Türk, mevcut yasalara göre, konunun tartışmasız olarak doğrudan doğruya
sivil mahkemelerin alınan girdiğini söyledi. İddia edilen suçun, TCK'nın 312 ve 311. maddelerine girdiğinin altını çizen Türk, "Bu maddelere göre işlenen suçlar ağır
hapis cezasını, yani sivil mahkemelerin görev alına giriyor." dedi. Türk,
Adli Tıp
raporu ile
telefon kayıtlarının
davanın seyrini önemli ölçüde belirleyeceğini söyledi.
Tartışmaları Cihan Haber Ajansı'na değerlendiren eski Bakan Türk, Anayasa'nın sivil ve askeri yargı alanına giren suçları çok net olarak
tarif ettiğini hatırlattı.
Askeri suçların askeri mahal ve kıtalarda askeri konulara ilişkin
düzenlemeleri kapsadığına dikkat çeken Türk, "Dolayısıyla Genelkurmay'da hazırlandığı iddia edilen belgenin altında asker kişilerin
imza var ama askeri bir suç değil. Çünkü askeri mahal ve kıtaları ilgilendirmiyor. Askeri görev ve hizmete de ait bir suç değil. Askere ait görevler arasında hükümet değişikliği yapmak ya da ona karşı
darbe yapmak diye bir şey yok. O zaman bu sivil yargı alına giren bur suçtur." diye konuştu.
Konuyu askeri yargıya
taşıma gayretleri konusundaki tartışmalara da değinen Türk, şunları söyledi: "TCK'nın 312. maddesi, cebir ve şiddet kullanarak,
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini tamamen ortadan kaldırmaya veya görevini yapmaya kısmen ya da tamamen engellemeye teşebbüsü kapsıyor. Yine aynı kanunun 311. maddesi yasama organına karşı işlenen suçları, yani TBMM'yi tamamen ortadan kaldıramaya ve görevini kısmen veya tamamen ortadan kaldırmaya yönelik suçları kapsıyor. Her ikisi de ağır cezaya yani ağırlaştırılmış hapis cezasına giriyor. Dolayıysa bu
eylem planı bu kapsama giriyor."
Hikmet
Sami Türk, 2005 yılında TCK'da yapılan değişikliğin yanı sıra bu yıl CMK'nın 250. maddesinde yapılan düzenleme ile askeri mahkemelerin
yetki alanının daraltıldığını hatırlattı. Türk, şöyle devam etti: "250. maddenin 1. fıkrasının c bendinde yapılan düzenleme ile hükümeti darbe ve şiddetle ortadan kaldırmaya ibaresine
ayaklanma ve darbe teşebbüsü de eklendi. Dolayısıyla bunlarla ilgili olarak kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. Yani sivil mahkemelerde yargılanır. Ancak savaş ve
sıkıyönetim hallerinde askeri mahkemenin görevlerine ilişkin hakkı saklı tutuluyor. Bu sadece savaş ve sıkıyönetim hallerinde kalıyor. Yani çok istisnai durumlarda uygulanabiliyor. Dolayısıyla mevcut kanunlar gereği suça karışan askerlerin doğrudan doğruya sivil mahkemelerde yargılanması gerekir. Bu çok kesindir bir kere. Zaten dava şuan sivil mahkemede görülüyor."
Türk, askerin sivil mahkemede yargılanmasından kimsenin rahatsız olmaması gerektiğini vurgularken, bu durumun
demokratikleşmenin ve sivilleşmenin bir gereği olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Türk, "Bu demokratikleşme yolunda atılmış bir adımdır." şeklinde konuştu.
"ADLİ TIP RAPORU DELİLDİR"
Eski
Adalet Bakanı Türk, belgedeki
ıslak imza tartışması konusunda ise şu değerlendirmede bulundu: "İmza ile ilgili bazı tartışmalar var.
Adli Tıp Kurumu'nun hazırladığı rapor çok önemli bir delildir. Çünkü bu bilirkişiler tarafından hazırlanıyor ve mütalaasında belirtiliyor.
Hakim bunu dikkate almak zorunda. Yeni imzanın değiştirilmesine ilişkin telefon kayıtları var deniyor. Eğer bunlar izinli yapılmışsa o zaman bunların, çok önemli hukuki bağlayıcılığı oluyor."
Türk, suç işleyen subayların cezaya çarptırılması halinde bunun Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yıpratma kampanyasına dönüştürülmemesini istedi. Türk, "Bu çok hassas bir konu. Ortada bir suç var. Bunun için kim olursa olsun cezalandırılmalıdır. Aksi halde yasaların ve raporların bir anlamı kalmaz. Ama bunu yaparken, askeri kurumların yıpratılmaması gerekir. Buna dikkat etmek gerekir." dedi. (CİHAN)