Bu adam akıllanmaz
Buyrun işte, yine ‘
CHP yazısı’ yazmış... Bu adam akıllanmaz... İktidar partisine dokunamıyor,
Kemal Unakıtan’ın karısına ‘Ahsen yenge, Ahsen yenge’ diyemiyor... Oturmuş, saygıdeğer bir genel başkanı bulunan ‘solcu partimiz’ CHP’yi yazıyor.
Ertuğrul Özkök’ü yazacaktı da, direkten döndü.
Muhterem, ‘Ben
şantajcı değilim’ derken bile, nasıl da ‘şantaj yöntemleri’yle rakibine vuruyordu.
Bunlar böyledir.
Oturup ‘etik ilkeler’ deklare ederler... Adam olacaklarına, ‘yalan haber’ yazmayacaklarına,
özel hayata tasallutta bulunmayacaklarına, ‘kişilik haklarına’ dokunmayacaklarına,
ülke çıkarlarını gözeteceklerine söz verirler...
Daha yazdıklarının mürekkebi kurumadan her türlü asparagas,
manipülasyon ve özel hayat yağmacılığında başı çekerler.
Üstelik, bir de ‘nezahetli’ geçinirler...
Başkalarına ‘ahlak’ ve ‘düzey’ öğretmeye kalkarlar.
Efendim, mahallemizde sağa sola dirsek atarak semiren birtakım ağzı bozuk yazarlar varmış. Bunlar, ‘şerefsiz bir
miras’ın temsilcileriymiş. Küfürden başka bir dil bilmezlermiş. Bunları mahallemizden kovmalıymışız...
E, kov o zaman...
Biri hemen yanı başında...
Hem de en pervasız cinsinden... ‘Müptezel, alçak, utanmaz, aşağılık’ sözcüklerini ağzından düşürmeyen bir ‘terbiyesiz
kalem...’
Ne duruyorsun?
Kovsana...
Neyse... Biz, kimbilir kaçıncı kez ‘değişim dönüşüm başkalaşım’ sinyalleri veren, adını ‘
halk’tan almasına rağmen, halkla saptanmış herhangi bir ilişkisi bulunmayan CHP’yle devam edelim.
Son yılarda ‘ulusalcı’ söylemleri ön plana çıkaran CHP, parti programında radikal değişikliğe hazırlanıyormuş.
Nasıl bir değişiklik?
Bir süre önce
Baykal, kimbilir hangi gazla, ‘Etnik kimlik, kişinin şerefidir’ demiş; ‘asimilasyon’un değil, ‘entegrasyon’un ön plana çıkarılması gerektiğini söylemişti.
Bunu yazacaklarmış parti programına.
Hiç zahmet etmesinler.
İyi bir iş yapmak istiyorlarsa, eski CHP programlarından birini (örneğin, SHP-CHP ayrışmasının yaşandığı yıllarda, İsmail Cem destekli CHP programlarından birini) alıp aynen uygulasınlar.
O dönemin CHP’si, ‘programı’ itibariyle, gerçekten ‘solcu’, gerçekten ‘sosyal demokrat’ bir partiydi.
İnanmayacaksınız ama, genel başkan koltuğunda oturan Baykal, hem rakibi SHP’yi (dolayısıyla
Erdal İnönü ve
Murat Karayalçın’ı) ‘statükocu’ olmakla suçluyor, hem de sosyal demokratların artık ‘altı ok’ ve ‘Kemalizm’ kamburundan kurtulmaları gerektiğini söylüyordu.
Bütün bunlar İsmail Cem’in ittirmesiyle oluyordu ama... Oluyordu ya, siz ona bakın...
Bir ilki gerçekleştireceklerdi. İlerici, demokrat, ‘küreselci’ bir sol parti olacaklardı; tıpkı
Tony Blair’in partisi gibi... ‘Sosyal devlet’ ilkesinden vazgeçmeden, ‘liberalizme göre sosyal
demokrasi’ anlayışının izini süreceklerdi. Üstelik, her türlü devlet baskısı ve dayatmasına karşı, vatandaşın yanında saf tutacaklardı.
Fakat, tam tersi oldu.
Gidip, statükonun yanında saf tuttular.
Demokrasi,
insan hakları ve AB konusundaki önceliği de, muhafazakar bir parti olan
AK Parti’ye kaptırdılar.
Ellerinde, kala kala, tek parti faşizmi, ‘İnönü Atatürkçülüğü’ ve Halkevi anakronizmi kaldı.
Bitirmeden önce bir hususu açıklığa kavuşturayım:
Bu satırların yazarı ‘CHP düşmanı’ değildir. CHP’nin ‘sosyal demokrat’ bir parti olması gerektiğini savunmaktadır.
Gerçekte sosyal demokrat bir parti olsun... ‘Oy’ ne ki, ciğerini vermeye bile hazırdır.
Bu kadar da açık...
AHMET KEKEÇ-STAR