Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, Soruşturma Komisyonu'nun ve Veri Toplama Misyonu'nun Mavi
Marmara gemisine yönelik saldırı ile ilgili çalışmalarına özel önem atfettiklerini, dün yayımlanan
BM İnsan Hakları Konseyi Veri Toplama Misyonu raporunu memnuniyetle karşıladıklarını, raporun bu elim hadise ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkartılması bakımından sağlam bir hukuki çerçeve teşkil ettiğini söyledi.
65. dönem BM Genel
Kurulu Genel Görüşmelerinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül,
İran meselesinin çözümünün, ancak Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (
UAEK) ve
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) yükümlülüklerine uyum ve nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanım hakkına saygı çerçevesinde mümkün olabileceğine işaret etti.
Gül, bu çerçevede,
Tahran Bildirisi ve geçen Temmuz ayında
İstanbul'da düzenlenen toplantının, değerlendirilmesi gereken bir fırsat penceresi açtığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, bu meselede diplomatik yollardan başka alternatif bulunmadığı kanaatinde olduklarını da kaydetti.
-ORTADOĞU BARIŞ SÜRECİ-
Orta
doğu barış süreciyle ilgili olarak da
Ortadoğu'da kalıcı barışın tesisinin, dünyada barış ve istikrarın anahtarı olduğunu belirten Gül, ''Bölgenin barışa kavuşamamış olması, ne yazık ki dünyanın diğer
bölgeleri için ciddi ve olumsuz stratejik sonuçlar doğurmaktadır'' diye konuştu.
Gül, bu nedenle
Türkiye'nin, Ortadoğu'da kapsamlı barışa ulaşılmasını hedefleyen tüm çabaları her zaman
desteklediğini belirterek, bu çerçevede ABD Başkanı Barack Obama'nın gayretlerini takdirle karşıladıklarını,
İsrail ve
Filistin arasında doğrudan görüşmelerin başlamış olmasından memnuniyet duyduklarını kaydetti.
''Bu yeni girişimin, bizleri yaşayabilir ve adil bir çözüme yaklaştırmasını diliyoruz'' ifadesini kullanan Gül, diğer taraftan, Gazze'deki insani trajediye son verilmediği sürece, kalıcı barış yönünde ilerleme kaydedilmesinin çok zor olduğunu vurguladı.
-MAVİ MARMARA-
İsrail silahlı kuvvetlerince geçen
Mayıs ayında, uluslararası insani
yardım konvoyuna açık denizlerde yapılan saldırının vahim
sivil kayıplara neden olduğunu hatırlatan Gül, bu kabul edilemez
eylemin, uluslararası hukukun da açık bir ihlalini teşkil ettiğini belirtti.
Gül, uluslararası hukuk ışığında, Türkiye'nin beklentisinin resmen özür dilenmesi ve kurbanların ailelerine ve yaralılara tazminat ödenmesi olduğunu kaydetti.
Soruşturma Komisyonu'nun ve Veri Toplama Misyonu'nun çalışmalarına özel önem atfettiklerini ifade eden Gül, dün yayımlanan BM İnsan Hakları Konseyi Veri Toplama Misyonu raporunu memnuniyetle karşıladıklarını, bu elim hadise ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkartılması bakımından sağlam bir hukuki çerçeve teşkil ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, komisyonun çalışmalarının da başarıyla tamamlanmasını beklediklerini belirtti.
-IRAK-
Irak'ta ise 7
Mart seçimlerinin Irak halkı için yeni bir dönemin başlangıcını oluşturduğunu ifade eden Gül, bununla birlikte, seçimler sonrasında ortaya çıkan belirsizliğin
ülkedeki güvenlik durumunu olumsuz etkilediğini ve kapsamlı bir yeniden yapılanma programı başlatılmasını engellediğini kaydetti.
Gül, ''Samimi arzumuz, Irak'ta kurulacak yeni hükümetin seçimlerde ortaya çıkan dengeyi yansıtmasıdır. Yeni hükümet kucaklayıcı, etkin ve demokratik olmalıdır'' dedi.
Muharip
yabancı kuvvetlerin ülkeden çekilmesini izleyen bu dönemde, Irak'ın tüm komşularını sorumlu davranmaya, ülkenin
toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini ve egemenliğini desteklemeye çağırdıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, ''Hepimiz, Irak halkının daha iyi bir gelecek arayışına yardımcı olmalıyız'' ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin dünyada artık yükselen bir donör ülke haline geldiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, 65. Dönem
BM Genel Kurulu Genel Görüşmeleri'nin açılışında yaptığı konuşmada, küresel
ekonomik krizin ardından, "En Az Gelişmiş Ülkelerin (EAGÜ)" durumunun daha da kötüleştiğini belirtti. Bu ülkeleri küresel ekonomiyle bütünleştirmek için gerekli her türlü çabanın sarf edilmesi gerektiğini ifade eden Gül, bu çabalarda serbest ve adil ticaret ilkeleriyle uyumlu hareket edilmesi ve korumacı eğilimlerden kaçınılması gerektiğini vurguladı.
-"TÜRKİYE, ARTIK YÜKSELEN BİR DONÖR ÜLKE HALİNE GELMİŞTİR"-
Türkiye'nin, gelecek yıl İstanbul'da düzenlenecek EAGÜ ile ilgili 4. BM
Konferansı'na bu düşüncelerle hazırlandığını dile getiren Gül, son on yılda Türkiye'nin ekonomik göstergelerinin düzeldiğini, diğer ülkelere sağladığı
kalkınma yardımlarının da arttığını belirtti. Türkiye'nin göreceli olarak artan imkanları sayesinde başkalarının kalkınmasına daha fazla yardım edebildiğini dile getiren Gül, "Türkiye, artık yükselen bir donör ülke haline gelmiştir. Türkiye merkezli sivil
toplum örgütlerinin de katkılarıyla, yıllık kalkınma yardımlarımızın toplam miktarı bir buçuk milyar doları aşmaktadır" dedi.
Bu yardımı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (
TİKA) aracılığıyla sağlıktan eğitime, tarımdan altyapıya kadar geniş bir yelpazedeki kapasite geliştirici projelere verdiklerini belirten Gül, "Kalkınmakta olan ülkeler, birbiriyle ilintili dört sorunun yarattığı ciddi risklere de diğer ülkelere kıyasla daha fazla maruz kalmaktadır. Bu sorunlar; küresel
ısınma, iklim değişikliği, salgın hastalıklar ve
gıda güvenliğidir" diye konuştu.
Yakın geçmişte birçok ülkenin, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan trajedilerle yüzleşmek zorunda kaldığını söyleyen Gül, dünyanın bazı bölgelerinde aşırı kuraklıklar yaşanırken, bazı bölgelerinin yıkıcı sel felaketleriyle boğuştuğunu vurguladı.
Pakistan'ın yaşamakta olduğu zor günlerin, bu durumun derhal
tedbir alınması gereken, ivedi bir konu olduğunu herkese hatırlattığını söyleyen Gül, sürdürülebilir bir çevrenin, insanlık açısından "bölünemez bir küresel kamu malı" olduğunu belirterek, "Dolayısıyla çevrenin korunması hususunda ortak sorumluluk üstlenmeliyiz. Sadece günümüzdeki milyarlarca kişinin değil, gelecek nesillerin yaşamları da bugün atacağımız adımlara bağlıdır" dedi.
Küresel gıda krizinin de diğer bir acil endişe kaynağı ve gelecek nesiller bakımından iç karartıcı bir tehdit teşkil ettiğine dikkati çeken Gül, "Bu çetin ekonomik, demografik,
ekolojik ve biyolojik sorunlar, güvenlik kavramını yeniden tanımlamamızı zorunlu kılmaktadır. Bu meseleler artık hafif risk kategorisinden çıkmış ve insanlığa yönelik ivedi ve açık birer tehdide dönüşmüştür. Maruz kaldığımız söz konusu bunaltıcı tehditler karşısında, artık BM çatısı altında küresel ölçekte harekete geçilmesinin zamanı gelmiştir" dedi.
-"KÜRESEL ACİL MUKABELE (TEPKİ) YETENEĞİ" KURULMASI ÇAĞRISI-
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, konuşmasında, tüm üye ülkelere,
doğal ve ekolojik afetler, gıda kıtlığı ve salgın hastalıklarla etkili biçimde mücadele edebilmek üzere bir "Küresel
Acil Mukabele Yeteneği" kurulması olasılığını değerlendirmeleri yönünde çağrıda da bulunarak, bu oluşumun zayıf yönetişim, kamu düzeninin bozulması ve azalan doğal kaynakların yol açtığı ülke içi veya devletlerarası çatışmalardan kaynaklanan tehlikeleri azaltarak uluslararası barış ve istikrarın korunmasına da yardımcı olacağını ifade etti.
Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Savunma harcamalarımızın ufak bir bölümünü bu Yeteneğin finansmanı ve tesisine tahsis ettiğimiz takdirde, küresel barış ve istikrarın korunması yolunda daha etkin sonuçlar elde edebiliriz. Ayrıca askeri açıdan işlevlerini yitirmiş ancak afet
kurtarma operasyonlarında hala kullanılabilecek durumdaki
savunma araç ve gereçlerimizi bir havuzda toplayabilirsek, bahsettiğim Acil Mukabele Yeteneği'ni hızla kurabiliriz. Mevcut bölgesel imkanlar, kuşkusuz bu küresel çabada faydalı bir rol oynayabilir."
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
Kıbrıs'taki müzakerelerden elde edilecek olumlu sonuçların, Doğu Akdeniz'i süratle AB içerisinde bir barış, istikrar,
işbirliği ve
refah bölgesine dönüştüreceğini kaydetti.
65. dönem BM Genel Kurulu Genel Görüşmelerinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, Kıbrıs meselesinde, adil ve kalıcı çözüm hedefine süregelen bağlılıklarının ve tam desteklerinin aynı şekilde devam ettiğini vurguladı.
Genel Sekreter Ban ki-mun'un yıl sonundan önce bir çözümün mümkün olabileceğine dair vizyonunu paylaştıklarını ancak bu sürecin açık uçlu olamayacağını belirten Gül, ''Kıbrıs'taki müzakerelerden elde edilecek olumlu sonuçlar, Doğu Akdeniz'i süratle AB içerisinde bir barış, istikrar, işbirliği ve refah bölgesine dönüştürecektir'' dedi.
Gül, Kıbrıs Türk tarafının, 2004 referandumuyla çözümü isteyen taraf olduğunu kanıtladığını, hakkaniyete aykırı biçimde çözümsüzlükten muzdarip olmaya da devam ettiğini söyledi.
Gül, ''Bu vesileyle BM Genel Sekreteri'nin, Kıbrıs Türklerinin üzerindeki izolasyonun kaldırılması ve dünyayla bütünleşmelerini sağlayacak adımların atılması yönünde uluslararası topluma yaptığı çağrıyı yinelemek isterim'' dedi.
-TÜRKİYE-YUNANİSTAN-
Cumhurbaşkanı Gül, 2010 yılının Türk-
Yunan ilişkileri bakımından fevkalade bir yıl olduğunu da belirtti.
Gül,
Yunanistan ile bu yıl kurulan ''Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'' mekanizmasının, iki ülke ilişkilerini yapılandırılmış ve kurumsal bir aşamaya ve böylelikle umut verici bir geleceğe taşıyan önemli bir adım teşkil ettiğine inandıklarını ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, buna ilave Ege Denizi'ndeki tüm önemli meselelerde Yunanistan'la aralarındaki görüş farklılıklarını, uluslararası hukuka uygun biçimde, her iki ülkenin hakları ve meşru çıkarlarını gözeten bir çerçevede çözüme kavuşturmaya kararlı olduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Ege Denizi, Türkiye ile Yunanistan arasında bir dostluk ve işbirliği denizi haline gelmelidir'' ifadesini kullandı.
-BALKANLAR-
Bir
Balkan ülkesi olarak Türkiye'nin birinci önceliğinin,
Balkanlar'da barış, istikrar ve ekonomik kalkınmanın sağlanması olduğunu ifade eden Gül, son yıllarda,
Belgrad ve Saraybosna'ya üst düzeyli ikili ziyaretleri yoğunlaştırarak, Balkanlar'daki sonuç odaklı girişimlerine ağırlık verdiklerini söyledi.
Gül, ayrıca, bir yandan
Bosna-
Hersek ve
Sırbistan'la diğer yandan
Bosna-Hersek ve Hırvatistan'la kurulan üçlü işbirliği mekanizmalarının tarihi önemi bulunduğunu vurgulayarak, bu mekanizmalarla ülkeler arasında karşılıklı anlayış ve işbirliğine dayalı yeni bir atmosfer yaratmaya çalıştıklarını kaydetti.
Öte yandan
Kosova konusunda, Belgrad ile
Priştine arasında yapıcı bir
diyalog kurulabilmesine yönelik olarak ortak çaba göstermeleri gerektiğini ifade eden Gül, bu bakımdan, Sırbistan ve AB'nin eş-
sunucu oldukları Genel Kurul kararının kabul edilmesini memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Gül, Batı Balkan ülkelerinin
Avrupa ve Avrupa-
Atlantik yapılarıyla bütünleşmesinin bölgedeki ihtilafların çözüme kavuşturulmasında belirleyici bir nihai adım teşkil edeceğine yönelik inancını dile getirdi.
Balkanlara yönelik çabalarının gelecekte de kesintisiz olarak devam edeceğinin altını çizen Gül, uluslararası toplumunun bölgeyle yakın angajmanının büyük önem taşıdığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye'nin çocuklara daha güvenli, daha müreffeh, daha
temiz ve daha sağlıklı bir dünya bırakma arayışında, BM'ye tam destek vermeye ve onunla işbirliği içinde olmaya devam edeceğini söyledi.
65. dönem BM Genel Kurulu Genel Görüşmelerinin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Gül, bölgesel sorunlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Kafkaslara ilişkin olarak, toprak bütünlüğü ilkesine saygı çerçevesinde bölgede kapsamlı ve sürdürülebilir bir barış arayışına yönelik çabalarını sürdürmeye kararlı olduklarını belirten Gül, ''Son yıllarda, donmuş ihtilafların bölgede nasıl kolaylıkla sıcak çatışmalara dönüşebildiğine hepimiz
tanık olduk. Bu bağlamda, Yukarı Karabağ ihtilafının barışçıl bir çözüme kavuşturulmasına özel önem atfediyoruz'' diye konuştu.
Gül, Orta
Asya'nın, Avrasya'nın stratejik bir bölgesi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
''Türkiye, Orta Asya'nın barış, istikrar ve kalkınmasına katkıda bulunmak azmindedir. Kırgızistan'daki son olaylar özellikle endişe kaynağı olmuştur. Bu nedenle, Kırgızistan'da istikrar ve uzlaşma sağlama çabalarını desteklemeye yönelik bir eylem planı uygulamaktayız. Sağlam bir demokratik sistemin tesisine doğru ilerleyecek bu geçiş safhasında, Kırgızistan'a yardım etmenin ortak sorumluluğumuz olduğu kanısındayız.''
Cumhurbaşkanı Gül, karmaşık bölgesel sorunların başarıyla üzerine gidilebilmesi için, öncelikle güven ve
dayanışma duygusunun tesisinin esas olduğunu vurgulayarak, ''Kanımızca, Asya'da İşbirliği ve
Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (AİGK/CICA), bu yönde etkili bir araç olabilir. Geçen Haziran ayında devraldığımız ve iki yıl sürecek olan AİGK Dönem Başkanlığımız boyunca bu anlayışla hareket edeceğiz'' diye konuştu.
-''AFGANİSTAN'A YAKIN İLGİ''-
Afganistan'daki çabaların başarısız olmasının, uluslararası toplum bakımından öngörülmesi güç sonuçlar doğuracağını ifade eden Gül, ''Bu bakımdan, Afganistan, yakın ilgimizi ve samimi bağlılığımızın devamını gerektirmektedir'' dedi.
Gül, Afganistan'ın tarihi bir dönüşüm sürecinden geçmekte olduğuna dikkati çekerek, devam eden askeri harekatlarla eş zamanlı olarak, sivil yardım çabalarına artan bir şekilde önem verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye'nin Afganistan'a desteğinin açık uçlu olduğunu, Afgan halkı ihtiyaç duyduğu sürece yardımlarını sürdüreceklerini belirten Gül, ''Afganistan'da başlatılan süreçleri geri döndürülemez hale getirmek bakımından, bölgesel ölçekte bilhassa Afganistan'la komşuları arasında daha etkin ve sonuç odaklı bir işbirliği sağlanmasının elzem olduğuna inanıyoruz'' dedi.
-''PAKİSTAN'DAKİ DEMOKRASİNİN DESTEKLENMESİ İSTİSNAİ ÖNEMDE''-
Cumhurbaşkanı Gül, Pakistan'daki demokrasinin desteklenmesinin de sadece bu ülke için değil, bir bütün olarak bölgenin istikrarı bakımından istisnai önemde olduğunu kaydederken ülkedeki sellerin neden olduğu korkunç felaketin sonrasında da Pakistan halkının ve demokratik yönetiminin yardımına koşarak yaralarını sarmalarının hayati önem taşıdığını söyledi.
Türkiye'nin, Asya-
Pasifik bölgesinin artan ekonomik ve siyasi önemi ışığında, bölge ülkeleriyle ilişkilerinde yeni bir yaklaşım benimsediğini kaydeden Gül, bu doğrultuda, ''
Güney Asya, Uzak Doğu ve Pasifik Ülkelerine Açılım'' adıyla bir eylem planı başlattıklarını anlattı.
Gül, Türkiye'nin bölge ülkeleriyle işbirliğini derinleştirecek önemli bir adım attığını, ASEAN 43. Bakanlar Toplantısı sırasında,
Güneydoğu Asya'da
Dostluk ve İşbirliği Anlaşması'na taraf olduğunu hatırlattı. Bu anlaşmanın, Türkiye ile ASEAN arasındaki ilk kurumsal bağ olduğunu ifade eden Gül, bu gelişmenin, Türkiye'nin hem ASEAN hem de üye devletlerle ilişkilerini geliştirmesinin yolunu açmakta olduğunu kaydetti.
-DİĞER BÖLGELERDEKİ DURUM-
Gül, Türkiye'nin,
Kore Yarımadası'nın güvenlik ve istikrarına da önem atfettiğini vurgulayarak, yarımadadaki istikrarsızlığın bölgenin ötesine geçen sonuçları bulunduğunun bilincinde olduklarını, bu nedenle, ilgili tüm taraflara, mevcut sorunların barışçıl yollardan çözümlenmesi ve bölgenin güvenliğini tehdit edebilecek eylem ve tutumlardan kaçınılması çağrısında bulunduklarını söyledi.
Türkiye'nin, Pasifik Adaları Forumu ve Pasifik Adalarıyla da bağlarını geliştirdiğini, Pasifik Ada Ülkeleri-Kalkınma Ortakları'ndan biri olduğunu dile getiren Gül, gelişen bu ilişkilerin, Türkiye'nin Pasifik ülkelerine etkin bir şekilde ulaşmasına ve Pasifik bölgesi halkının sosyo-ekonomik durumunun iyileştirilmesine katkıda bulunmasına zemin hazırlayacağını belirtti.
Gül, bu amaç doğrultusunda, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) vasıtasıyla yardım programları uyguladıklarına işaret etti.
Son yıllarda ilişkilerinin çeşitli alanlarda giderek geliştiği başka bir bölgenin de
Afrika olduğunu söyleyen Gül, Afrika'nın, uluslararası toplumun ortak sorumluluğunu ve müştereken harekete geçmesini gerektiren bir diğer bölge olduğunu, bu kıtanın ağır sorunlarının çözüme kavuşturulması yükümlülüğünün yalnızca Afrikalıların omuzlarına yüklenemeyeceğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerine şöyle devam etti:
''Türkiye, Afrika'ya kıta çapında barış ve istikrar getirmeye yönelik uluslararası çabalara imkanları dahilinde katkıda bulunmaya kararlı olup, ekonomik ve insani kalkınmaya desteğini somut
öneri ve girişimlerle sürdürecektir.
Bu anlayışla Türkiye, BM çerçevesinde 21-23 Mayıs 2010 tarihlerinde düzenlenen İstanbul
Somali Konferansı'na ev sahipliği yapmıştır. Konferans,
Cibuti Barış Süreci ile Geçici Federal
Hükümete önemli bir destek sağlamıştır. Konferansta kabul edilen İstanbul Deklarasyonu, Somali sorununun çözümü açısından bir
yol haritası teşkil etmektedir.''
Gül, Türkiye'nin, Latin
Amerika ve
Karayipler bölgesiyle ilişkilerinin gelişmesi ve derinleşmesine de büyük değer verdiğini belirtti.
Türkiye'nin bölgeye açılma yönünde birkaç yıldır izlemekte olduğu politikanın, her geçen yıl daha çok ivme kazandığını ifade eden Gül, ''Türkiye, bu havzadaki bölgesel işbirliği projeleriyle bağlarını güçlendirmeyi de arzulamaktadır. Bu çerçevede, Türkiye, Amerika Devletleri Örgütü ve Karayip Devletleri Birliği'nde daimi gözlemci statüsüne sahiptir ve Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR) ve Karayipler Topluluğu (CARICOM) ile de resmi ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır'' diye konuştu.
-BM'NİN DÜNYADAKİ ROLÜ-
Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
''Sonuç olarak, BM'nin, insanoğluna daha iyi bir gelecek sunulması çabalarında daha da büyük bir rol oynayabileceği ve oynaması gerektiği yönündeki görüşümüzü yinelemek isterim. BM'ye, bu işlevini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyacağı siyasi desteği ve somut araçları sağlamak biz üye devletlere düşmektedir.
Sizi temin etmek isterim ki kendi adına Türkiye, çocuklarımıza daha güvenli, daha müreffeh, daha temiz ve daha sağlıklı bir dünya bırakma arayışında, bu seçkin örgüte tam destek vermeye ve onunla işbirliği içinde olmaya devam edecektir.''