Keşke Avrupa bir değil, bin bildiri hazırlasa
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı De Puig'in yaptığı açıklama tepkilere sebep oldu. De Puig özetle şöyle diyordu:
"AKP
davasına karşı bir bildiri hazırlamayı düşünüyoruz. " Sonra da ekliyordu: " Bu talep Türk
heyetinden geldi. "
Strasbourg'taki heyette 8 AKP'li, 2 CHP'li, 2 de MHP'li yer alıyordu. Heyet başkanı AKP'li
Mevlüt Çavuşoğlu, " Böyle bir talepte bulunmadıklarını " söylüyordu.
Tahmin edeceğiniz gibi, "olay" duyulur duyulmaz; hem muhalefet, hem de hükümet karşıtı gazeteler
eleştiriye başladı.
Farklı kelimelerle dile getirilen bu eleştirilerin ortak noktası, "
kapatma davasında
yargıya müdahale edilmek istendiği" şeklindeydi.
Olayın tam olarak nasıl meydana geldiğini, kimin kime hangi amaçla, neyi, nasıl söylediğini yakında öğreniriz.
Yukarıda eleştirilerin " ortak noktası " dedik ya... Gelin bir de eleştirenlerin ortak noktalarına bakalım...
- Bunlar... 367 tartışmaları sürerken, bazı komutanların,
Anayasa Mahkemesi üyelerini tehdide varan bir biçimde uyardıklarına dair, giderek ciddileşen haberleri görmezden gelenler.
- Bunlar... Yargıdaki 1937
model altı ok zihniyetli kadrolaşmaya seslerini çıkarmayanlar.
- Bunlar...
Nokta dergisi geçen yıl 'Darbe Günlükleri'ni yayımladığında "ciddiye almadıklarını" söyleyenler.
- Bunlar... Nokta'nın Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, 'Darbe Günlükleri'nden
beraat ettiğinde, suspus olanlar.
- Bunlar...
Ergenekon çetesiyle ilgili tek satır yazmaktan, iki cümle söylemekten, "
soruşturma sürüyor" numarasına yatarak kaçanlar.
- Bunlar... İşlerine gelmediği için, daha soruşturma açılmamışken ama ortalık ' Türk işi Gladio' diye inlerken, Ergenekon'u, ' entellerin gözde konusu' ilan edenler...
- Bunlar... Türkiye'nin
Avrupa Birliği sürecinde kabul ettiği ilkeleri,
imza attığı anlaşmaları göz ardı edenler.
- Bunlar... Cumhurbaşkanı bile kapatma davasına dahil edildiğinde, durumu ' olağan' karşılayanlar.
Bu koalisyonun bir başka ortak noktası da, kapatma davasını açıkça
desteklemesi ya da " istemem yan cebime koy " demesi.
Baştan beri söylüyorum:
Bu bir göz korkutma, hizaya çekme, uyarma davası değil. Nesnellikle, adaletle bir ilgisi bulunmuyor.
Siyasi bir dava. Yani iş ciddi.
Durum böyle olduğu için, baştan beri, AKP'nin tüm siyasi ve hukuki yollara başvurarak, bu işten kurtulması gerektiğini söylüyorum.
Bazı girişimlere " etik değil ", " şık olmaz " filan diye
itiraz edenler olacaktır. Hangi etik, hangi şıklık? Bunları söyleyenler, kapatmayı ellerini ovuşturarak bekleyenlerdir.
AB'den destek mi gerekiyor?.. ABD ikna mı edilecek? Anayasa ve yasalar mı değiştirilecek?.. Referanduma mı gidilecek?.. Seçimler mi yenilenecek?.. Gereken her şey ama her şey yapılmalı. 'Savunma' bu alternatifler içinde en önemsizi!
Bu sebeple, tepkiler umurumda değil. AB keşke bir değil, bin bildiri hazırlasa...
EMRE AKÖZ - SABAH