Bir görevden alma öyküsü-YORUM

Eğer, Terörle Mücadele Yüksek Temsilcisi Edip Başer, bir “emekli orgeneral” olmasaydı ve yine de Bakanlar Kurulu tarafından görevden alınmış olsaydı, hükümet kararı şimdi olduğu gibi bir “tedirginlik” yaratır mıydı? Muht

Bir görevden alma öyküsü-YORUM

Eğer, Edip Başer, bir “emekli orgeneral” olmasaydı, MGK’nın eski Genel Sekreteri, bir başka emekli orgeneral Tuncer Kılınç, ortaya fırlayıp, “Türk ulusu bunu asla affetmeyecektir” diye demeç verir miydi? Muhtemelen vermezdi. Tuncer Kılınç, emekli olalı birkaç yıl oldu. O, niye bu konuda böylesine tumturaklı sözler ve ağır bir açıklama ile ön alıyor; meraka değer. Tuncer Kılınç, görevdeyken AB’ye karşı çıkması ve Türkiye’nin Rusya, İran, Çin gibi ülkelerle “yakınlaşması gerektiği”ne ilişkin fantezi açıklamasıyla tanınmıştı. Kılınç, hükümetin görevden aldığı Terörle Mücadele Yüksek Temsilcisi, örneğin, bir diplomat olsaydı, aynı tepkiyi verir miydi; “Türk ulusu bunu asla affetmeyecektir” der miydi? Kuşkulu. Gelişme, bir yandan, hükümet-asker geriliminin varlığına, diğer yandan Türkiye’nin “27 Nisan muhtırası”nın kalın, kara bulutları altındaki bir siyasi iklimi teneffüs ettiğine işaret ediyor. *** *** *** Emekli Orgeneral Edip Başer, dün yaptığı açıklamada, “Görevden alınma şeklim beni çok üzdü” dedi. Haksız sayılmaz. Öyle bir sıfata sahip her kim olsa ve görevden böyle alınsa üzülür. Ancak, Edip Başer’in 12 Mayıs’ta Alman Die Welt gazetesine verdiği demeçte şu sözleri söylediği de sabit: “Benim gördüğüm anketlerde AKP’nin oy oranı yüzde 30’ların altında. Halkın şunu bilmesinde fayda var: Ordu, siyasetçilerin, halkın iradesine karşı, cumhuriyetin temel seküler değerlerini zedelemesine hiçbir zaman müsaade etmeyecektir. Ankara ve İstanbul’daki mitinglerde görüldüğü gibi, halk müdahalede bulunuyor ve cumhuriyetin temel değerlerini özümseyememiş birisini cumhurbaşkanı olarak arzulamadığını gösteriyor. Bu şahısların hepsi, Gül, Erdoğan, Arınç daha kısa bir süre önce cumhuriyetle bağdaşmayan ifadelerde bulunmuşlardı. Değişime uğradıkları iddia ediliyor. Buna inanan insanlar çok az.” Görüldüğü gibi, Edip Başer, Abdullah Gül’e ve Tayyip Erdoğan’a karşı kılıcını kınından çıkartmış. Abdullah Gül kim? Dışişleri Bakanı sıfatının yanı sıra Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı sıfatını taşıyan, yani Edip Başer’in kendisine bağlı olarak çalışması gereken kişi. Tayyip Erdoğan kim? Başbakan. Edip Başer’in sıfatının meşruiyet kaynağı. Başer, daha da öteye giderek Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığı konusunda, “Zor dönemi atlattık, köprü geçilmiştir. Bundan sonrasına Türk halkı karar verecek. Sanırım AKP en güçlü parti olmaya devam edecek fakat tek başına iktidar olamayacaktır” demiş. Art arda bu tip “siyasi beyanlar”da bulunan ve amiri konumunda olanlar hakkında “Cumhuriyetle bağdaşmayan ifadeler kullanmak” eleştirisini yönelten bir şahsiyetle Başbakan’ın ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı sıfatını da taşıyan Dışişleri Bakanı’nın, birlikte çalışması mümkün olabilir mi? Kaldı ki, Edip Başer, PKK’ya karşı mücadele için kendisinin bir tarafı olan “mekanizma”nın ömrünü doldurduğunu ve haziran ayında görevinden ayrılacağını ifade etmişti. Bu “açıklama furyası”nın ardından, üstelik “mekanizma” ise ortadan kalkmamışken, görevine nasıl devam edebilirdi? Hükümetin tasarrufuna, bu açılardan ve “hakkaniyet ölçüleri” içinde yaklaşmakta yarar var. *** *** *** “İşin esası” açısından meseleye baktığımızda, hiç kimse, Edip Başer’in aslında “Kuzey Irak’a askeri müdahaleden yana olduğu”, buna karşılık “hükümetin buna karşı durduğu” spekülasyonuna rağbet etmesin. Böyle bir “ihtilaf” söz konusu değil. Mart ayı sonlarında Washington’da Başer’in muadili Amerikalı emekli General Joseph Ralston ve Edip Başer ile birlikte, aynı panelde konuşmacıydık. Soru-cevap bölümünde, Edip Başer, “PKK ile mücadelede kat edilecek çok yol olduğunu, bunun uzun zaman alacağını, askeri müdahaleden illa Habur’dan zırhlı birliklerle Kuzey Irak’a girmenin anlaşılmaması gerektiğini” ifade etmişti. General Ralston ise Kuzey Irak’a bir “askeri müdahale yapılmasının akıllıca olmadığını, Türk dostlarına bu yönde telkinlerde bulunduğunu ve Edip Başer’le tam bir uyum içinde çalıştıklarını” söylemişti. Emekli Orgeneral Başer’in dün basına yaptığı açıklamadaki sözleri dikkatle okunursa, Washington’daki açıklamalarıyla tutarlılık içinde olduğu görülür. Fakat amaç, “üzüm yemek değil de bağcı dövmek” olursa, “hükümet-asker gerilimi"ni, hükümet “teröre karşı gevşek”, asker ise “kararlı” denklemiyle açıklayabilirsiniz ama bu, gerçeği yansıtmak olmaz. Bu arada, Türkiye’nin şu dönemde en son ihtiyaç duyduğu, hükümeti köşeye sıkıştırmak üzere, “Kuzey Irak’a askeri harekât” melodisiyle “savaş tamtamları” çalmak olmalıdır. Bu, hükümeti gerçekten köşeye sıkıştırır ama sonuçlarının faturası, Türkiye için olağanüstü ağır olur. Cengiz Çandar/Referans
<< Önceki Haber Bir görevden alma öyküsü-YORUM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER