Kuru bir
pazar yazısı okumak ister misiniz? Buyurun o zaman.
Şu tespitler sona kalmasın:
Türkiye’de bugün
tehlikede olan laik hayat tarzı, laik cumhuriyet değildir.
Demokrasidir asıl tehlikede olan.
Özgürlüklerdir.
Hukukun üstünlüğüdür.
‘Darbeciler’ başarı kazanır da AKP’yi kapattırırlarsa, bir taşla birden çok kuş vuracaklar.
Hiç aklınızdan çıkarmayın:
Türkiye’nin
Avrupa Birliği yolunu keserek bu ülkede
demokrasiyi de, hukukun üstünlüğünü de, özgürlükçü düzeni de dumura uğratacak uğursuz bir süreci başlatmanın peşinde bu
darbeciler.
Sizin umurunuzda mı AB?..
Bakın,
İngiliz Financial
Times gazetesi başyazısında ne diyor:
“Bir Avrupa ülkesi hayal edin ki,
iktidar partisine ansızın
kapatma davası açılsın; başbakanı ile cumhurbaşkanına
siyaset yasağı istensin; üstelik bütün bunlar, ezici bir
seçim zaferi kazanan seçilmiş hükümetin işbaşına gelmesinden birkaç ay sonra yaşansın...
Türkiye’ye hoş geldiniz!
İstediği kadar anayasal meşruiyet gibi bir
incir yaprağıyla örtülmeye çalışılsın, bu çabalar, seçimle iktidarı ele geçiremeyenlerin bir darbesidir. Ve bu darbe başarılı sona yaklaşırsa, Türkiye Avrupa’yı unutsun gitsin.” (
Financial Times, 22.03.08, s.6)
Yine soruyorum:
Sizin umurunuzda mı AB?..
‘Askeri’ ya da ‘hukuki’ darbecilerin belki de en büyük dertleri AB ile. Birinci
sınıf demokrasiyle hukukun üstünlüğüne açılan bu yolu öncelikle kesmeyi amaçlıyorlar.
Size gelince...
Türkiye’nin AB yolu dinamitlenir ve ilişkiler askıya alınırsa, bu ülkede ekonominin de, aş ve iş sorununun da kötüye gideceğini biliyor musunuz?
Şurası kesin gibi:
Dış dünyada derinleşen
finans krizi nedeniyle zaten gitgide kırılganlaşan Türk ekonomisi, AB ile ilişkilerin torpillenmesiyle kendini çok daha büyük bir istikrarsızlığın içinde bulacaktır.
AKP’yi
kapatma davasıyla birlikte iç piyasalardan gelen ve artık saklanamayan kötü haberlerin yavaş yavaş manşetlere tırmandığını görüyor musunuz?
Çok ciddi bir tehlike bu.
Siz farkında mısınız?..
‘Darbeciler’ farkında bunun.
Ama onlardan öylesine sinyaller geliyor ki, Türkiye’yi 2001
Şubat krizindeki gibi bir yoksullaşma çukuruna yuvarlayacak böylesi tehlikelerin gerçekleşmesini AKP‘den bir an önce kurtulmak için neredeyse bir fırsat olarak görüyorlar.
‘Darbeciler’, demin de belirttiğim gibi, irtica tehlikesinden dem vurarak, Türkiye’de AB ile birlikte birinci sınıf demokrasinin yolunu kesmek istiyorlar.
Şunu bilmekte yarar var.
AB’ye ve birinci sınıf demokrasiye sırtını dönecek olan bir Türkiye’de yalnız aş ve iş sorunu çok daha kötüye gitmez, aynı zamanda bölücülük ve radikal İslamın eli çok daha güçlenir.
Bir an düşünün:
AKP, yalnız toplam oyların yüzde 46.6’sını değil, aynı zamanda
Kürt oylarının da yüzde 55’ini almış bir parti. Öte yandan, yine
Anayasa Mahkemesi’nde kapatılma sırasında olan DTP de geri kalan Kürt oylarıyla 21 milletvekiline sahip parlamentoda...
AKP ile birlikte DTP de kapatıldığı
vakit, neredeyse bütün Kürt oyları cezalandırılmış olacak. Bu da, “Kürtlere bu ülkede demokratik siyaset yasaklanıyor; düşün arkamıza dağa çıkıyoruz!” diyenlerin sesinin çok daha gür çıkmasına ve etkili olmasına yarayacak.
Güneydoğu’da yangının 1990’lardaki gibi parlamasından ve radikal İslamcıların da, “Dini bütün olduğunuz için AKP’yi kapattılar; gelin bizim saflarımıza!” propagandasının etkili olmasından acaba Türkiye mi kazanacak? Aş ve iş sorunları bu ülkede daha iyiye mi gidecek? 40 milyar dolarlık cari açık nasıl kapatılacak vs...
İşler kötüye gidecek, kötüye...
AKP kapatıldı diyelim.
Siyaset yasakları da geldi.
Ne olacak siyasetin halleri?.. Siyaset sahnemiz çok daha keskinleşen bir cepheleşme ve kutuplaşma içinde bulmayacak mı kendisini? Uçlar güçlenmeyecek mi? Siyasi istikrarsızlık körüklenmeyecek mi?
AKP grubunu varsayalım şöyle ya da böyle böldünüz. Türkiye’de yeniden o güçsüz
koalisyon hükümetleri dönemini açacaksınız?
Yine kayıp yıllar mı?..
Seçime gidildi diyelim.
AKP bir başka
tabela altında ve Erdoğan’ın gölgesinde ya seçimleri bir daha tek başına kazanırsa?..
Ne olacak o zaman?..
Tek başına kazanamadı ve Türkiye yeniden o bölünmüş, güçsüz siyaset sahnesiyle birlikte 1990’ları oynamaya başladı.
Razı mısınız buna?..
O kayıp yılları mı özlediniz?
Kapatın o zaman AKP’yi!
Yine o soru:
Kapatma davasıyla birlikte rejime atılan kazık nasıl çıkar bu saatten sonra?
‘Yargısal darbe’ye itibar etmeyerek... Türkiye’yi
siyasi partiler mezarlığı olmaktan kurtararak... ‘Sivil anayasa’yla demokrasi ve hukukun üstünlüğü yolunda adımlar atarak... Ve Türkiye’nin AB yolundaki tarihi yürüyüşünü kararlılıkla devam ettirerek...
Kısacası:
Kazık, demokrasi mücadelesiyle çıkar ancak...
İyi pazarlar!
HASAN CEMAL/MİLLİYET