Sudan'ın
Darfur eyaleti'nde 2003 yılında başlayan
iç savaşın bilançosu her geçen gün ağırlaşıyor. Yüz binlerce insan derme çatma
barakalarda
yaşam mücadelesi veriyor.
Salgın hastalıkların kol gezdiği mülteci
kamplarında
yiyecek sıkıntısı ise had safhada. Darfur'a giden
Kimse Yok Mu ? derneği kamplarda kısa süre sonra başlatacağı
yardım kampanyası için incelemelerde bulundu.
Türkiye’den giden heyetin içinde Samanyolu Haber Ekibi de vardı.
Orada yaşanan dramı görüntüleyen
Kameraman Selman Yılmaz ile Muhabir
Fatih Akalan izlenimlerini sitemizde yayınlıyoruz.
İşte Sudan Darfur izlenimler
Cencevit’ler kardeşimi gözümün önünde öldürdü.
Ramazan ayı öncesiydi. Aralarında askeri
kıyafet giyenlerde vardı. Köye geldiler insanları evlerinden çıkardılar ve her şeyi yağmaladılar. Eşyaları ekinleri hayvanları köyde ne var ise aldılar bizi de köyümüzden sürdüler. Bütün bunlar kabilemin yüzyıllardır yaşadığı Cagin Buram’da oldu. Buraya arabayla bir günlük mesafede çöl ortasında kaldık. Tam 76 köy ve mahalle boşaltıldı. Kimse kalmadı. Önce Girbe’ye geldik Oradan buraya bizi tüccarlar taşıdı.
Darfur Nyala’da
Kızılay çadırı önünde karşılaştığımız Tamai kabilesine mensup
Cemal İshak Adem kısa süre önce yaşadığı acıyı böyle anlatıyor. 24 saattir çöl sıcağında ilaç sırasının kendisine gelmesini bekleyen Adem Nyala’da Direc kampında kalan 80 bin mülteciden biri.
Elektrik su kanalizasyon yiyecek kamplarda hiç biri yok. Aslında bunlar Darfur eyaletinin en önemli şehri olan Nyala için bile lüks. İnsanlar derme çatma baraka ve çadırlarda yaşıyor. Yaşanan dramı yokluk kelimesinin anlatamadığı ve yüz binlerce insanın yavaş yavaş öldüğü yerler kamplar. Cemal Adem İshak’ın işi ise çok daha zor. Çünkü İshak’ın bakması ve koruması gereken 4 kadın ve 23 çocuk var. Cemal karısı ve 6 çocuğunun yanı sıra Cencevitler tarafından öldürülen abisinin 3 karısı ve 17 çocuğuna nasıl bakacağının hesabını yapıyor her gün. Cagin Buram’dan sürülene kadar ticaretle uğraşan Cemal’in şimdi hiçbir geliri yok. Kamp da insanı yardım kuruluşları v
e devlet tarafından adam başı verilen
kumanya ise ayda sadece 3 kg darı ve 200 gr
şeker.
Sudan Darfur’da 2003 yılında başlayan iç çatışmanın bilançosu Cemal İshak Adem gibi yüz binlerce hayat. Darfur’u mülteci kamplarına dönüştüren olayların nasıl başladığını kimse bilmiyor. Ancak Sudan bağımsızlığını kazandığı 1957 yılından bu yana kendi içinde savaşıyor. 1983 2004 yılları arasında
Kuzey Güney Savaşıyla çalkalanan Sudan şimdi Darfur’da büyük sıkıntılar yaşıyor. 20 yıl süren savaşlarda kazanan taraf da yer alan Forlar ve Zegevatlar kurulan hükümet de söz sahibi olamayınca
isyan bayrağı açtı. Sudan hükümeti isyanı bastırmak için orduyu devreye soktu. Ancak çoğunluğu forlardan oluşan ordu kendi kabilesiyle savaşmak istemedi.
Hükümet ise çözüm olarak Darfur’da yaşayan bazı kabileleri silahlandırdı. Cencevitler olarak bilinen bu topluluk silahlı Forlardan ve Zegevatlaradan oluşan Torabora askerleriyle savaşmak için kurulsa da masum halka da zarar verdi. Ancak ülkede kabileciliğin ne kadar etkili olduğu hesaba katılırsa basılan köylerin tamamının masum olduğunu söylemek zor.
siyah olan ülkede dünyanın en kara ve en uzun boylu siyahları ile kendini arap olarak tanımlayan siyahlar arasında
ırkçılık merkezli yaşanan savaş insanın ırkçılık algısını değiştiriyor. Dünyanın bir dönem
köle millet olarak baktığı ve hiç de hak etmediği muamelelerde bulunduğu insanların kendi aralarında derilerinin renginin daha açık ya da koyu olduğu için 50 yıldır savaşması ürkütücü.
İngilizlerin tek zarar ettiği koloni olarak tarih sayfalarında yerini alan Sudan yeniden büyük devletlerin ilgi odağı. Sahip olduğu
doğal kaynaklar Bladi’s Sudan’ın “Siyahlar Ülkesi” gelecekte çok acılar çekeceğinin işareti. Ülkede bulunan petrol ve
uranyum zenginliği üzerinde hakimiyet kurmak isteyen devletler yeni hükümeti zor durumda bırakmak için elinden geleni yapıyor. Sonu mülteci kamplarıyla son bulan olayları soykırım olarak adlandırma çabaları ise bölünmüş ve güçsüz bir Sudan hayalinden başka bir şey değil. Yoksa orada bulunduğumuz günlerde
Bosna’da yaşananları soykırım olarak kabul eden dünyanın olaylardan sorumlu tutacağı bir devlet bulamamış olması Sudan konusunda büyük devletlerin takındığı tavrın siyasi ve
ekonomik olduğunu gösteriyor. Ancak bu 7 milyon insanı göçe zorlayan ve on binlerce çocuğun annesiz babasız kalmış olması gerçeğini gölgelememeli. 2yıl önce otonomik
bölge ilan edilen
Güney Sudan için 2013 düzenlenecek olan
referandum ise şimdiden iç savaş sinyalleri veriyor.
UÇAK
Sadece ana caddeleri
asfalt olan başkent Hartum’da geçirdiğimiz bir günün ardından sabah saatlerinde Darfur yolculuğuna başladık. Kara yolunun olmadığı eyalete ulaşmak isteyenlerin iki seçeneği var. Bunlar Türkiye’dekine göre çok daha pahalı şartlarda uçmak ya da 8 günlük
tren yolculuğu. Rutin kontrollerden geçtikten sonra uçağa kadar bizi taşıyacak olan otobüse binmemizle inmemiz bir oluyor. Ne olduğunu anlamadan ve soramadan “çünkü burada soru sorana çok kızıyorlar” elimizdeki onca malzemeyle aşağı inmiştik ki tekrar araca binmemiz isteniyor. Dilimizi anlamamalarının verdiği rahatlıkla homurdana homurdana otobüse biniyoruz. Havaalanında
yasak olduğu halde fotoğraf çekme hamlemiz sert ikazlarla engellendiğinde ise kendimiz kaşındığımız fikrinde herkes birleşiyor.Ancak kaçak olarak da olsa haberci refleksiyle tek bir kare çekmeyi başarıyoruz.
rehberlik yapan ve elindeki telefonla açmadık kapı bırakmayan Mehmet Bey
uçak şirketinin sahibiyle konuştuğunu ve economy class olan biletlerimizle VIP’te uçabileceğimizi söylediğinde şaşırdım kalıyoruz. Tenkit ettiğimiz VIP ayrıcalığını kullanarak uçağa binerken sıranın sonunda olmamız ve geride kimsenin kalmamış olması vicdanen az da olsa rahatlamamıza sebep oluyor. Uçakta ki yol arkadaşım ise Sudanlı doktor Bahaeldin. Türkiye’de yaşayan ve
Sema Hastanesi’nde çalışan Bahaeldin ile yol boyunca Darfur ve Sudan hakkında konuştuk. Türkiye’den daha büyük bir toprağa sahip olan Darfur’u biraz da kendi penceresinden anlatan doktorun “Dışardan karıştırıyorlar lafına inanmıyorum kendi kendimize yapıyoruz” sözünü bir kenara not ediyorum. Kendisi Darfur’lu olan Bahaeldin bir ara kısık sesle konuşmaya başlıyor. Anlattıklarının duyulacağından korkan doktor “sonra, uçaktan inelim sonra devam ederiz” diyerek sözüne nokta koymak istiyor. Ancak yaklaşık iki saat devam edecek olan yolculuğu boş geçirmek istememem sebebiyle biraz da onu rahatlatarak konuşmayı sürdürdüm. Doktor olaylara sebep olduğunu düşündüğü “Kuzey” ağırlıklı hükümete kızgındı. “60’larda
Oxford’da okuyorduk. Hartum Üniversitesi’nin Oxford’la denkliği vardı. Eğitim düzeyi yüksekti. Ama şimdi herkes cahil.” Parlemento Başkan Yardımcısı Yasir Arman ile aynı uçakta olduğumuzu öğrendiğimde ise kısa da olsa sohbet etmek istiyorum. Birkaç dakika sonra yer değiştiren ve önümüzdeki koltuğa oturan Arman’la merhabalaşıyoruz. Türk olduğumuzu öğrendiğinde ise Sudan’ın Mehmet Ali Paşa’lı
Osmanlı toprakları olduğu yılları kastederek “ Tekrar mı geliyorsunuz yoksa “ diyerek ince yollu bir gönderme yapıyor. Gülüşmelere sebep olan bu söz sonrası iyi yolculuklar dileyerek daha fazla rahatsız etmeden söze noktayı koyduk. Bahaeldin’den Sudan’a indiğimiz gün
Libya’da yapılması planlanan isyancılar ile hükümet arasındaki görüşmelere isyancı kanadın gelmemesi sebebiyle görüşmelerin iptal edildiğini duyduğumda oldukça şaşırdım. Devletin isyancılarla görüşme çabası ve isyancı kanadın görüşmeye gelmemesi kabul edilir şey değil diye düşünüyordum ki biraz önce tanıştığım parlamento başkan yardımcısının 18 yıl boyunca dağda gerilla olarak savaşmış biri olduğunu öğrendim. Daha da ilginci mecliste bu konumda çok insan vardı. Kuzey güney savaşları sonrası kurulan hükümete dahil olan gerillalar yeni bir geleneğe de kapı açmışlar. Nyala’da kaldığımız 4 gün içinde göreve getirilen iki
bakan da daha düne kadar gerillaydı. Darfur’a vardığımızda ise eski gerilla için kalabalık bir grup tarafından düzenlenen karşılama törenine şahit olduk. Piste kadar giren kalabalığın attığı hararetli sloganlar Darfur’da tansiyonun hala ne denli yüksek olduğunu ispatlar türdendi. Kalabalık arasında ilgimi en çok çeken ise binlerce yıllık yerel kıyafetleriyle dans eden kadınlı erkekli topluluk oldu. Geleneksel kıyafetli erkeklerin ayaklarına taktıkları onlarca teneke kutu kolayla çıkardıkları ses parlamento başkanının gelişini kutlamak içindi.
Darfur Eğitim Bakanı tarafından karşılanıp eyaletin en önemli şehri olan Nyala doğru yola çıktığımızda ise herkes yorgun ve suskun şekilde neyle karşılaşacağını düşünüyordu.
FATİH AKALAN