Durumu, “
Berlusconi sendromu”yla açıklıyor.
Bir muhalefet sözcüsünden beklenmeyecek türden, ipe sapa gelmez, gayrı ciddi bir açıklama...
Esasında “beklenebilecek” demeliydim.
Kendisini “sosyal demokrat” kulvara sokmaya çalışan ama hiçbir sosyal demokrat bünyenin kabul etmediği
CHP, nicedir bir “tevil mekanizması” gibi çalışıyor.
Ergenekon’u ciddiye almadılar.
Ergenekon’a
avukat gönderdiler.
Darbe hazırlıklarını,
eylem planlarını, andıçları ciddiye almaları zaten beklenemezdi.
Kamuoyunun “sosyetik
fişleme” olarak bildiği ve Ergenekon soruşturmasından sonra TSK içindeki “
darbeci cunta”yla irtibatlı olduğu ortaya çıkan andıç vakasına yaklaşımları ise manidardır. Baykal’a göre, “ordu içi bilgilendirme ve çalışma tutanakları”ydı bunlar.
Peki, lav silahları?
Bu konuda da
Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasını esas aldılar.
Karargah, “Lav silahı değil,
boru” demişti. CHP’liler de “boru” demeyi
tercih ettiler.
Muhalefetlerini hep karargâh bilgilerine göre mi tanzim edeceklerdi?
Neden olmasındı?
Karargâh “
JİTEM diye bir şey yok” diyorsa, CHP’ye göre de yoktur.
Karargâh “kâğıt parçası” diyorsa, CHP’ye göre de kâğıt parçasıdır.
Karargâh “Yer altına gizlenmiş
mühimmat ve silahlar ordu malı değil” diyorsa, CHP’ye göre de ordu malı değildir.
Karargâh “Bir kısım basın TSK’ya karşı asimetrik
psikolojik savaş yürütmektedir” diyorsa, CHP’ye göre de darbe iddialarını gündeme getiren basın TSK’ya karşı asimetrik psikolojik savaş yürütmektedir...
İyi de kardeşler, sizin kendinize ait bir cümleniz, bir doğrunuz, bir politikanız, bir siyasi diskurunuz yok mu? Niçin “sufle”yle
siyaset yapıyorsunuz ve sonunda mahcup olacağınız işlere giriyorsunuz?
Politikalarını “
emek” ve “
özgürlük” kavramlarına dayandırması gereken bir partinin görevi midir
karargah işlerini tevile yeltenmek? Dünyanın neresinde var böyle bir sol?
İşte “JİTEM diye bir şey yok” deniyordu, varlığı
kabak gibi ortaya çıktı.
İşte “kâğıt parçası” deniyordu, belgenin hakikisi ve ıslak imzalısı çıktı.
İşte “boru” deniyordu, “
lav silahı” olduğu ortaya çıktı.
İşte, “Mühimmat ve silahlar ordu malı değil” deniyordu,
seri numaralarıyla birlikte “ordu malı” olduğu ortaya çıktı.
Mustafa
Özyürek bunda ne sendromu bulacak bakalım!
Memleketimizin “sol” partisi böyle de, “özgür medya”sı çok mu farklı?
Hâlâ “Ergenekon sulandırıcılığı” yapıyorlar ve hiç utanmıyorlar.
Bülent Arınç meselesinde sadece özel harpçiler değil, Ergenekon medyası da suçüstü yakalandı.
Bir medya düşünün ki,
demokrasi dışı ne varsa sahipleniyor.
Darbeyi değil, darbeyi ortaya çıkaranları suçluyor.
Demokrasi dışı eylemleri değil, demokratik çıkışları yargılıyor.
Soru sormuyor, tevil yapıyor.
Haber vermiyor, haber gizliyor.
Bir de “Biz onlar gibi biat kültüründen gelmiyoruz. Özgür medyayız...” diye suç bastırıyor.
AHMET KEKEÇ-STAR