Asıl gerçek bu
Bazen yaşanan bir an insana her şeyi yeni baştan düşündürmeye yetiyor.
Kendimce çok önemli konular seçmiş ve yazı konusunu belirlemiştim. Ali Bey'in -
Allah rızasını tahsile muvaffak kılsın- teklifi her şeyi değiştirdi. Memleketin maruz kaldığı ağır psikolojinin içinden bir kapı aralayıp, öyle bir dünyaya taşıdı ki bizleri, orada zulmetten eser yoktu; "işte hayat bu" dedirtecek, coşkularla dolu pürnûr bir âlemdi.
İnsanlığın İftihar Tablosu Hz.
Muhammed Mustafa (sas)'nın dünyayı teşrifleri miladi sene itibarıyla 20
Nisan'a denk geliyor. Peygamber sevgisiyle yoğrulmuş milletimiz 20 Nisan tarihini içine alan haftayı
Kutlu Doğum Haftası olarak değerlendirip, Hz. Peygamber'in sevgisini kalbinde hissedecek ameller işlemeye çalışıyor.
Ali Bey, İnsanlığın İftihar Tablosu'nun sakal-ı şeriflerini ziyaret imkânı sundu bizlere. İnsanlar toplanmış, öğlen namazı sonrasında Efendimiz'in sakal-ı şerifinin ziyarete açılmasını bekliyorlardı. Öyle bir huşu ve huzur vardı ki, sanki mihrapta O (sas) belirecek, zamanları aşıp, mekânı bizzat şereflendirecekmiş gibiydi.
Derken salavât başlayınca kalabalık gayri ihtiyari ayağa kalktı...
Destimaller bir bir açılırken kimi heyecanla başını uzatıyor, kimi hicabından al al olmuş yüzüyle ürkek bir
ceylan gibi duruyordu.
Neler düşünüp neler yaşıyorlardı bilemeyeceğim, ama daha salavât başlar başlamaz gözyaşlarına boğulanların sayısı hiç de az değildi.
Onların çığlık ve feryatları zihnimi aldı götürdü. "Adem Nebi, şahsi hayatında açtığı bir gediği, ceyhun ettiği gözyaşlarından meydana getirdiği ummanlar içinde yüze yüze aşabilmişti." tespitini terennüm ettirdi.
Umutlandım. "Onlarla aynı mecliste bulunan mahrum kalmaz" mealindeki hadis umutlarımı daha da coşturdu.
"Atatürk varken Peygamber gibi lider arıyorlar" diyen CHP Denizli İl Başkanı gibi insanların da bu hazza aşina olmasını ne kadar arzu ederdim. Keşke tadabilseler ve iki farklı şeyi birbirine karıştırma durumuna düşmeseler!
Bu nasıl bir şey ki, aradan on dört asır geçmiş olmasına rağmen ona ait bir tel görünce insanların yüreği göğüs kafesine sığmıyor...
İşte en büyük gerçek bu!
Zamanları, mekânları aşan...
Kalplerin kapılarını açıp, gönülde med-cezirler yaşatan...
Gönle akan lezzetlerle aklı sermest kılan...
Fani dünyanın perdesini bir an kaldırıp,
cennet lezzetlerini seyre daldıran gerçek!
İnsanlar salavât eşliğinde muğy-i mubareki öpüyor, sürme gibi gözlerine çekiyorlardı. Öyle bir cazibe vardı ki, ziyareti tamamlayanlar mekânı terk edemiyor; ellerini saygıyla bağlayıp salavat getirmeye devam ediyorlardı.
Derken
vakit tamam oldu. Destimaller bir bir kapanmaya başladı. Kalabalık bir anda sehpaya doğru hareketlendi.
Çığlıklar kopuyor, yürekler yarılacak gibi oluyordu. Sanki O'nun (sas) ayrılma vakti gelmişti ve insanlar ayrılığın acısıyla inliyorlardı.
Süleyman Hoca -Allah ihlâs-ı etemme ulaştırsın- yüreklerin feryadını muhteşem bir dua ile taçlandırıp, gönülleri Cenab-ı Mevlâ'ya yönlendirdi.
Ali Bey, "Çok ziyaret gördüm ama böylesi ilk oldu." demişti.
Artık perde kapanmış ve biz yine fani dünyanın cilveleriyle baş başa kalmıştık.
Ama yüreklerde O'nun sevgisinin sıcaklığı vardı.
İnsanlar O'nun sevgisiyle tanıştığı zaman işte bu gerçek, peçesini kaldırıp, yüzünü tüm dünyaya gösterecek. Bizi ölümsüzlükle tanıştırıp, nefreti unutturacak!..
PEYGAMBERİMİZE SAYGISIZLIĞIN MAZARETİ
HAMDULLAH ÖZTÜRK/ZAMAN