Bugün onların günü

Türkiye'nin en doğusundan en batısına yüz binlerce öğretmen, ailesinden uzakta, düşük maaşla yaşam kavgası verse de, eğitim için her tür fedakârlığı yapıyor.

Bugün onların günü

Türkiye'nin en batısında doğdu büyüdü, şimdi 'en doğu'da küçük kızların ilkokuldan sonra da okuması için mücadele ediyor. Edirneli Nazlı öğretmen, 2005'te mezun oldu. Bir yıl önce evlendi. Eşi İstanbul'da bir şirkette çalışıyor. O dokuz ay önce Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Tepeli Köyü'ne atandı. İlk zamanlar Tepeli'de her şey kendisine farklı gelmiş: "Okula yeni başlayanlarla Türkçe bilmedikleri için diyalog kopukluğu yaşıyorum. Ama öğrenmek için çok çabalıyorlar. Kadınların büyük kısmı Türkçe bilmiyor. Onlarla da beden diliyle anlaşıyoruz. Burası sadece 5'inci sınıfa kadar. Çocuklarını okutmak istiyorlar, ailelerle görüşerek kızların yatılı okula gönderilmesi için onları ikna ediyorum. Şu anda başka yerde okuyan yaklaşık 20 çocuk var." 15 haneli köyde her gün bir eve öğle yemeğine davetli olan genç öğretmen, sıcaklıktan memnun: "Köyde evine girip yemeğini yemediğim, birlikte ekmek bölmediğim aile yok. Köydeki genç kızlar benim, ben onların dertlerini dinlerim. Bence her öğretmen Doğu ve Güneydoğu'da görev yapmalı." Gülay Erdoğan ve Hüsna Turhan ise Van'ın İran sınırındaki Düztepe ve Örmetaş mezralarında öğretmenlik yapıyor. Aslında ikisinin de görev yeri Başkale ilçe merkezi. Ama onlar gönüllü olarak İran sınırındaki mezralara gelmeyi istemiş. Düztepe mezrasında tek derslikli birleştirilmiş sınıfta, 1'den 4'e kadar tüm sınıflara giren Gülay öğretmen, stajını da Ankara'da bir köy okulunda yapmış. Düztepe'de ilk işi çocuklara Türkçe öğretmek olmuş. Hüsna öğretmense Örmetaş mezrasındaki iki derslikli okulda önce boya işine el atmış: "Yeni başlayanlara eğitimi sevdirmek için sınıfı boyadık. İnsan kendi yaşadığı yeri kendisi güzelleştirir." Yıllarca oku, babandan harçlık iste Nazlı, Gülay ve Hüsna öğretmenler, bu koşullara rağmen yine şanslı sayılırlar. Çünkü eğitimini aldıkları, yapmak istedikleri işi yapıyorlar. Bir de 15 yıl okuduktan sonra öğretmenlik yapamayan, yıllardır atanmayı beklerken babasından harçlık alan, sözleşmeli, 'parça başı' çalışan öğretmenler var: Emrah Arslan: Büyük umutlarla matematik okudum. Okulu bitirdim, yüksek lisans yaptım ve sıra iş hayatına gelince, umutlarım yavaş yavaş hayal kırıklığına dönüştü. Artık üniversite mezunu olduğum için ailem benden destek bekledi ama ben bir türlü atanamadım, öğretmen olamadım. Dershanelere başvurdum, ilk yıl 150 YTL gibi komik bir ücretle sosyal güvencesiz, köle gibi çalıştım. Bırakın aileme destek olmayı yol parasını bile karşılamakta zorluk çektim. Şimdi arkadaş desteğiyle geçiniyorum çünkü ailemden istemeye artık yüzüm yok. Evlilikse asla düşünemediğim bir hayal. Selim Portakaldalı: Üç yıldır atanamadığım için şu anda bir dershanede çalışıyorum. Uzun süre işsiz kaldım. Şu anda dost bir ailenin yanında kalıyorum, kendi evimde kalsam asla geçinemem. İlhan Yiğit: Çankaya Mimar Kemal Lisesi'nde felsefe öğretmeniyim. Eşim de öğretmen. İki kız çocuğumuz var okula giden. Geçinemiyoruz. Ailelerimiz her ay bir koli gönderiyor memleketten, bir ay eşimin ailesi, bir ay benim ailem. Yiyecek içecek, gıda işte. Aslında özel ders verebiliriz, ama eğitimin parasız olmasını savunurken bunu yapmak zorumuza gidiyor. Çaresiz, kıt kanaat yaşıyoruz biz de. Fikret Mataracı: 2005 yılında Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği'nden mezun oldum. KPSS'de dört kez şansımı denedim, 80 puana çıktığım da oldu ama bir yerlere yerleşemedim. Her atama döneminde biraz daha psikolojim bozuluyor. Bir yıllık evliyim. Eşim atandı. Şimdi taksicilik yapıyorum. Çünkü eşim hamile. Müberra Rüzgar: 1998'de Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi'nden mezun oldum. KPSS'ye ilk kez 1999'da girdim. Ondan sonra sürekli olarak şansımı denedim, ama bir türlü atanamadım. Şimdi bir bilgi işlem şirketinde çalışıyorum. İyi bir öğretmen olacağımı düşünüyordum ama şimdi bu meslekten gittikçe uzaklaşıyorum. Bahadır Grammeşin: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü'nden 2007'de mezun oldum. Öncesinde de öğretmen lisesinden mezundum. Benim için ideal meslek öğretmenlikti. Okulun son aylarında kantinde, KPSS testleri uçuşuyordu. Ama atanamadık. 200 bin işsiz öğretmen Eğitim Emekçileri Derneği Başkanı Sefa Akdemir Yücel, Türkiye'de 20-30 yaşları arasında 200 bin 'çalışamayan' öğretmen olduğunu söylüyor. Yücel'in kendisi de 200 bin kişilik 'işsiz öğretmen ordusu'nun bir üyesi. Yücel'in, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde çizdiği tablo düşündürücü: "Sendikalar, 165 bin öğretmen ihtiyacı olduğunu söylüyor. Her yıl 20 bine yakın öğretmen emekli oluyor. Emeklilerin yerini dolduracak atama bile yapılmıyor. Atananlarsa iş güvencesinden yoksun sözleşmeli öğretmenler. Kısa sürede sayıları 35 bini geçti bile. Sayıları 100 bini çoktan geçmiş olan ücretli ve vekil arkadaşlarımızsa üvey evlat muamelesi görüyor. Sağlık karnesi alamadığı için sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Burdur'da ücretli öğretmen arkadaşımız Sevim Bahadır zatürreeden öldü. Ücretli ve vekil arkadaşlarımızın görevlendirilmesinde olağanüstü derecede torpil işliyor." Baykal: Eğitimi fason iş haline soktular Anamuhalefet lideri Deniz Baykal'a göre sorun, eğitimi 'ek iş, fason uğraş' haline getiren AKP. 24 Kasım mesajında, öğretmenlerin laik Cumhuriyet'in teminatı olduğunu vurgulayan Baykal, "Öğretmenliği bir yan iş, bir ek iş, bir fason uğraş, sözleşmeyle zaman zaman yapılan bir iş haline dönüştürme politikası günümüzde bilinçli olarak uygulanmaktadır" dedi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e göreyse AKP iktidarında Milli Eğitim'de pek çok iyileştirme yapıldı. Türkiye'nin bütçesi izin verdikçe de yapılmaya devam edecek. Dün 81 ilin öğretmenlerini kabul eden Çiçek, 2002 yılından önce bütçeden en fazla payın Milli Savunma Bakanlığı'na gittiğini, AKP iktidarıyla birlikte ise eğitime ayrıldığını vurguladı. Ve bir araştırma... Türk Eğitim-Sen'in araştırmasına göre öğretmenlerin yüzde 72.4'ü aldığı ücretle geçimini sağlayamıyor. Yüzde 89.6'sının kredi kartı borcu var. Yüzde 90'ı öğretmenlik mesleğinin saygınlığını koruyamadığını düşünüyor. Yüzde 36'sı pişman. Yüzde 76.5'i ayda bir kitap okuyor. Yüzde 90.6'sı ayda bir sinema veya tiyatroya gidiyor. AA/DHA/RADİKAL
<< Önceki Haber Bugün onların günü Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER