Süleyman Çelebi’ye birkaç soru
Sayın DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi...
Merak ediyorum...
1 Mayıs’tan bu yana “merkez medya”nın işçilerin Taksim’e çıkışına izin verilmemesine ateş püsküren yayınlarına bakıp bakıp içinizden “daha önceleri neredeydiniz?” diye soruyor musunuz?
Hani şarkıdaki gibi...
“İçimde uyanan eski bir arzu
dedi ki yıllardır aradığım bu
şimdi soruyorum büküp boynumu daha önceleri neredeydiniz?”
***
Yoksa haklı olarak bir yandan sinirden yumruklarınızı kemirirken, bir yandan da “yok, yemezler!” diye geçiriyor musunuz içinizden?
Hiçbir gün emekten yana tavır koymamış; her zaman
1 Mayıs kutlamalarından en az Başbakan kadar, en az İstanbul Valisi kadar, en az turizmciler kadar korkmuş, hatta tiksinmiş medya yöneticilerinin şimdiki emekten yana hallerine buruk ve fena halde bıyık altı bir gülümsemeyle bakıyor musunuz?
Öyle olmasını umardım.
1 Mayıs günü ekranını
1 Mayıs marşlarıyla dolduranların bunu işçilere yakınlıktan mı yoksa marş sevdasıyla mı yaptığını sorgulama fırsatınız oldu mu hiç?
Size anlattılar mı acıklı gülünçlüğü?
Onların bundan sonraki yayınlarının da emekten yana olup olmayacağını takip edecek misiniz?
Mesela bu “şanlı
1 Mayıs”çıların iş yerlerindeki sendikalı gazetecilerin durumu nedir, bir bakacak mısınız?
Ve tabii ki düş kırıklığına uğrayacaksınız, bunu biliyor musunuz?
***
İktidar dökülüyor, muhalefet dökülüyor.
Siyasal delikanlılık, insanî samimiyet, asgari düşünsel dürüstlük epeydir yerlerde sürünüyor.
1 Mayıs biber gazıyla, copuyla, tekmesiyle, gazetesiyle, televizyonuyla bu gerçeğin turnusol kağıdı oldu.
Samimiyet sıfır, hesapçılık yüz numara!
Peki siz...
Bu uyanık, hin, fırsatçı şamatacılara...
1 Mayıs 1977’den sonra ne yaptınız, hâlâ ne yapıyorsunuz
o karanlığın dağıtılması için diye...
Ne oldu da böyle birdenbire 1 Mayıs’çı kesildiniz, bu gerçeği açıkça halkla paylaşmayı göze alıyor musunuz,
diye soracak mısınız?
Bunun da göreviniz olduğunu düşünüyorum.
***
Sayın Süleyman Çelebi...
Geçen gün bir örgütlenmeden
bildiri mail’leri geldi bana. “Elbette 1 Mayıs 2008’in de hesabı sorulacak” yazıyordu bu bildirilerin başında.
Hazırlayanlara ve üsluplarına bakınca 1 Mayıs 1977 komplocularına, Taksim’i kana bulayıp sonra karanlık kuytularına kaçanlara çok benzediklerini fark ettim.
Hatta onlarla akraba olduklarını!..
Size de gelmiştir bu bildiri-mail’ler.
Okuyunca ne düşündünüz?
Merak ediyorum.
Kahrolmadınız mı?
Ne oluyoruz, hangi oyunlara alet edilmeye çalışılıyoruz, diye içten içe öfkeye ve biraz da pişmanlığa kapılmadınız mı?
Sizden bir karar vermenizi bekliyorum.
1 Mayıs 2008’de Taksim’e çıkmak için gösterdiğiniz ısrarcı enerjinin hiç değilse bir parçasını yeniden 1 Mayıs 1977 karanlığını dağıtmak için harcamaya var mısınız?
O zaman...
Her 1 Mayıs’ta...
Toplumun iliklerine işlemiş siyasal samimiyetsizlikle yüksek tepelere yuva kurmaktan vazgeçmeyen tezgâhçılığın kol kola gezmesi önlenir belki!
Ne diyorsunuz?
HAŞMET BABAOĞLU/VATAN