İnsan izinli de olsa gazetelere göz atmadan duramıyor. Tatildeyken bir fotoğraf ilişti gözüme:
Şu ara dikkatleri üzerinde toplayan Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu'nun bir üyesi... bir
Ergenekon sanığıyla birlikte...
Fotoğraf “Skandal” başlığıyla verilmiş.
Üyeyi tanır gibiyim.
Evet o!
Ali
Suat Ertosun.
* * *
Hafızam 10 yıl önceye götürüyor beni...
1999 başı...
O zaman ATV'deyim. Sabah'ta yazıyorum.
Sabancı suikastıyla ilgili “içerden” bir bilgi geliyor:
“Bu iş karanlık... Duyar biliyor. Konuşmak istiyor.”
Gerçekten de cinayetin tetikçisi olarak bilinen
Mustafa Duyar, bildiklerini anlatmak için “itirafçı” olmak istemiş; ama bu talebi, “geç kaldığı” gerekçesiyle reddedilmişti.
Acaba yargıya anlatamadığını bize anlatır mıydı?
Dönemin
Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu'nu aradım. “Duyar'ın söyleyeceklerinin yargıya yardımcı
olabileceğine” ikna oldu.
“Ama kendisinin de oluru gerekir” dedi.
Yazılı olarak başvurduk, Duyar olur verdi,
bakanlıktan izin çıktı.
Kamerayı kapıp
Afyon Cezaevi'ne gitmek üzereydik ki, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü
Ali Suat Ertosun'a takıldık. Bakan'ın iznine rağmen röportaja olur vermiyor, mevzuata aykırı olacağını söylüyordu.
Gidemedik.
* * *
Bizim yerimize başkaları gitti Duyar'ın “ziyaret”ine...
Bizi oyalayan bakanlık bürokrasisi, “Karagümrük çetesi”nin Afyon
Cezaevi'ne nakline izin vermişti. Bu çete, 2 hafta sonra, Duyar'ı cezaevinde öldürüp susturdu.
Ardından susturulma sırası, Duyar'ı öldüren Karagümrük çetesinin liderlerine geldi. Ama onlar direndiler. Ve cezaevinde
isyan çıkardılar.
O isyanda Karagümrük çetesinin lideri Nuri
Ergin kameralara;
“Bu devlet bana Mustafa Duyar'ı öldürttü” diye haykırıyordu.
Bir başka pencereden kardeşi Vedat Ergin bağırıyordu:
“
Veli Küçük'ü arayın; beni sorun. Başka da bir şey demiyorum.”
Nuri Ergin, isyanla ilgili davada ise şöyle demişti:
“Ergenekon Savcısı
Zekeriya Öz, Sabancı suikastıyla ilgili bir şeyler oraya çıkarmak istiyorsa Ali Suat Ertosun'un neden Mustafa Duyar'a yakınlık gösterdiğini sorgulasın.”
* * *
Oysa işler tam ters yönde gelişti.
Öz'ün kaderi Ertosun'un eline geçti.
Çünkü geçen 10 yılda başbakanlar, bakanlar değişti; ama Ertosun'un önlenemeyen yükselişi her devirde sürdü.
F
tipi cezaevi dayatmasında ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan “hayata dönüş operasyonu”nda da başrolü oynayan Ertosun, önce “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirildi.
Sonra
Yargıtay üyeliğine atandı.
Ardından da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (
HSYK) üyeliğine getirildi.
Ve sonunda Ergenekon operasyonunu yürüten savcı ve hâkimlerin
tayininde söz sahibi hale geldi.
Şimdi AKP bundan şikâyetçi...
Başbakan, HSYK'daki “istenmeyen gelişmeler”den bahsediyor.
Hükümet yanlısı basın, yıllar yılı hiç ilgilenmediği olayları gündeme getirerek Ertosun'u keşfediyor.
* * *
İyi de, bilin bakalım Ertosun'a “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” verilmesini kim
teklif etti?
Cemil Çiçek...
Madalyayı boynuna kim taktı?
Bülent Arınç...
Onu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na kim tayin etti?
Abdullah Gül...
Şimdi hükümete “Kendim ettim, kendim buldum” türküsünü mü
tavsiye etmeli?
Yoksa devletin, sanıldığından da derin olduğuna mı hükmetmeli?
CAN DÜNDAR- MİLLİYET