Yargı demokratikleştirilmediği sürece yeni bir anayasanın yapılamayacağına vurgu yapan Can, "Çünkü yeni bir anayasa yapımını programına alan her parti kapatılır. Kapatma tehdidi ile karşı karşıya kalır. Yargıyı demokratikleştirmediğiniz sürece adeta sonsuza kadar
darbe düzeniyle yaşamak zorundayız. Bunu da çok iyi bilelim." dedi.
Can,
Kahramanmaraş Barosu tarafından düzenlenen '
Anayasa Değişikliği ve Yargı Reformu' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. Can,
Ticaret Borsası Toplantı Salonu'nda gerçekleştirilen konferansta
siyaset olgusuna değindi. Siyasetin her yerde olduğunu anlatan ve örnekler veren Can, "Şöyle şöyle
cumhurbaşkanı isteriz diye askeri cenahtan bir ifade dile getirildiği anda mesela yapılan şeyin adı siyasettir. Ve yine TSK'nin İç Hizmet Kanunu'nun ilgili maddesinde siyaset cezalandırılır. Ama onların yaptıkları hiçbir şeyin adı siyaset olmadığı için hiçbir zaman o suçu işlemiş olamazlar. Ama bu niteliği itibariyle yaptıkları açıklamanın tamamının siyaset olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor." diye konuştu.
Siyaset üstü ve dışı dense dahi siyasetin olduğunu kaydeden Can, "Siyaset her yerde varsa o zaman dikkat etmemiz gereken nokta bu siyasetin demokratik bir siyaset olup olmaması. Yürütülecek siyasetin ve bu siyaset üzerine inşa edilecek olan sistemlerin,
toplum iradesine halkın iradesine dayanıp dayanmadığı. Toplum içerisindeki farklı eğilimlerin ve farklı taleplerin bu siyasi ağının oluşmasında ve bu siyasi ağın üzerine inşa edilecek kurumların oluşmasında dikkate alınıp alınmadığı meselesi." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'de anayasa değişikliği, yargının yeniden oluşturulması gibi taleplerin dile getirildiğini belirten Can, bunların da bir siyaset olduğunu kaydederek, "Dolayısıyla yargının oluşumu siyasetten bağımsız düşünülemez. Yargının oluşumunu siyasetin dışında oluşturduğunuz andan itibaren siz yargıyı, yargı erkini, yargı sisteminin biçimlenişini, bütünüyle anti demokratik bir siyasete mahkûm etmiş olursunuz." şeklinde konuştu.
Üst yargının bugüne kadar
demokrasi ve
insan hakları konusunda aldığı kararlara dikkat çeken Can, "1960 yılından bugüne kadar peş peşe sıraladığımız zaman bugün kırmızı çizgiler olarak nitelendirdiğimiz hususların, yine bir türlü çözülemeyen bazı tartışmaktan da kaçındığımız hususların hepsinin temelinde bir yargısal karar görürsünüz. Bu yargısal karar üst yargı kurullarından ortaya çıkmış kararlar. Gayrimüslim
azınlıklar konusu yargı kararlarına bakın,
Yargıtay kararlarına bakın, 1974 kararlarına bakın, 1975- 1978 yılları arasındaki sayısız kararlara bakın. Korkunç kararlar vardır." açıklamasında bulundu.
Alman anayasasından örnekler veren
Osman Can, Almanya'da siyasi parti üyesi yargıçlar bulunduğunun altını çizdi. Can, Türkiye'de siyasetin dışında örgütlenmiş olan yargı sisteminin ideolojik bir silaha dönüştüğünü belirtti. Can, şunları söyledi: "Tam anlamıyla ben gerektiği zaman tarafsız davranmayacağım diyecek durumda. Gerektiği zaman yasaları gerektiği zaman anayasayı dahi ihlal edebilecek bir yapıya dönüşmüş durumda. İşte bu nedenle yargıda
demokratikleşme şart. Bir anayasa
reformu şart. Yargıyı demokratikleştirmediğiniz sürece yeni bir anayasa yapamazsınız. Çünkü yeni bir anayasa yapımını programına alan her parti kapatılır. Kapatma tehdidi ile karşı karşıya kalır. Yargıyı demokratikleştirmediğiniz sürece adeta sonsuza kadar darbe düzeniyle yaşamak zorundayız, bunu da çok iyi bilelim." ifadelerini kullandı. (CİHAN)