanlar sonuçta Bab-ı Ali'den bilinen gazetecilerdi. Nasıl fark yarattınız? Zamanla Rahmi (Turan) gitti, Zafer (Mutlu) geldi. Benim tabirimle biraz protein kattık içine yani. Rahmi Bey biraz daha değişik tarz bir gazete yapıyordu çünkü... Baktık ki haber ağı kurmak çok pahalı bir şey. Başka bir yol seçtik. Boşta olan tüm yayın yönetmenlerine yazarlık teklif ettik. Güngör Mengi, Güneri Cıvaoğlu, Mehmet Barlas, Hasan Cemal... Liberali, sağcısı solcusu bir çatı altında toplandı. Sonra bütün gazeteler böyle yapmaya başladı. Gazetelerin başlıklarını kes. Diğerine koy. Hepsi aynı şimdi. Sabah da eski Sabah'ı taklit ediyor. Fatih gelince (Altaylı), Hürriyetle Sabah'ın neredeyse manşetleri bile aynı olmaya başladı. Birinin sürmanşeti diğerinin manşeti. Sağ tarafta bir kadın. Arka sayfa güzeli. YARIN SABAH'A BAŞLASAM 1 MİLYON SATARIM Şu anda ne yaparsınız da Sabah'ı farklı bir gazete hafine getirirsiniz? Yarın başlarım ve kısa sürede 1 milyon satarım. Sırrı ne bunun. Bir formülünüz mü var? Sırrı gazeteciliği bilmek. Biz Yeni Asır'ı yaptık. Ben İzmir'den İstanbul'a gelirken Yeni Asır 110 bin satıyordu sadece Ege'de. Bugün'ü yaptım tuttu. Takvim, Fotomaç... Hepsi tuttu. Ama siz de yoğun promosyon kampanyaları yaptınız. Yaptık tabii ki. Sonra iş çığırından çıktı. Tencere, tava reklamı yaptık. Gazeteyi unuttuk. İyi para kazandınız mı promosyondan. Kazandık tabii ki. Ama en iyi parayı Aydın Doğan kazandı. En akılişadamı olduğu için. Mesela televizyon kampanyalarında o para kazandı, ben kaybettim. Sabah'ın eski yöneticileriyle, Zafer Beylerle görüşüyor musunuz? Mekanlarda karşılaşıyoruz. İlk zamanlar kırgınlığım oldu itiraf etmeliyim. Ama sonra alıştık. AYDIN BEY'LE DAVALARDAN VAZGEÇTİK Aydın Bey'le görüşüyor musunuz? Elbette, sosyal ortamlarda çok karşılaştım kendisiyle Artık gazete sahibi değilim. Dolayısıyla Aydın Bey'le birbirimize ters bakmamız mevzubahis değil... Herhalde artık basın dünyasında benden sonra yaşananları gördükten sonra da kıymetimi anlamıştır sanıyorum. Siz medya patronuyken ters baktınız mı birbirinize. (Kahkaha atıyor) Tabii ki. Meşhur kavgaları vardı Hürriyet ile Sabah'ın. Kaç dava açtınız birbirinize? Yakında dava açmadık. Önceden açtıklarımızdan da karşılıklı olarak vazgeçtik. Şöyle bir şey daha konuşuldu. "Aydın Bey, kendisine rakip istemez. Dinç Bilginin bitirilmesinde rolü var." Siz de böyle düşündünüz mü hiç? Sanmıyorum ama onun grup yayınlarının tabi ki negatif etkisi olmuştur. YENİ ASIR'IN ADINI ALMAK İSTİYORUM Şu anda TMSF ile son aşamaya geldiniz? Biz Sayın Çalık'ın parayı ödemesini bekliyoruz. Sonrası için kendinize bir yol haritası çizdiniz mi? Hayır... Bundan başka hiçbir uğraşım ya da hesabım yok. Bir kere kamu ile hesabımı kesmek istiyorum. Borç alacak ilişkimi... Medyaya yeniden döneceğiniz konuşuluyor. Onay dönerse döner... (oğlu Onay Bilgin'i işaret ediyor.) Daha genç görünüyorsunuz ama... İzmir'de Yeni Asır'ım var... Ama Yeni Asır da TMSF'de değil mi... Yeni Asır da bu satışın konusu ama bunun pazarlık konusu yapılması doğru değil... Yeni Asır benim ailemin zaten. Ailemin bankayla ilişkisi yok. Zaten yarısı ablamın. Onu da satış konusu haline getirdiler. Bu akıl işi değil. Kanun açık. Bunun için bankadan alınan mallarla alınmış olması şartı var. Yeni Asır benim ailemin malı. 1895'te dedem kurmuş. Çatalında bıçağında gözüm yok. Ama bana ismini versinler. Ulusal mı yerel mi? Onu şimdilik bilmiyorum ama herhalde yerel olur. Yeni Asır'ı şimdi ulusal bir maceraya sokar mıyım? Bana göre haksızlık olur bu. Egelilere haksızlık olur. Ege'nin gazetesi o. Yeniden ulusal gazete olmayacak mı yani. İhtiyatlı olmaya gayret ediyorum. Çünkü sonra başıma gelmeyen kalmaz.
<< Önceki Haber Bilgin'den çarpıcı açıklamalar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER