Küre Operasyonu çok vahim bir olayı çıkardı karşımıza. Buzdağının soruşturmaya yansıyan parçasına göre
Genelkurmay’a bağlı
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda (ÖKK) görev yapan
Yüzbaşı Nuri Bozkır, eski Emniyet Genel Müdürü Vekili
Ertuğrul Çakır ve
mafya olarak bilinen
Kasım Zengin bir araya gelerek çete kurmuşlar.
Sauna
Çetesi diye anılan
örgütlenme son yıllarda sayıları hızla artan çetelere benzemiyor. Operasyon sonucunda elde edilen bilgi ve
belgelere göre örgütün tüyler ürpertici hazırlıkları var. O yüzden Sauna Çetesi’ne 2.
Susurluk deniyor.
Basına yansıyan korkunç iddialar
Gazetelere yansıyan iddialardan bir kısmını hatırlayalım: ÖKK’da görevli Yüzbaşı Nuri Bozkır, hazırlanan CD’ler ile gayri nizami harp dersleri veriyor. Çok sayıda milletvekili fişleniyor.
Ankara,
sokak sokak parselleniyor, haritalar ve krokilerle hangi bölgeden kimin sorumlu olduğu tespit edilerek;
yönetim değişikliği sırasında hangi
subay vasıtasıyla hangi makamın ele geçirileceği belirleniyor. Bazı bakanların (
Cemil Çiçek, Ali
Babacan gibi) araçları, güzergahları ve siyasi eğilimlerine dair notlar tutuluyor. Ancak askeri rejimlerde yayınlanan bildiriler hazırlanıyor, basılıyor,
Migros, Armada,
Carrefour gibi büyük
alışveriş merkezlerinin krokileri ve görüntüleri arşivleniyor. Yapılan aramalarda A-4 plastik patlayıcılar ele geçiriliyor. Ruhsatsız tabancalar, Kalaşnikoflar, TNT ve plastik patlayıcılardan oluşan bombalar... Dahası var; itiraflara göre derin çete, bazı insanları kaçırıyor, sorguluyor. Hatta
Düzce civarında bir yerde insanların öldürüldüğü, Ayaş Tüneli’nde atış talimlerinin yapıldığı kaydediliyor…
Parça parça neşrolunan bilgiler bir araya getirildiğinde basit bir çete değil; “gayri nizami harp” üzerine kadrolaşmış bir oluşumdan bahsedilebilir. Bu oluşumun derinliği henüz tam bilinemiyor; ancak şu ana kadar elde edilen bilgiler bile endişe verecek özellikler taşıyor. Mesela
Vatan ve
Milliyet’teki haberlere göre Yüzbaşı Bozkır, MİT Dış İlişkiler Daire Başkanı sıfatıyla Kâşif Kozinoğlu’nun bir yazısı ile 68 CD verdiğini söylüyor. Operasyonlarda ancak birkaç CD ele geçirilebildi. O CD’lerde ise tüyler ürpertici planlar vardı. Hürriyet’in cumartesi yayınlanan sürmanşetine göre devletin yüzlerce sayfa tutan gizli bilgileri Sauna Çetesi’nin CD’lerinde bulundu. Özel
Harp Dairesi’nin
İran ve
Irak ile ilgili gizli değerlendirmelerine bile sahip olan bir örgüt için “Sauna Çetesi” ismini vermek meseleyi biraz hafife almak anlamına da gelebiliyor. Sıradan bir çete, Türkiye’deki tüneller, köprüler, kara ve demiryolları ile ilgili teferruatlı krokiler üzerine çalışır mı hiç? Milliyet’in 22
Şubat haberine göre “Özel Harpçi Subay”, başka subayların da ismini vermiş ve soruşturmanın askeri cephesi genişletilmiş. Ortaya çıkan belgelere göre daha şimdiden Susurluk’tan daha derin bir çete ile karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’ün “Sonuna kadar gidilsin” talimatı derin çeteyi ortaya çıkaracak en önemli hamledir. Çünkü çete öyle bir noktaya gelmiş ki (
Sabah’ın 24 Şubat haberine göre) para sızdırmak istediklerinde kendilerinin “
Başbakan Erdoğan’a ve
Kara Kuvvetleri Komutanı
Yaşar Büyükanıt’a yakın” olduğunu söylüyorlarmış.
Basının yaklaşımında eksiklik var
Yukarıda zikredilen bütün bilgiler, gazetelerden derlendi. Dermek ki basın önemli bir görev yaptı. Ancak bazı eksiklerin de gözden geçirilmesinde fayda var. Daha baştan isimlendirme hatası yapıldı. Böyle bir amaç güdülmese bile “Sauna Çetesi” demek suretiyle mesele bir miktar sulandırılmış oldu. Sauna salonundaki masajlar, Ukraynalı kadınlar, medyumluk vs. derken, başkenti tepeden tırnağa kuşatmaya yeltenmiş bir organizasyon tam anlatılamadı. Önemli bilgiler manşetlerde ve birinci sayfalarda yeterince yer bulamadı ve satır aralarında sıkışıp kaldı. Bu arada İbrahim Tatlıses’in de çete ile irtibatı çıkarıldı ortaya. İbo Şov o kadar güçlü bir vurguyla tartışılmaya başlandı ki, devletin en mahrem güvenlik birimlerine kadar sızmış bir örgütlenme yeterince fotoğraflanamadı. Sauna Çetesi haberlerinden kamuoyunun zihninde kalan, “İbo’nun çete bağlantısı”, AK Partili milletvekillerinin aracı olduğu
silah ruhsatı, sauna ve masaja giden vekiller, gizli kameralar gibi konular oldu. Bu ayrıntıların da haber değeri var kuşkusuz. Ancak, magazin yönü ağır basan haberler, büyük fotoğrafı vermekten çok uzak. Küçük parçalara bu kadar odaklanınca, asıl fotoğrafı görmek daha zor oluyor. Haberin ayrıntısı mı, ayrıntının haberi mi? Türk basınının en büyük sınavı bu soruda düğümleniyor.
Aman Susurluk gibi olmasın
İlginçtir, Susurluk Çetesi söz konusu olduğunda ısrarla yayın yapan bazı gazeteler Sauna Çetesi’nde sessiz kalmayı; ya da olayı iç sayfalara kısa haberler şeklinde taşımayı
tercih ediyor. Bunu anlamak gerçekten güç. Çetenin ideolojik arka planı ya da devletin bazı birimlerine daha yakın olması, basın kuruluşunu ilgilendirmez. Yani çete çetedir; kim tarafından kurulursa kurulsun, gücünü hangi bağlantılardan alırsa alsın, tehlikelidir. Bugün vatan millet edebiyatı yapan, akla hayale gelmedik yakıştırmalarla Müslümanları tekfir edecek derecede ileri giderek güya ulusalcılık yapan birilerinin suspus olmasını doğru okumak gerekiyor. İnsan derin çeteden bir tek satır bile bahsetmez mi? Bahsettiğim cephenin tam tersinde, sol cenahında, yer aldığı sanılan bir başka gazetenin de suskun kalması sadece tesadüf mü acaba? Köşe yazarlarının hakkını yememek lazım. Çok önemli yazılar kaleme alındı çünkü.
Fatih Altaylı (Sabah),
Umur Talu (Sabah),
Derya Sazak (Milliyet),
Nazlı Ilıcak (Bugün),
Mehmet Ocaktan,
Ali Bayramoğlu (Yeni
Şafak),
Hasan Celal Güzel (
Radikal) …
Susurluk çetesinin üzerine tam ve vaktinde gidilmedi. O yüzden basın, haklı olarak, o günkü iktidara yüklendi. Daha ilk günden Susurluk’a “fasa fiso” diye yaklaşılmasaydı; daha sonraki çeteler bu kadar cesaret bulamazdı. Şimdi benzer bir hatanın basın tarafından yapılması söz konusu. Ucu devletin en mahrem birimlerine kadar dayanan bir örgütlenme ile ilgili haberlerde fasa fiso işleri daha görünür kılmak, manşetleri ve birinci sayfa haberlerini magazine boğmak, yanlış sonuçlar doğurur; üstelik bu sefer medyanın elinde bir hayli bilgi ve belge olduğu anlaşılıyor…
EKREM DUMANLI/ZAMAN