Bakan Çelik,
Samanyolu Haber Televizyonu'nda dün
akşam Van'da Serhat Eğitim Kurumları'nın bahçesinden canlı yayınlanan 'Siyaset Sahnesi' programında Samanyolu Haber Televizyonu
Ankara Haber Müdürü
Remzi Ketenci ve
Zaman Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Ünal'ın gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Çelik,
CHP Genel Sekreteri
Önder Sav'ın hac gitmek isteyen
yaşlı bir vatandaşın hac özlemi talebine karşı, "Ya ne yapacaksın gidip Araplara para kaptıracaksın, sonra
Muhammed seni bırakmaz" şeklindeki alaycı üslubu çok yadırgandığını söyledi. Sav'ın bu üsluptan sonra çıkıp bu alaycı üslubundan Müslümanlardan özür dilemesi beklenirken
telefon dinlenme meselesi ortaya çıktığını dile getiren Çelik, yaşanan olayın bir dinlenme değil aslında Sav'ın tedbirsizliğin ve acemiliğin
kurbanı olduğunun ortayı çıktığını hatırlattı.
CHP'nin dinlenme iddialarının boş çıkmasından sonra CHP lideri Deniz
Baykal'ın çıkıp yanlış anlaşıldığı ve yapılan bu yanlış anlaşılmalardan dolayı
halkımızdan özür dilemesi gerektiğini vurgulayan Çelik, özür dilemenin bir erdem olduğunu kaydetti.
"Baykal'ın durumu yangın çıkaran kişinin yangın var diye bağırmasına benziyor"
Çelik, "Baykal'ın bu olaydan sonra devletin istihbarat
servisinde farklı yapılanmaların olduğu ve cezaevinde olan bir siyasi parti genel başkanın ortaya attığı tezleri sanki mal bulmuş mağribi gibi servis ediyor. Baykal suçüstü yakalandığı için ortalığı velveleye veriyor. Baykal'ın tavrı yangın çıkarıp, yangın var diye bağıran adamın tavrına benzer. 367 krizinin mimarı kendisi ama sonra gerginlik var diye bağıran da kendisi. Hayatı gergin politikalar yapmakla geçmiştir" dedi.
Baykal'ın en çok sevdiği
bakan olduğu yönündeki söze karşılık Çelik, "Benim sayın Baykal'ın sevgisine ihtiyacım yok. Hiç muhtaç olmadım. Baykal beni severse o zaman millet beni sevmez" değerlendirmesinde bulundu.
"Baykal, iktidara gelmemek için elinden geleni yapıyor"
Baykal'ın Güney
doğu'ya çıkarma yapması ile ilgili soruya Bakan
Hüseyin Çelik, elbette ana muhalefet partisi liderinin bütün Türkiye'yi gezmesi gerektiğini belirterek, ancak 22 Temmuz seçimlerinden sonra gidebildikleri yerlerin sınırlı olduğunu vurguladı. Çelik, şunları söyledi: "Sayın Baykal Ankara'da adeta kuluçkaya oturmuş vaziyettedir.
Sabah yürüyüşlerini yapıyor. Öğleye kadar keyfine bakıyor.
Başbakan Anadolu yollarında toz yutarken, Baykal
Antalya kıyılarında kulaç atıyor. Bu kolay
siyasettir.
Yaşar Nuri Öztürk'e "İyi ki iktidar olmadık. İktidar ateşten gömlektir" dediğini biliyoruz. İktidar olmak için çalıştığı kanaatinde değilim. İktidar olmamak için ne gerekiyorsa yapıyor zaten. Baykal son 6 yılda statükonun partisi oldu. Şovenist ve aşırı milliyetçi partilerden daha milliyetçi bir görüntü sergileyemeye başladı. Sıkışa sıkışa sahillere sıkıştı. CHP'nin aynanın karşısına geçip bir kere değil bin kere bakması lazım"
KAPATILMA DAVASI
Çelik, Doğu ve Güneydoğu'da hakim olan
AK Parti ve DTP'ye kapatılma davasını açılmasıyla vatandaşlar 'Ben kime oy verdiysem siz onu kapatmaya çalışıyorsunuz" mesajını aldığını belirterek, aynı zamanda vatandaşlara da 'Siz boşuna çözümü sandıkta ve demokraside aramayın' mesajının verilmek istendiğini savundu. Bölgede DTP'nin etnik siyasetle AK Parti'nin ise yaptığı hizmetlere karşılık oy aldığını dile getiren Çelik, Diyarbakır'da kapatılma davası süren AK Parti ve DTP'nin
oy oranı yüzde 90 seviyesinde olduğunu hatırlattı.
Çelik, "
Yargı tuzdur ve tuzun kokmaması gerekiyor. Yargı
hakem konumundadır, bir siyasi partinin yanında, diğerinin karşısında olamaz. Yargı siyasallaşır ve halk nezdinde güvenirliliğini yitirirse, dirlik ve düzen olmaz" dedi.
Bölgede geçmişte yaşanan
terör olayları sebebiyle binlerce insan evini ve köyünü terk ederek, şehirlere göç ettiğini ve bundan zarar gördüğünü anlatan Çelik, hükümet olarak bu zararlarını karşılamak için Terör ve Terörle Mücadele'den doğan zararların karşılanması için
kanun çıkardıklarını hatırlattı. Kanun kapsamında illerde kurulan komisyonların tespitiyle, şimdiye kadar vatandaşa zararına karşılık 460 milyon YTL ödeme yapıldığını ifade eden Çelik, bu ödemelerin hala devam ettiğini kaydetti.
Çelik, "Geçmişte çok yanlışlıklar oldu. Bir
aileden biri gidip teröre
yandaş oldu. O zaman bütün aile ya da aşiret topyekün gözden çıkarıldı. Onların safına itildi. Kardeşiniz yanlış yolda olabilir onun hatası yüzünden size aynı muamele yapıldığında bir süre sonra siz onun safına geçersiniz. Sizi oraya iterler. Bu açıdan bizim burada
şefkat operasyonu yapmamız lazım. Kurban bayramında Kimse Yok mu Derneği'nin
gönüllü işadamı üyeleri bölgeye gelerek kurbanlarını burada kesip, Van'ın
Bahçesaray ve Saray ilçesine kadar giderek bizzat et dağıttılar. Kışın
soğuk günlerinde insanlar, kendilerini düşünen birilerinin olduğunu anladılar. İzmirli ve Manisalı gelip burada et dağıttı. Türkiye'nin bu sevgi iklimine ihtiyacı vardır. Biz yıllar yılı
terörle mücadele yaptık. Ama terörizmle mücadele yapamadık. Terörle mücadeleyi asker ve polis yapar ama fakat terörizmle mücadele yapmak terörün beslendiği, ürediği ve türediği ortamı ortadan kaldırmak gerekir. GAP projesi,
Gönül köprüsü, KÖYDES projesi, sağlık ve eğitim yatırımları yapmakla bu beslenme alanlarını bitiriyoruz" şeklinde konuştu.
GÖNÜL KÖPRÜSÜ
Türkiye'de yaşayan tüm vatandaşlar olarak aynı geminin içinde yer aldıklarını ifade eden Çelik, bu gemi içinde herkesin pozisyonunun farklı olmasının söz konusu olduğu hatta gemideki düzeni ve nizamı eleştirme hakkının olduğu ancak kimsenin gemiye zarar verme hakkının olmadığını söyledi.
Geminin zarar görmesi halinde topyekün olarak batacaklarını dile getiren Çelik, bu sebeple hesapların iyi yapılması gerektiğini vurguladı.
Çelik, Türkiye'de Türk ve
Kürtlerin bu topraklar üzerinde tarih birlikteliği, coğrafyadaki binlerce yıllık ortak geçmiş, müşterek menfaat, asırlarca birlikte yaşamanın sonucu olarak kız alıp vererek et ve tırnak gibi olduklarını hatırlattı. Türkiye'nin Kürt nüfusunun üçte ikisi batıda yaşadığını anımsatan Çelik,
PKK terör örgütü yıllardır Kürt ve Türk kavgası çıkarmaya çalıştığı ancak bunda başarılı olamadığını vurguladı.
Çelik,
bakanlık olarak başlattıkları 'Gönül Köprüsü' projesiyle batıda ve doğuda yaşayan insanların ve gençlerin birbirlerini anlaması ve gönüllerin bir olmasını amaçladıklarını ifade ederek şunları söyledi: "Terör olayları ile yıllarca batıya cenazeler gidiyor. Yürekler yakılıyor. Onların resimleri duvarlara asılıyor. Onların çocukları ve torunları bu resimleri sorduklarında doğu'da şehit edildiğini öğreniyor. Çoğu zaman Kürt ve Kürtçü ayırımı yapılmadığı için doğudaki insanlara karşı düşmanlık besleniliyor. Ama bunu yapanlar sokağındaki Kürt vatandaş değil ki. Terörist ölünce onunda resmi asılıyor. Gelecekte büyüyen çocuklara onu polis ve asker öldürdü deniliyor. Çoğu zaman Kürt olduğu için öldürüldü deniliyor. Böylece karşılıklı nefretleşme duygusu oluşuyor. Her etnik grup içinde hainler ve bölücüler olabilir ama topyekun onları kategorize etmek yanlış olur. Doğudan batıya, batıdan doğuya çocuklarımızı taşıyarak gönül ve sevgi köprüleri kurarak birbirlerini anlamış olacaklar. Kini ve nefreti sevgiye çevirmiş olacağız"