Yer yerinden oynuyor. 40 yıllık siyasetçinin kariyerine büyük bir gölge düşüyor. Onu sevenler de şaşkın onu eleştirenler de. Tam bu esnada, "Gizli görüntüleri kim çekti?" sorusu zihinlerde dolaşıyor. Parti içi bir komplodan bahsedenler de var, iktidarı suçlayanlar da. Bu arada bazı
CHP milletvekilleri (ki bu vekiller her nedense
Ergenekon davası ile çok yakından ilgili) gizli çekimlerle ilgili bir kara
propaganda yürütüyor. Onlara göre
Baykal'a kurulan tuzağı "F Tipi" düzenlemiş. Elde bir bilgi var mı?
Hayır. Belge var mı? Hayır. Ancak bahsi geçen kişiler bazı gazetecilere ısrarla bu kirli bilgiyi
servis ediyor ve başta
Hürriyet-
Milliyet olmak üzere bir kısım gazeteler satır aralarında bu kirli bilgiye yer veriyor.
Olay böyle devam ederken CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal'ı,
Fethullah Gülen'i ziyaret eden bir dostu arıyor. Pensilvanya'dan aranmasının sebebi olayların ziyarete denk gelmesi. Telefon eden kişi Gülen'in olaydan duyduğu üzüntüyü dile getiriyor. Bu arada bazı CHP milletvekillerinin haksız bir şekilde
Fethullah Gülen'i
hedef göstermesine de ayrıca üzüldüklerini söylüyor. Yani, "F Tipi" suçlaması olmasa üzüntünün bu kısmı hiç dile getirilmeyecek. Durduk yere, hiçbir somut bilgiye dayanmaksızın siz insanları suçlarsanız o insanlar da, "Bizim ne ilgimiz olabilir?" tepkisini verecektir. Bundan daha tabii bir şey olamaz.
Bu
doğal tepkiden, "Bizim çocuklara sorduk, bizimle ilgisi yok, siz iktidara bakın." anlamını çıkarmak, hatta bu sözleri tırnak içine alarak cümleyi bizzat Fethullah Gülen'in ağzından çıkmış gibi sunmak ne gazeteciliğe yakışır, ne insanlığa. Gülen'in fotoğrafını basacaksın, sonra yukarıdaki fettan cümleyi tırnak içinde vereceksin; daha sonra alt satırlarda, "Kendisi aramadı, birinci adamı olarak bilinen, bir numaralı yardımcısı aradı." diyeceksin. Bu mudur gazetecilik zekâsı ve sorumluluk anlayışı?
Herkes bilir ki Fethullah Gülen'in 1 numaralı, 2 numaralı, 3 numaralı adamı diye bir sıralaması yok. Ayrıca sözcüsü de yok. Bir dost, bir ziyaretçi, Sayın Gülen'in hissiyatını dile getirmiş, 'samimi üzüntüleri'ni ifade etmişse hata mı yapmış? Hayır. Sayın Gülen'in özel hayata verdiği önem, mahremiyete duyduğu saygı onun hayat tarzıyla yakından ilgilidir. Tecessüsü
haram bilen, ayıpları setretmeyi vazife sayan bir insanla karşı karşıyayız. Tabii ki yaşananlara üzülmüştür. Ancak, buradan yola çıkarak, "Bizimle ilgisi yok, siz iktidara bakın" gibi bir cümleyi uydurmak resmen fitne çıkarmaktır, haset-fesat işlere bulaşmaktır. Medyadaki bazı arkadaşlar bunu hep yapıyor maalesef. Şayet "Bizle ilgisi yok." denmişse, durduk yere söylenmemiştir ki buradan "Demek diğer şeylerle ilgisi var." sonucu çıkarılsın. Sizin adınızı veriyor birileri, sizi suçluyor en
küçük bir
belgeye dayanmaksızın; siz de, "Doğru değil bu iddialar." diyorsunuz. Buradan hareketle ters bir demagoji geliştirip, "Demek ki diğer gizli çekimlerle alakanız var." sonucu çıkarılamaz. Böyle bir şeyin yapılması da bir başka fitnedir.
"Bizimle ilgisi yok." lafını alıp da, "Siz iktidarda arayın." uydurma cümlesine eklediğinizde bu fitne
AK Parti ile Gülen'i karşı karşıya getirme projesine
döner. Bu fitneye hemen kanacak çok adam var bu ülkede. Ta baştan beri, "
Cemaat-AK Parti" kavgası çıkarmak için olmadık haberler uyduran, spekülasyon yapan, oradan buraya, buradan oraya kirli bilgiler taşıyan çok siyasi münafık dolaşıyor ortalıkta. CHP Genel Başkanı Baykal'ın açıklamalarını fitne ateşini
yakmak için kullananların unuttuğu bir nokta var: Fethullah Gülen bu tür kritik hadiselere İslamî ve insanî açıdan bakıyor; siyasî oyunların basit hesaplarıyla değil. Baykal'ın düşürüldüğü duruma üzülen Gülen, bazı art niyetli yorumlar nedeniyle, 'iktidarı suçlayan kişi' durumuna getirilmekten de fevkalade üzülecektir. Olayları, somut veriler, insaflı yorumlar, akıllı izahlarla değerlendirmek varken insanî bir üzüntü paylaşımından Ali
Cengiz oyunu kurmak utanç verici bir yaklaşım olmalı. Ya da Baykal'a tuzak kuran derin yapı, bu olay üzerinden bir yandan iktidarı zor durumda bırakmayı planlıyor, diğer yandan Gülen'i bu sıkıntılı sürecin içine çekmek istiyor. Neyse ki kamu vicdanı hangi bilginin doğru, hangisinin çarpıtma, neyin fitne neyin gerçek olduğunu biliyor... Zaten yalan habere CHP'den akşama doğru gelen tekzip fitnenin bir başka delili oldu.
EKREM DUMANLI-ZAMAN