Üstün
Dökmen yaklaşık 3 saate yakın süren konuşmasında
Belçikalılar ve Türkler arasında olması gereken ilişki hakkında bilgiler verdi. Dökmen, "Türkiye'den
yabancı bir
ülkeye gelmişiz. Ancak o kültüre, o ülkenin diline, tarihine uzak kalmışız. Biz onların ilgi duyduğu noktalara ilgi duyalım ki, aynı ilgiyi onlardan da bekleyelim." dedi. Dökmen,
misafir olarak gelinen bu ülkelerde her an 'gideceğiz' psikolojisiyle eğreti
yaşamanın hem gereksiz hem de ev sahibi ülke sakinleri tarafından rahatsızlık verici olduğunu söyledi. Üstün Dökmen "Yaşadığınız ülke ile ilgilenin; dilini, yaşam tarzını, tarihi ve
doğal güzelliklerini öğrenin ve onlarla birlikte yaşayın. Bir gün geri dönecekseniz bile bunları öğrenin." şeklinde konuştu.
Bazı Türklerde 'Belçika'ya ait bir şeyi sevdiğimiz takdirde, sanki kendi ülkemize
ihanet etmiş hissi oluştuğunu', bunun yanlış olduğunu ifade eden Dökmen, "Geleneklerine, örflerinize, vatanınıza ve sevdiklerinize bağlı olun; fakat bağımlı olmayın." dedi.
"ÖNCE ANADİLİNİZİ ÖĞRENİN"
Avrupa'da yetişen bir çocuğun öncelikle anadilini öğrenmek zorunda olduğunu, 4,5 yaşına kadar anadilini öğrenemeyen bir çocuğun ondan sonra kendi dilini düzgün kullanamayan biri haline geldiğini aktaran Dökmen, şunları söyledi: "Bir çocuk kendi anadilini bilmeden başka bir dili öğrenemez. Belçika'da olduğu gibi birçok Avrupa ülkesinde de
Türkçeyi ve bulunduğu ülkenin dilini yarım yamalak konuşan gençlerimiz var. İki dili de tam manasıyla konuşamıyorlar. Önce anadil, sonra bulunduğu ülkenin dili öğrenilmelidir.
Çocuklarınızı Türkçe kurslarına gönderin."
(CİHAN)