Canan Hoca'nın en büyük hayali

Trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan İbrahim Canan'ın ömrü, en büyük hayalini gerçekleştirmeye yetmedi.

Canan Hoca'nın en büyük hayali

Yaklaşık bir yıl önceydi. Üsküdar'daki evinin kitap kokulu salonunda güler yüzüyle, babacan bir tavırla karşılamıştı bizi. Saatlerce süren sohbetimizin ana konusu ‘aile' idi. Uzun yıllardır bu alana kafa yormuş, yüzlerce araştırma, çeviri yapmıştı. Heyecanlıydı. “Şu fâni dünyadan göçmeden keşke projemiz hayata geçse.” diyerek zaman zaman umutsuzluğa düştüğünü de gizlemiyordu. Ona göre, 28 Şubat süreci Türk aile yapısına zarar vermişti. Bunun tamiratı ise ne devlet ne de sivil toplum örgütleri tarafından yapılmıştı. Elinde yüzlerce mektup vardı. Evliliğine son vermeyi planlayanlar, ona sıkıntılarını uzun uzun anlatıyordu. Onların derdiyle dertleniyor, “Bir yuva dahi kurtarmak nasip olduysa ne mutlu bize.” diyordu. Gerçi bu mülahazalar onun içini rahatlatmaya yetmiyor, “Aile İçi Eğitim Merkezi'ni açmamız gerekiyor” diye tekrarlıyordu. Geçen hafta geçirdiği kaza sonucu Hakk'a yürüyen Prof. Dr. İbrahim Canan Hoca'dan bahsediyoruz. Bir süre önce ‘aile müessesesini kurtarma projesi' hakkında kendisiyle görüşmüş, fakat yayınlama imkânı bulamamıştık. Milyonları üzen vefatı sebebiyle hocamızın değerli projesini gündeme getirmek, adını yaşatmayı arzulayanlara ilham vermek istedik. Yıllarını bu konu üzerine yoğunlaşarak geçirmiş İbrahim Hoca, Gül Yurdu Yayınları'ndan çıkmış Aile İçi Eğitim kitabı için “Bu bir proje kitabıdır.” diyordu. Bunun sebebi, aile içinde yaşanan birçok problemin İslami bakış açısıyla nasıl çözüleceğini fasıl fasıl anlatıp hayatımıza bakan örnek ve yönlendirmelerde bulunmasıydı. Eser, ders programı hâline getirilebilecek şekilde hazırlanmıştı. Bilgiler yılların birikiminden süzmeydi, ki okuyanlar sıkılmasın, belli bir bakış açısını kolaylıkla kazanabilsinler. ARAZİSİNİ MERKEZ İÇİN BAĞIŞLAMIŞTI Prof. Dr. Canan, “Aile için sivil bir yapılanmaya gitmek lazım.” diye diye son yıllarını geçirdi. Maddi-manevi bu işin altına girebilecek herkesle projesini paylaştı. Hatta genişçe bir arazisini bu mekân için bağışlamıştı. Meselenin ıstırabını çekerken zaman zaman yalnız kaldığını, başlı başına bir vakıf ya da derneğin illa ki açılması gerektiğini söylüyordu: “Öncelikle çekirdek bir kadro yetiştirmemiz lazım. Bizi böyle şeyler için kullanmalılar aslında. Para, pul, unvan istemiyoruz kimseden. Allah rızası tek gayemiz. Sadece sünnet-i seniyeye uygun bir yapılanma olması yeterli. Adam yetiştirdikçe doğru bilgilerin inkişafı artacak. Böylece her geçen gün daha çok kişiye ulaşacağız.” 1940 Karaman-Sıraveliler doğumlu İbrahim Canan Hoca'yı şehir şehir dolaşarak aile hakkında birkaç saat konferans vermek tatmin etmez. Çünkü böylesi bir yöntem ancak ufak ve geçici çözümlere vesile olabilir. Şevkle arzuladığı hayalini de gerçekleştiremediği için kendisine gelen talepler doğrultusunda bir ekip kurar. 25 kişilik grubun içinde her türlü eğitim seviyesinden kişi bulunur. Her salı günü bir araya gelip Canan Hoca'nın Aile İçi Eğitim kitabından okumalar yaparlar. Herkes evde o haftanın konusunu çalışıp gelir. Hoca tüm öğrencilerinin isimlerinin bulunduğu keseden bir kâğıt çeker. Kurada çıkan önce konuyu ana hatlarıyla özetler, aldığı notları aktarır, başka kaynaklardan beslendiyse bilgilerini paylaşır. Sonra tek tek tüm talebeler konu hakkındaki düşüncelerini ifade eder. İbrahim Hoca zaman zaman araya girerek dipnotlar düşer, açıklamalar yapar. “Bir kurtuluş olarak aile içi eğitim” ile başlayan ilk dersler, “Terbiyeden sorumlu olanlar”, “Çocuğu tanıyalım”, “Aileyi tanıyalım” ve “Aile içi eğitim uygulamaları” ile devam eder. Her bir ders talebelerinin zihninde yeni ufuklar açmakla kalmaz, aile içinde yaşadıkları birçok soruna da çözüm getirir. DERSLERİ BİRÇOK YUVAYI KURTARDI Oldukça samimi ve sıcak bir ortamda gerçekleşen derslere her isteyen iştirak edemez. İbrahim Canan Hoca'nın belli şartları vardır: “Programa katılmak isteyenlerden ‘Evimizde aile meclisi kurup oylarla başkan tayin edeceğime, orada tüm aile fertlerinin sorunlarından eve alınacaklara kadar her şeyi istişareyle karar vereceğime, akşamları kısa bir süre de olsa hep beraber kitap okuyacağımıza, derslere önemli bir sebep bulunmadığı takdirde düzenli şekilde geleceğime söz veriyorum' yazan bir imzalı kâğıt aldım. Bunları kabul etmeyenler ise grubun dışında kaldı. Bir de herkesin ödevini çalışıp gelmesini sağlamak maksadıyla sonu tatlıya bağlanan küçük bir ceza sistemi düzenledik. Dersine çalışmayanlar bir sonraki hafta arkadaşlarına tatlı ikram ediyor.” Hadis âlimi Canan Hoca, evlatlarını tıpkı Peygamberimiz gibi “kalplerin semeresi” ve “göz bebeklerimiz”, eşi Zarife Hanım'ı da ‘refika-i dareynim' diye tanımlıyordu. Ayşe, Hamidullah, Hale, Belkıs, Şule, Esra Nur ve Hilal ismindeki çocuklarını hayatı boyunca bir gün kırmamış, onları İslam dini üzerine yetiştirmek için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Çocuklar küçük yaşlardan itibaren babalarını ya kitap okurken ya da ibadet ederken görüyor, onu her yönüyle örnek alıyordu. Eşini kırmamaya özen göstermesi de onun ailesine duyduğu hassasiyeti gösteriyordu. Kur'an ve hadisler ışığında yaşamaya önce kendi ailesinde başlamıştı. Aile içi eğitim derslerine gelen öğrencilerine de kendi hayatından örnekler veriyor, onları “isterseniz yapabilirsiniz” şeklinde yüreklendiriyordu. Son dört yıldır aralıksız devam eden derslerine katılan talebeleri ondan ilham alıyor, aile hayatına çekidüzen veriyordu. İbrahim Hoca belki kitlelere ulaşamıyordu ama has dairede yürüttüğü çalışmalarla çok yuva kurtarmış, huzurlu bir aile ortamının sağlanabileceğini ispat etmişti. Emekli Türkçe öğretmeni Adem Demirorak, öğrendiği bilgiler ışığında aile hayatı değişenlerden. “Evlenmeden önce muhakkak adaylar aile içi eğitim seminerlerine katılmalı, sertifika almayanlar evlenememeli. Sağlıklı bir evliliğin temelleri ancak böyle atılır.” Demirorak, Doğu kültüründe eşe ve çocuklara duyulan sevginin saklı yaşandığını, bunun da zamanla gelenekselleştiğini, fakat bu düşünceye artık karşı çıktığını itiraf ediyor: “Eğitim bu konuda çok işime yaradı. Öğretmenler gününde gelen çiçekleri eve götürürdüm ama eşime özel hiç almamıştım. Hocamız bize vazife verdi. Hepimiz evimize çiçek alarak gittik bir gün. Hanım önce inanmadı. Bunu sürekli hâle getirince samimiyetimi anladı. Bir demet çiçek sanki birbirimize olan samimiyetimizi artırdı. Eşime verdiğim değeri göstermeyi, ifade etmeyi öğrendim.” EVLER HUZUR BULUNAN MEKÂNLAR OLMALI İlk günden bu yana dersleri düzenli takip eden öğretmen Hasan Candan, “Nasıl ki ehliyetsiz araç kullanılamıyor, evlilik okuluna gitmemiş, sertifikasız kişiler de evlenmemeli.” diyor. Ona göre, derslerde işledikleri konuların hayata uygulanabilirliği çok önemli. İbrahim Hoca'nın kitabı, Peygamber Efendimizin hayatından günümüze köprü kuruyor. Yerine getirilen her bir sünnet, aile hayatında yeni bir pencere açıyor. Candan, düzenli şekilde komşularıyla bir araya geliyor, öğrendiklerini onlara aktarıyor. Böylece dört farklı grubun oluşmasına da vesile olmuş. Bu esnada İbrahim Hoca sohbetimize dâhil oluyor: “Bir kişinin bile neler yapabileceğini göstermek adına anlatılanlar çok önemli. Arkadaşlarımız başta kendi aileleri olmak üzere öğrendiklerini hem anlatıyor hem de yaşıyor. Toplumda suça bulaşmış kişilerin büyük çoğunluğu geçimsiz ve problemli ailelerde yetişmiş, gerekli aile terbiyesi alamamış bireylerdir. Evler aile için dinlenme yeri olduğu kadar ilmî müzakere, ibadet yeri ve huzur bulunan mekânlar da olmalı. Aile içi eğitim derslerinde bu zeminin nasıl sağlanacağı, Peygamberimizin aile hayatı da örnek verilerek anlatılıyor.” Özel bir şirkette insan kaynakları koordinatörü olarak görevli Sedat Kocar, hocanın ilk talebelerinden. Yalnız bir yıl kadar ara vermek zorunda kalmış derslere. Güneydoğu'ya tayini çıkan Kocar, gittiği şehirde de bir ekip kurup aile içi eğitim kitabı okumalarına devam etmiş. 4 çocuk babası Sedat Bey, 4 yıl önce bir çocuğunu kanserden kaybetmiş. Eşi bu süreçte çok yıpranmış, ciddi manevi desteğe ihtiyacı varmış. Bu konuda da aldıkları eğitim imdadına yetişmiş: “Eşime nasıl destek olacağımı buradaki derslerden öğrendim. Bizim için çok sıkıntılı bir dönemdi. Evliliğimiz çok zarar görebilirdi ama ilişkimiz kuvvetlenerek bu problemin altından kalktı.” Öğrendikleriyle bir arkadaşının boşanma fikrinden vazgeçmesine vesile olan işletmeci Ahmet Yıldırım, 1,5 yıllık evli. Gözlemleri ise derslerin faydasını anlatması açısından önemli: “20 yıllık evliler burada anlatılanları duydukça şaşırıyor. Her geçen gün aile hayatımızda huzur ve mutluluk katsayımız artıyor. Dersten çıkıp eve gittiğimde ailem neler öğrendiğimi merakla soruyor. Onların da ufku açıldı artık. Eşimizin hakkı çok fazlaymış, yeni öğrendik. Özellikle Efendimizin eşleriyle münasebeti bizi çok etkiledi. Peygamberimiz hanımlarının birtakım nazlarını gülümseyerek karşılar, onlara hiç kızmaz, onları sakince dinlermiş.” Prof. Dr. İbrahim Canan kendi hayatında uygulamadığı hiçbir şeyi anlatmayan, nasihat etmeyen nadir âlimlerden biriydi. Televizyonun aile hayatını olumsuz etkilediğini, aile içi iletişimin önüne geçerek evleri ruhsuzlaştırdığını anlatıyordu her fırsatta. Dolayısıyla talebelerine ‘Oturma odanızdan televizyonları kaldırın' diyordu. Üç çocuk babası Mustafa Durmuş, hocanın tavsiyelerinin dışına çıkmamaya özen gösteriyordu. Mesela derslere başlar başlamaz evde bir aile meclisi kurmuşlar. Hatta 8 yaşındaki kızı da başkanlık yapmış. Akşamları Peygamber Efendimizin hayatını anlatan kitaplar okuyorlarmış. Televizyonu en az kullandıkları odaya kaldırmışlar. Akşamları ailecek sohbet ederek geçiriyorlarmış. Çocuklarını namaz ve Kur'an okumaya alıştırmak istediğinde de yine İbrahim Hoca'nın dersleri imdadına yetişmiş. Eşiyle arasındaki ilişki de her geçen gün biraz daha güçlenmiş: “Artık onu dinliyorum, anlamaya çalışıyorum. Birbirimizi sabırla dinlememiz bile ilişkimize çok şey kattı.” İbrahim Hoca'nın ‘Aile Reisi ve Baba olarak Hz. Peygamber', ‘Kuran'da Çocuk', ‘İslam'da Çevre Ahlakı' ve ‘İslam'da Zaman Tanzimi' gibi hayatımıza çeşitli açılardan bakan eserleri kaleme alması da insanca ve Müslümanca yaşamanın sırlarını anlatması açısından önemliydi. Tüm bunların tek bir sebebi vardı ona göre: “Toplum olarak Peygamberimizi seviyoruz fakat hayatını bilmediğimiz için ciddi hatalar yapıyoruz. Peygamberimizin çok güzel bir aile hayatı vardı. 9 hanımla ciddi problem yaşamadan hayatını sürdürdü. Bu bir mucize değil. Aslında O da belli bir metot doğrultusunda hareket ediyordu. Peygamberimiz ailesini nasıl kurmuş, aile içindeki fertlerle ilişkileri nasılmış, bunları bilip hayatımıza geçirdiğimizde problemlerimiz kendiliğinden çözülecek. İslam'ın sadece ibadet ayağı yoktur. Bir de muamelat tarafı vardır. Bu konuda eksiğiz. Aile İçi Eğitim kitabı bu eksikliği bir nebze de olsa doldurma gayreti içindedir.” Canan Hoca'nın tavsiyeleri İbrahim Hoca'ya göre İslam, içtimai hayatın her sayfasına hatta her satır ve noktasına kendine has çözüm sunan bir zenginliğine sahip. Prof. Dr. Canan'ın sorunların çözümünde başvurduğu ve tavsiye ettiği düsturlar şöyle: Hayırları Allah'tan, şerleri kendimizden bileceğiz. Islah işlerine kendimizden başlayacağız, başkasını suçlamak faydasızdır. Musibetlere uyanışın sebebi olarak bakacak, nefis muhasebesi yapacağız. Maddi musibetlerin kaynağı manevi ve ruhidir. Kurtuluşu önce manevi planda aramak gerekir. AKSİYON
<< Önceki Haber Canan Hoca'nın en büyük hayali Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER