Cumhuriyet de, amacın ‘kaos’ olduğunu kabul etti!
Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vuran
Danıştay cinayeti ile ilgili olarak, biliyorsunuz iki ayrı iddia var.
Danıştay cinayeti ve ondan hemen önce, aynı faillerce gerçekleştirilen Cumhuriyet
gazetesinin üç kez el
bombası ile
taciz edilmesi olayı, adli makamlarca iki ayrı
senaryo ile anlatıyor..
Birincisi,
Ankara Özel Yetkili Ağır
Ceza Mahkemesi
Savcılığının hazırladığı
iddianamedeki senaryo..
İkincisi de
İstanbul Özel Yetkili
Ağır Ceza Mahkemesi Savcılığının hazırladığı iddianamedeki senaryo.
Birinci senaryoya göre,
Alparslan Arslan dinci bir
militan.. Cumhuriyet gazetesindeki domuza başörtü takan karikatüre kızmış ve dini duygularla gazeteye
el bombası atmış, attırmıştı. Hemen sonrasında da, Danıştay’da, başörtü karşıtı karar veren Danıştay Dairesini, yine dini saiklerle basmış ve bir hakimi öldürmüştü. Cinayet sırasında yanında getirdiği gazete fotokopilerine göre de,
Alparslan Arslan, başörtü karşıtı kararı, Vakit gazetesinden okumuş,
tahrik olmuştu.
Bu birinci iddianamede,
Muzaffer Tekin’in yeri yok.
Veli Küçük’in yeri yok. Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarının devamı
seri noları taşıyan el bombalarını
Ümraniye’de saklayan
emekli astsubay Oktay Yıldırım’ın yeri yok..
Hatta öyle ki,
Muzaffer Tekin bir ara dosyaya girecek gibi oldu da, Ankara’daki savcımız ifadesini aldı, “
Hayır, Muzaffer Tekin’in olayla ilgisi yok” diyerek, onu dosyaya sokmadı.
Gelelim ikinci senaryoya..
İkinci senaryoda ise, aynı olayın görüntüsü bambaşka.
Alparslan Arslan, dini saiklerle hareket eden bir kişi değil, toplumda kaos ortaya çıkarmak isteyen bir
terörist!. Bunun için de, ortalık karışsın amacıyla, Cumhuriyet’e el bombası attı, attırdı. Amacı, domuza başörtü giydiren karikatürü
protesto etmek değil, onu protesto ediyormuş gibi yapıp,
halkı laikçi-İslâmcı
kavgasına düşürmekti. Yine aynı amaçla, Danıştay’daki hakimi de öldürdü. Orada da amacı, hakimin başörtü aleyhtarı verdiği kararı protesto etmek değil, tam aksine, başörtü sempatizanları cinayet işliyormuş gibi görüntü vererek, halk arasında iç kavga çıkmasına zemin hazırlamaktı.
Ve yine bu ikinci senaryoya göre, Muzaffer Tekin de, bu olaylarla ilgisiz birisi değil, bilakis Cumhuriyet’e atılan bombalarla birlikte, Danıştay cinayetinin de azmettiricisidir. Yine
Veli Küçük, her iki olayın azmettiricisidir. Cumhuriyet’e atılan el bombalarının devamındaki seri nolarını taşıyan el bombalarını Ümraniye’de saklayan Oktay Yıldırım da, aynı örgütün elemanlarındandır.
İki farkı; savcının, aynı olay hakkındaki iki ayrı anlatımını özetledim.
Birbiri ile çelişen iki anlatım.. Birisinde, Ankara’da yargılananların dışında, bu olayın faili yok” şeklinde. Diğerinde ise, “Azmettiriciler de var” şeklinde.
Birisinde olay dini amaçla işlenmiş. Diğerinde iç kavga çıkarmak için..
Bu noktada, biraz nefeslenip, Cumhuriyet gazetesinin, İstanbul’daki savcının hazırladığı iddianameye müdahale dilekçesi vermesini tam olarak tanımlayalım..
Bu dilekçenin anlamı nedir?
Bu dilekçenin anlamı, Cumhuriyet gazetesinin avukatlarının, kendilerine atılan el bombalarının dini gerekçelerle değil, kaos oluşturmak için atıldığını kabul etmeleridir.
Diyecekler ki, “Hayır. Biz o anlatımı kabul etmeden, sadece gazetemize atılan bombalardan zarar gördüğümüz için müdahale talebinde bulunuyoruz.”
İyi de, o amaçla yaptığınız talep, Ankara’da idi. Saldırıların amacının dini gerekçelere dayandığını sizin gazeteniz söylediği gibi, Ankara’daki savcı da aynı yönde iddianame düzenleyerek tekrarlamış ve eylemlerin tüm asli failleri, zaten o mahkemede yargılanmıştı.
İstanbul’daki mahkemede, asli fail olarak, el bombası atanlardan kimse yok ki, siz müdahale talebinde bulunuyorsunuz!
İstanbul’daki mahkemede yargılananların tamamı, Cumhuriyet’e bomba atanlar değil, attıranlar.. Attırdığı ileri sürülenler..
O halde, Cumhuriyet’in avukatları, Ankara’daki asli faillerden ayrıca, İstanbul’da yargılanan azmettiricilerden de şikayetçi iseler, bu durumda, İstanbul Savcısının iddianamesindeki anlatımı kabul ediyorlar demektir.
Bu da şu demektir: Cumhuriyet de kabul ediyor ki, kendilerine atılan bombalar, karikatüre tepki için değil, kaos çıkarmak içindi. Hükümeti devirmek içindi.
Yine mi “hayır” diyorlar..
O zaman söylesin Culmhuriyet’in avukatları, el bombasını atan Alparslan Arslan değil mi? İstanbul’da o Alparslan yok ki, siz müdahil olmak istiyorsunuz. İstanbul’da Muzaffer Tekin var, Veli Küçük var. Bunlardan şikayetçi olmadan, nasıl müdahale talebinde bulunabilirsiniz ki? Şikayetçi iseniz, o zaman da,
Ergenekon savcısının anlatımını da kabul etmiş oluyorsunuz!
Bilmem, anlatabildim mi?
ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT