Bir çevre skandalı da tarım ilacında

İstanbul Tuzla’da bulunan zehirli varillerin ardından her geçen gün yeni bir çevre skandalı ortaya çıkıyor.

Bir çevre skandalı da tarım ilacında

Tehlikeli atık konusunda yaşanan denetimsizliğin ve altyapı eksikliğinin çarpıcı örneklerinden biri de Kocaeli'nin Derince ilçesinde yaşanıyor. Derince'de 30 bin ton tarım ilacı tam 21 yıldır imha edilmeyi bekliyor. Zehirli kimyasal madde içeren tarım ilaçları ilçenin Şirintepe mevkiindeki derme çatma ve çatısı akan 4 depoda tutuluyor. Uzmanlar, atıkların insan sağlığı için büyük tehdit oluşturduğuna dikkat çekerken yağmur suları ile sızarak yeraltı sularına karıştığı tahmin edilen kimyasalların çevrede yol açtığı kirlenmenin boyutu ise bilinmiyor. Bertaraf edilmeyi bekleyen ilaçlar arasında uyuz tedavisinde de kullanılan ‘lindan' ağırlıkta. Depoda ayrıca lindan'ın üretiminde kullanılan BHC ve DDT adı verilen kimyasallar yer alıyor. İlaçlar, Koruma Tarım İlaçları AŞ tarafından 1963-1983 yılları arasında üretilmiş. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu zehirli ilaçların üretimini insan sağlığı ve çevreye olan zararları nedeniyle 1985 yılında çıkardığı bir yasayla yasaklamış. Ancak üretilen kimyasallar piyasaya sürülemediği için depolarda bekletilmiş. İlaçları üreten fabrika iflas ve diğer nedenlerle birkaç kez el değiştirmiş. Depoların bulunduğu arsanın şimdiki sahibi Merkim Endüstriyel Ürünler AŞ Çevre ve Orman Bakanlığı, bütçe yetersizliği gerekçesiyle acil önlem almayı reddediyor, bertaraf maliyetini depo sahibinin üstlenmesini talep ediyor. Merkim ise sorumluluğunu kabul etmiyor. Bakanlığın firma aleyhine geçtiğimiz yıl açtığı dava hâlâ sürüyor. İmha işleminin maliyeti 1 milyon dolar olarak tahmin ediliyor. Derince’deki tarım ilaçları sorununun çözümü için çeşitli sivil toplum kuruluşları yıllardır mücadele veriyor. Onlardan biri de konuya ilişkin girişimlerde bulunan ve bir rapor hazırlayan Bumerang Çevre İnisiyatifi üyesi, Çevre Mühendisi Tuna Türkmen. Derince’de süregelen ihmalin tüm aşamaları Türkmen’in 2005 yılında hazırladığı raporda yer alıyor. Buna göre, ilaçların üretildiği fabrika ve depolandığı arsa son 20 yılda birçok kez el değiştirmiş. Tapu Kadastro kayıtlarına göre, 1985’e kadar tesisin sahibi Türkiye İş Bankası ve Türkiye Sanayi ve Kalkınma Bankası tarafından kurulmuş olan Koruma Tarım. Santral Holding’in Koruma Endüstri Ürünleri AŞ’si, 1994’e kadar fabrikayı işletmiş. 1994 ve 1996 yılları arasında kirlenmiş sahanın mülkiyeti, iflas eden Koruma Endüstri Ürünleri AŞ’den, borç tahsilatının bir parçası olarak İnterbank’a geçmiş. Bu noktada tesisin ve arsanın mülkiyeti ayrılıyor. Tevfik Rıdvan Yenipazar arsayı satın alırken, Koruma Grubu’na ait Koruma Klor-Alkali AŞ de tesisleri satın alıyor. Depo 27 Aralık 1996’da üretim etkinlikleriyle ya da tesisin işletmesiyle hiçbir ilgisi olmayan Merkim Endüstriyel Ürünler AŞ’ye geçmiş. Lindan üretiminde kullanılmak üzere 20 yıl önce üretilmiş kimyasallar, Merkim Endüstriyel Ürünler AŞ tarafından işletilen 8 bin 120 metrekarelik arsada yer alan 4 deponun içinde, 50 kiloluk plastik poşetler ve metal varillerde beyaz toz olarak tutuluyor. Depolar Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yazılı emriyle 28 Aralık 2003’te Kocaeli Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından mühürlenmiş. Depodaki atığın miktarına ilişkin tahminler Endüstri AŞ’nin 1992’de bakanlığa gönderdiği bir yazıya dayanılarak yapılabiliyor. O zamandan beri atığın miktarına ilişkin herhangi bir ölçüm yapılmamış. Çevre ve Orman Bakanlığı bile belgelerinde bu tahmini kullanıyor. Santral Holding’in Endüstri AŞ’si 1992 ve 1993 yıllarında bakanlığa başvurup ellerindeki kimyasal madde miktarını bildirip bertaraf için izin istemiş. Ancak, iki taraf arasında anlaşmaya varılamadığından durum 2003 yılına kadar devlet tarafından göz ardı edilmiş. Tuna Türkmen raporunda, durumun neden hâlâ çözülemediğine dair bazı spekülasyonlar olduğunu da belirtiyor. Örneğin tesise sahip olan şirketlerin iflasları gibi. Bu yıllar boyunca devletin ve bakanlığın da harekete geçmemesini ayrı bir endişe konusu olarak belirtilen raporda, durumun bir problem olarak tanımlandığında bile bakanlık tarafından 10 yıl boyunca hiçbir yasal girişimde bulunulmadığı kaydediliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ilaç depoları ile ilgili son girişimi ise 2003 yılında gerçekleşti. Bakanlık, mevcut durumu tanımlamak ve temizleme planı için alternatif çözümler sunmak üzere Mart 2003’te görevlendirdiği iki bilim adamı atıklarla ilgili bir ön-fizibilite raporu hazırladı. Rapordan sonra bakanlık bünyesinde oluşturulan bir değerlendirme komisyonu, İZAYDAŞ tarafından kurulacak geçici bir güvenlik hücresinde saklamaya karar verdi. Ancak atıklar hâlâ depolarda duruyor. Ne depoların eski sahipleri, ne yeni sahipleri ne de devlet kurumları sorunu çözmeye yanaşıyor. DDT’nin zehiri ölümcül Zararlı bitki ve hayvanları yok etmekte kullanılan kimyasallardan olan DDT 1939 yılında keşfedildi. Başarısı nedeniyle mucidine Nobel ödülü kazandıran ‘mucize ilaç’ yaklaşık 20 yıl dünyada yoğun olarak kullanıldı. II. Dünya Savaşı sırasında Napoli’de tifüs salgınına karşı etkili olunca tarihe geçti. Yapılan araştırmalar bu mucizenin beraberinde getirdiği yan etkileri açığa çıkardı. DDT, bitkilerde genetik bozulmalara neden olurken, ilaca karşı bağışıklık kazanan haşerat kendi sürekliliğini sağlayabilecek savunma mekanizmaları geliştiriyordu. Hava ve su sayesinde toprağa ulaşabilen bu kimyasal 30 yıl doğada kaybolmayacak dirence sahip. Kolayca vücut dokusundaki yağlarda çözülen ve gıda zincirinde birikebilen DDT, 1970 yılında ABD’de yasaklandı. Türkiye’de uzun yıllar tarım ilaçlamalarında kullanılan DDT’ye 1978’de kısıtlama getirildi, 1985 yılında da yasaklandı. Yoğun olarak kullanılan bir diğer pestisit de lindane (BHC-Gamma)’dır. Bu ilacın çevreye zararı, yüzeylerin kontamine olması ve yeraltı sularına karışmasıyla oluşur. Vücuda alındığında yağ dokularında biriken lindane’ın Çukurova Üniversitesi’ne ait kayıtlara göre sadece 28,3 gramı bile 43 yaşında bir bayan hastayı öldürmeye yetmiştir. Bu zararlı kimyasalın ülkemizde kullanımı da 1979 yılında yasaklandı. Atıkları yakmak doğru değil Bumerang Çevre İnisiyatifi üyesi, çevre mühendisi Tuna Türkmen, tehlikeli atıkların yakma yoluyla bertaraf edilmesini doğru bulmuyor. Türkiye’de tehlikeli atıkların yönetimi ve bertarafına ilişkin bütünlüklü bir politika bulunmadığını belirten Türkmen, bakanlığın acilen kapsamlı bir envanter çalışması başlatarak, tehlikeli kimyasalların, üretiminden atık haline gelene kadar yakından takip edilmesi gerektiğini kaydediyor. ZAMAN
<< Önceki Haber Bir çevre skandalı da tarım ilacında Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER