Bülent Orakoğlu (büyük resim) ile
Necati Can, olayın basit bir
silah kaçakçılığı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyerek gizli servislere dikkat çekiyor.
Eski
Gümrük Başmüfettişi
Necati Can'a göre, bu olay peş peşe ortaya çıkarılan çeteler ve
cephane evlerle birlikte düşünülmeli. 12
Eylül öncesinde de bu şekilde büyük miktarda silahın kaçak olarak getirildiğini hatırlatan Can, "İzmir'deki olay da sıradan
kaçakçılık değil. Yabancı gizli servislerin parmağı var. Mutlaka üzerine gidilmeli." uyarısında bulunuyor. Eski
İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu ise yakalanan silahların konvansiyonel olduğunun belirtildiğine işaret ediyor. Orakoğlu, "Eğer böyleyse vahim bir gelişme. Konvansiyonel silahlar bir ülkede
kaos oluşturmak için kullanılır. Türkiye'yi karıştırmaya matuf bir olay gibi görünüyor." diyor.
Bu arada, usul gereği
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)'nın da İzmir'de ele geçirilen silahların sahibi Y.Ö.'nün sorgulamasına katıldığı bildirildi.
Başmüfettişlik döneminde uyuşturucu ve silah kaçakçılarının korkulu rüyası olan Can, silahların
Avrupa'da herhangi bir engelle karşılaşmadan İzmir'e kadar gelebilmesini, gizli servislerin himayesine bağlıyor. Böyle bir göz yumma olmaksızın silahların asla Avrupa ülkelerinden geçemeyeceğini belirten Can, "İlgili ülkelerin büyükelçileri çağrılarak bilgi alınmalı." önerisini yapıyor. Eski Başmüfettiş, "Sanki bir güç silahların Türkiye'ye kadar gelmesine de, burada yakalanmasına da göz yumdu." diyerek şöyle devam ediyor: "Bir taraftan bazı güçlere silah servisi yapılırken bir taraftan da güvenlik güçlerine haber veriliyor. Bazen, bu tür hadiselerle dikkatler bir tarafa çekilirken asıl olaylar perdelenir. Belki, son zamanlarda Irak'tan çok miktarda kaçak silah girdiğine dair haberlerin çoğalması da etkili olabilir. ABD, bu tür haberler yüzünden zan altında kalıyor. İzmir'deki olayla 'Batı'dan da Türkiye'ye yüksek miktarda kaçak silah girebiliyor.' mesajı verilmek istenmiş olabilir."
Bülent Orakoğlu'nun değerlendirmelerinin odak noktasında ise Türkiye'nin geçmekte olduğu süreç var. Seçimlere ve peş peşe ortaya çıkarılan çetelere dikkat çekerek, "Böyle bir süreçten geçilirken her olaya şüpheyle bakmak gerek. Hele hele bu kadar çok miktarda konvansiyonel silahtan söz ediliyorsa çok önemli bir gelişme demektir. Buna iyi niyetle yaklaşamayız, basit bir olay değil." diyor. Bu tür silahlarla ilgili BM Sözleşmesi'ne atıf yapan Orakoğlu, "Bu anlaşmaya göre konvansiyonel silahlar izinsiz satılamaz. Buradan anlaşıldığına göre sözleşmenin dışına çıkılmış. Hangi ülkeler bunun dışına çıktı, araştırılmalı." açıklamasını yapıyor.
1978 yılında
İskenderun Limanı'nda yakalanan Ermenilere ait Overco firmasına ait 2 bin 500 kaçak tabancanın soruşturmasını yürüten eski Gümrük Müfettişi Cafer Çetin'e göre de olay "uluslararası karanlık bir işe benziyor". Çetin, bununla birlikte farklı bir yaklaşım da sergiliyor. Basit bir polisiye olay da olabileceğinin altını çizerek, "
12 Eylül öncesi olaylar çok daha büyük çaplı kaçakçılıklardı. Arkasında masonik bağlantılar ve Soğuk
Savaş izleri çıkabiliyordu. Şimdi artık bu tür olaylar kalmadı. Büyütülecek bir olay olmayabilir." şeklinde konuşuyor.
Y.Ö.'nün ilişkileri mercek altında
İzmir'de ele geçirilen 'cephane otomobil'in sahibi Y.Ö.'nün ilişkileri mercek altında.
Almanya'da fırıncılık yapan Y.Ö., İtalya'nın Ancona Limanı'ndan
Çeşme'ye gelen bir feribotta silahlarla birlikte ele geçirilmişti. Alman plakalı arabasında 16 tabanca, 10 bin 700 adet mermi, 9 bin 750 adet çeşitli silah aksamı, 35 kasatura ve 2 dürbün bulunmuştu. Verdiği adreslere de
baskın düzenlenmiş, ev ve işyerlerinde 46 uzun namlulu
tüfek, 1
piyade tüfeği, 38 tabanca, yaklaşık 29 bin mermi, 22
bıçak, 19 kasatura, 16 bin 867 silah aksamı yakalanmıştı.
Gurbetçi Y.Ö.'nün babasının evinde de 22 tabanca, 41
av tüfeği, 17 bin 667 mermi ve 7 bin 297 silah aksamı ele geçirilmişti.
ZAMAN