Cem
Garipoğlu basına yansıyan sözlerinde; cinayeti kıskançlık yüzünden işlediğini, yalnız olduklarını ve
ceset bavula sığmayınca da başını kestiğini söyledi. Ancak
Adli Tıp
raporu, bu 3 iddiayla çelişiyor.
Türkiye,
Münevver Karabulut cinayetinin bir numaralı zanlısı
Cem Garipoğlu'nun 197 gün sonra teslim oluşunu konuşuyor. Ancak henüz netlik kazanmayı bekleyen birçok boyutu var olayın. Bunlardan biri de zanlının basına yansıyan ifadeleri ile SABAH'ın geçtiğimiz aylarda ulaşıp yayınladığı
Adli Tıp raporu arasındaki çelişkiler...
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Erşen Yılmaz'a gönderilen
Adli Tıp raporu ile Garipoğlu'nun basına yansıyan ifadelerindeki çelişkili noktalar şöyle:
1- BASINA YANSIYAN İFADE
'Karnından bıçakladım'
Kıskançlık krizine girdim. Mutfaktan bıçağı alıp karnına sapladım.
RAPOR NE DİYOR?
'Boynuna yakın yerden'
Genç kızın kızın vücudunda 13'ü başında olmak üzere 29 değişik kesik var. Münevver karnından değil sol köprücük kemiği hizasından 3 öldürücü bıçak darbesi alıyor. Boynunda da 2 bıçak darbesi var. Münevver'in sağ el 3'üncü parmağının eklem kökünde ve sol el 2'inci parmağı ile her iki bileğinin üst kısmında kesikler mevcut. Bunlar da bıçaklanırken bıçağı tutmaya çalıştığını gösteriyor. (Yani karnından değil, boynuna yakın yerden bıçaklanıyor. Ayrıca
genç kız bıçağı tutmaya çalışıyor.)
2- BASINA YANSIYAN İFADE
'Evde o gece yalnızdık'
Münevver ile o gece yalnızdık.
RAPOR NE DİYOR?
'Birileri kızı tutmuş'
Rapora göre, Münevver'in karnının ön yüzünde, göbek deliğinin altından geçip aşağı doğru yatay seyreden yer yer cilt cilt altı yağ dokusunu içeren parşömenleşmiş en küçüğü 20 cm, en büyüğü ise 25 cm uzunluğunda 4 hat halinde kesik vasıfta yara var. İÜ Cerrahpaşa Adli Tıp
Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gürsel Çetin'in söz konusu yaralarla ilgili yorumu şuydu: "Bunun yapılabilmesi için genç kızın ya ellerinin bağlanması veya birileri tarafından ellerinin tutulması gerekir. Çünkü, yere sırt üstü yatan birini karnından düz bir şekilde kesmek çok zordur. Bu da genç kıza işkence yapıldığını gösteriyor." Raporda ayrıca kızın tırnak arasında aynı DNA yapısından kişilere ait bulgulara ulaşıldığı da yazıyordu.
3- BASINA YANSIYAN İFADE
'Bavula sığmadı'
Ölmüştü, bavula sığmadı başını kestim.
RAPOR NE DİYOR?
'Başı, yaşarken kesilmiş'
Yine Prof. Dr. Gürsel Çetin'in Adli Tıp raporundaki yorumu şöyleydi: "Boyunda kesi bölgesinden alınan örnek sonucunda, yağ ve kas dokusunda taze kanama tespit edilmesinden, genç kızın 'boğazının canlıyken kesildiğini' anlıyoruz. Bu da cinayetin vahşice hisle işlendiğini gösteriyor. Münevver henüz yaşarken başını vücudundan ayırmışlar. Genelde cesedi küçültmek için parçalama yapılır. Burada işkence için yapılmış."
UZMAN: BİRDEN ÇOK KİŞİ
Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Hamit Hancı da raporu yorumlarken işaretlerin "işkenceyi" gösterdiğini belirterek şu değerlendirmeyi yapmıştı: "Başına künt bir aletle vurulmuş. Morluk ancak kişi yaşarken oluşur. Kesik izleri ise kendini savunduğunun kanıtı. Bu cinayeti birden fazla kişi işledi ve birden fazla kesici alet kullanıldı."
'Mahkemede inkâr edecek'
Av. Mustafa
Yalçınkaya (Yener Yermez'in avukatı): Suç kabul ettiği için suç aleti konusunun üzeri kapatıldı. Sanığın bu işi tek başına yapabilmesi için çok soğukkanlı bir
katil olması lazım, ancak daha bir çocuk. Mahkemeye çıkınca "Ben yapmadım" diyebilir. "Kamuoyu baskısı ve polis zoruyla ifade verirken suçu kabul etmek zorunda kaldım" diyebilir. Kanun, "Şüpheden
sanık istifade
eder" der.
Kayıp bıçak davayı nasıl etkiler?
CEM Garipoğlu'nun cinayeti işlediği iddia edilen bıçağın bulunamamış olması yeni bir
tartışma başlattı. Bir grup
hukukçu bıçağın bulunmayışının zanlıyı suçu inkâra kadar götürebileceğini savunuyor. Bazıları ise bu olayda var olan
delil ve ifadelerin yeterli olduğu görüşünde.
'İnkâr neticeyi değiştirmez'
Av. Rahmi Özkan: Suç aletinin varlığı önemli bir durum arz eder. Ancak bu olayda şüphelinin nasıl bir ifade verdiğini bilmiyoruz. Eğer ortada bir
itiraf varsa, ceset de ortada. Zanlının evinde bulunan birtakım kan izleri ve deliller de var... Suç aletinin varlığı ve yokluğu cezai yönden çok önemli bir değişiklik yaratmaz. İnkâr keyfiyetinin neticeyi değiştireceği görüşünde değilim. (
Sabah)