Ceylan o gün yine
hayvan otlatmak için çıkmıştı. Bir patlamayla savruldu minicik bedeni. Ceylan paramparça bir halde bulundu. Ailesi perişan oldu,
olay yerinden yükselen feryatlar inletti yeri göğü. Ondan sonra ise çıldırtan bir süreç başladı.
Güvenlik güçleri arandı, muhtara söylendi. Ancak ne gelen vardı, ne de ilgilenen.
Savcının güvenlik gerekçesiyle gelmediği olay yeri, gönderilen 2 kişi tarafından görüntülendi. Otopsi için ise Ceylan'ın paramparça cesedini
ailesi yüklendi. Annesi eteğinde götürdü kızının parçalarını savcının ayağına. Kamuoyu günlerce Ceylan'ın ölümüne neyin sebep olduğunu sordu. Sonunda hazırlanan raporda Ceylan'ın elindeki tahra ile bombaatar mühimmatına vurduğu için bombanın patladığı açıklandı.
Ancak adli tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer başkanlığındaki bağımsız bir heyetin hazırladığı raporda, Ceylan'ın bombaya herhangi bir şekilde müdahale etmediği belirtildi. Soruşturma kapsamında, sadece patlamanın gerçekleşmesinin hangi koşullarda olabileceğine dair iki polise hazırlatılan 'ekpertiz' raporu dışında herhangi bir çalışma yapılmadı.
Önkol ailesinin avukatlarının talepleri de görmezden gelindi. Soruşturma geçen bir yıla rağmen bir
arpa boyu yol katetmedi. Davanın gidişatından ümidini kesen aile, çocuklarının can güvenliğinin sağlanmadığı, etkin bir soruşturma yürütülmediği ve dosyaya
gizlilik kararı konulduğu gerekçesiyle
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitti. Olaydan geriye ise korkunç iddiaların daha da derinleştirdiği bir dram kaldı. Ne yazık ki, açıklama beklenen yetkililerden yine ses yok.