Hükümet Sözcüsü
Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek, ''25 seneyi aşan süreden beri etnik
terörün,
PKK terörünün
ülkeye verdiği zararın 300 milyar doların üzerinde olduğunu belirterek, GAP'ın maliyetinin ise 32 milyar dolar olduğunu bildirdi.
Çiçek,
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda,
Kıbrıs konusunun konuşulduğunu belirterek, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan ile bazı bakanların
KKTC'de Kıbrıs Barış Harekatı'nın yıl dönümü törenlerine katıldıklarını hatırlattı.
KKTC yetkilileriyle her seviyede, çok kapsamlı şekilde değerlendirme yapıldığını belirten Çiçek, Kıbrıs
müzakereleri açısından 2008 yılının önem arz ettiğini, Güney'de yapılan seçimlerden sonra yeni temaslar, görüşmeler başladığını, 2008 yılının bu temaslar çerçevesinde önemli olduğunu kaydetti.
Kıbrıs konusunun birçok platformda gündeme getirildiğini,
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak da yaptıkları her uluslararası toplantıda, ister muhatapları ister kendileri tarafından bu konunun gündeme getirildiğini anlattı.
Sorunun çözümü noktasındaki katkıların, değerlendirmelerin, görüşlerin hep bu vesileyle gündeme taşındığını anlatan Çiçek, ''O nedenle Kıbrıs konusu esasen zaten gündemimizde olan bir konu. Gelinen bu noktada hem Türkiye hem de KKTC olarak müzakereler, temaslar sürecinde nelerin yapılması lazım gelir bunlar Kıbrıs'ta konuşuldu, bugün Bakanlar Kurulu'nda da değerlendirmesi yapıldı'' diye konuştu.
Ayrıca, bu ziyaret vesilesiyle her bakanın, muhatabı bakanlarla ikili ilişkiler açısından, Türkiye'nin Kıbrıs'a sağladığı destekler açısından bundan sonra neler yapılabileceği konusunun da gündeme getirildiğini anlatan Çiçek, ''O nedenle bugün Bakanlar Kurulu'nda en evvel konuştuğumuz konu Kıbrıs konusudur'' dedi.
TERÖRLE MÜCADELE YÜKSEK KURULU YARIN TOPLANACAK
Çiçek, toplantıda ikinci olarak üzerinde durdukları konunun genel
asayiş ve güvenlik olduğunu belirtti.
Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nun yarın toplanacağını hatırlatan Çiçek, toplantıdan önce asayiş ve güvenlik konularını da değerlendirme konusu yaptıklarını anlattı.
Çiçek, 3
Alman turistin kaçırılması olayının sevindirici bir sonuçlandığını ifade ederek, konuyla ilgili bilgi sahibi olan arkadaşlarının Bakanlar Kurulu'nda değerlendirme yaptıklarını bildirdi.
Cemil Çiçek, toplantıda, genel asayiş, genel güvenlik ve genel
politika konularını konuştuklarını aktardı.
SORULAR
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Cemil Çiçek, ''DTP Genel Başkanlığına getirilen
Ahmet Türk ile Emine
Ayna '
Kürt sorunun çözümünde silahların bırakılması'nı ifade ettiler. Yeni bir
açılım söz konusu mu?'' sorusu üzerine, bundan ne kastedildiğini, altında ne olduğunu bilemeyeceğini ifade etti.
Çiçek, ''Ama bu konuşmaların yapıldığı saatlerde güvenlik güçlerimiz Türkiye'nin muhtelif yerlerinde
operasyon yapmaya devam ediyor. Bu konuşmadan daha 1-2 gün evvel de güvenlik güçlerimiz ve askerlerimiz şehit oldu'' dedi.
Türkiye'nin her sorununun konuşarak, görüşerek, demokratik bir çerçevede, demokratik usuller içinde konuşulmasından yana olduklarını anlatan Çiçek, bunun en evvel konuşulacağı yerin
TBMM olduğunu ve herkesin TBMM'de görüşlerini açık şekilde ifade ettiğini kaydetti. Cemil Çiçek, şöyle devam etti:
''Şiddetle, cebirle insanların hayatına kastederek bir netice elde edilemeyeceğini geriye dönük yaşadığımız tecrübelerden çoktan çıkarmış olmamız lazım gelirdi. Türkiye'nin bu türlü
terör olaylarıyla, eylemleriyle neleri kaybettiğini yine en iyi biz biliyoruz. Bu kayıplara en fazla muhatap olan, maruz kalan en fazla güneydoğuda yaşayan vatandaşlarımızdır. Her defasında ifade etmeye çalıştık, bunun parasal değerlendirmesini bile yapmak zordur ama telaffuz edilen rakam, 300 milyar doların üzerindedir. 25 seneyi aşan süreden beri etnik terörün, PKK terörünün ülkeye verdiği zarar 300 milyar doların üzerindedir. GAP'ın maliyeti ise 32 milyar dolar idi. Bununla mukayese ettiğinizde, Türkiye bu terör belasıyla uğraşmasaydı, başkalarının oyununa alet olmasaydı, başkalarının değirmenine su taşımasaydı, kendi insanlarının hayatına kast etmeselerdi, Türkiye 10 defa GAP'ı bitirmiş olurdu. Türkiye'nin bugün milli geliri ikiye katlanmış olurdu. O bölgede en az 3 milyon 800 bin vatandaşımız doğrudan iş bulmuş olurdu.''
Bölgenin en önemli sorunlarından birinin işsizlik olduğunun bilindiğini kaydeden Çiçek, işsize iş bulabilmek için yatırım yapılması, yeni yatırım alanlarının açılması gerektiğini, terör olayları orada devam ettiği için özel sektörün riskli bulması sebebiyle bölgeye yatırım yapamadığını anlattı.
Bu ve benzeri birçok değerlendirmeler yapıldığında zaten terörle kimsenin bir yere varmasının mümkün olmadığının açık olduğunu vurgulayan Çiçek, ''Onun için olup biteni herkesin soğukkanlılıkla değerlendirmesinde fayda görürüz. Kaldı ki, bu terör başkalarının hebasına yapılan terördür, bunun altını özellikle çiziyorum; başkalarının hesabınadır, başkalarının menfaatinedir. Zaten kimlerin desteklediği de aşağı yukarı bilinmektedir'' diye konuştu.
Meseleye ''şahsen böyle baktığını'' dile getiren Çiçek, söylediklerinin kendi görüşü olduğunu, konunun Bakanlar Kurulu'nda gündeme getirilmediğini aktardı.
Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Bizim şahsi kanaatimiz şu; KKTC'ye ve bize geçmişte yapılan baskıların onda biri Güney'e yapılmış olsaydı, zaten bu sorun şimdiye kadar çözülmüş olurdu ama maalesef dünyadaki terazi o kadar doğru tartmıyor'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
İran'ın nükleer programı ile ilgili Türkiye'nin, İran'la ABD arasında ara buluculuk rolüne soyunup, soyunmadığına ilişkin soru üzerine Çiçek, son ziyaretlere bakarak konuyu değerlendirmenin yanlış olacağını belirtti. Çiçek, şunları söyledi:
''2002 yılında
iktidara geldiğimiz günden beri birçok yerde yazıldığı, söylendiği gibi, Türkiye günümüzün yükselen yıldızlarından biridir. Maalesef son bir yılda yaşanan siyasi tartışmalar, belirsizlikler, bu işte olumsuz katkı sağlamıştır. Dolayısıyla Türkiye uyguladığı politikalar, özellikle dış politikası sebebiyle birçok ülkeye güven veren, birçok konunun bizim ülkemizde konuşulmasının mümkün olabildiği ve ihtilaflı taraflara da yürüttüğü politika sebebiyle 'Evet bu işlerde Türkiye yardımcı olabilir denebilecek güçte, kuvvete, dirayette ve böyle bir
uygulama kabiliyeti olan bir ülkedir'.
Bu nedenle bölgemizdeki sorunların görüşlemesinde, müzakere edilmesinde Türkiye yeni çatışma unsurları ortaya çıkmasın diye... Bakın Irak'ta meydana gelen hadiseler hem bölgeye hem de ülkemize ne kadar zarar verdi. Bunu görüyoruz, o nedenle Türkiye mevcut ihtilafların barışçıl yollardan çözülmesi konusunda katkı sağlamaya çalışmaktadır. Talep olursa bunu yapmaktadır, olmadığı takdirde kendi inisiyatifiyle yapabileceği hususlar varsa onları yapmaya çalışmaktadır. Meseleye böyle bakmak lazım, belli kavramları getirip o işin üzerine yapıştırdığımızda bazen doğru sonuçlar çıkmayabilir. Ama biz bölgede ne sorun varsa ona barışçıl yollardan katkı vermeye devam ediyoruz. Bunu barışa katkı olarak değerlendirmek daha doğru olur.''
PARTİLER ÜSTÜ BİR MESELE
Kıbrıs konusunda yakın vadede bir çözümün mümkün olup olmadığına ilişkin soruya Çiçek, şu yanıtı verdi:
''Biz bu ziyaretimizde KKTC'nin ve oradaki soydaşlarımızın, kardeşlerimizin yanına olduğumuzu en güçlü şekilde vurgulamaya çalıştık. Bildiğiniz gibi Kıbrıs meselesi bir milli
davadır, partiler üstü bir meseledir, iç politikada değerlendirilecek bir konu değildir. Dolayısıyla biz de 60. Cumhuriyet Hükümeti olarak bu konudaki kararlılığımızı, desteğimizi en açık bir şekilde ve hepimiz için mutlu bir gün olan 20 Temmuz vesilesiyle vermeye çalıştık.''
Cemil Çiçek, 24
Nisan 2004'e kadar Kıbrıs sorunun çözümlenememesinin faturasının hep Türkiye'ye çıkarıldığını anımsatarak, şöyle devam etti:
''Bu haksız bir değerlendirmeydi ama maalesef bütün dünya bunu böyle algıladı. Ama
24 Nisan Referandumu ile bütün dünyaya gösterdik ki bu da çok kolay olmamıştır. O günlerde de nelerin söylendiğini değerlendirildiğini biliyoruz. Halen o noktada zaman zaman tepki koyanlar da var. Şunu bütün dünyaya göstermeye çalıştık ki Kıbrıs'ta bugün bir çözüm olmadıysa bunun sorumlusu biz değiliz, Güney'deki Rum kesimidir. Onun için bu süreçte biz gerçekten çözümden yana olduğumuzu ifade etmeye çalışıyoruz.
Umut ederiz ki bu sorun daha uzun süre devam etmesin, tabi 'her ne pahsına olursa olsun' bir çözümden yana da hiç kimse olamaz. Türkiye'nin bu noktadaki düşünceleri bellidir,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne bu konuda ortaya koyduğu ilkeler bellidir. Bu da en açık şekilde 20 Temmuz konuşmalarıyla KKTC'de yine herkese ilan edilmiştir. O çerçevede bir çözüm her iki tarafın da yararına olacaktır. Kalıcı bir çözüm isteniyorsa Kıbrıs gerçeği, Kıbrıs'ta iki ayrı toplumun, devletin, kesimin olduğu ve bunun siyasi eşitlik temelinde olması gerektiği açık olarak orada ifade edilmiştir. Bu çerçevede bir çözüm kalıcı olur aksi halde çözülmüş gibi gözüken hiçbir sorun çözülmemiş olur.
Ümit ederiz, bu süreç arzu edilen şekilde sonuçlanmış olur. Tabi bizim tek taraflı çabamız yetmez. Bizim şahsi kanaatimiz şu; KKTC'ye ve bize geçmişte yapılan baskıların onda biri Güney'e yapılmış olsaydı, zaten bu sorun şimdiye kadar çözülmüş olurdu ama maalesef dünyadaki terazi o kadar doğru tartmıyor.''
İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI
İran'ın nükleer programına ilişkin diplomatik çabaların Bakanlar Kurulu'nun günd
emine gelip gelmediğine ilişkin soruya Çiçek, ''Bugün İran konusunu konuşmadık, İran'la ilgili gelişmeler yeni bir safhaya gelmiş vaziyette. Yapılan görüşmeler var, bu yeni bir durumdur. Dolayısıyla henüz sıcaklığını koruyor, o nedenle de daha işi başlangıcında biz Bakanlar Kurulu'nda bir değerlendirme yapmadık. Ama
Dışişleri Bakanımız ve Dışişleri Bakanlığımız konuyu yakinen takip ediyor'' karşılığını verdi.
Çiçek, ''
Ergenekon''
soruşturmasına ilişkin soru üzerine, bu konunun gündeme gelmediğini, yargıya intikal etmiş bir konuda görüş bildirmenin doğru olmadığını söyledi.
KAÇIRILAN ALMAN DAĞCILAR
Cemil Çiçek,
terör örgütünce kaçırılan ve dün serbest bırakılan Alman dağcılara ilişkin soruyu yanıtlarken, şunları kaydetti:
''Alman makamlarıyla yakın bir iş birliği içinde olduk. Oradan da gelenler oldu. Hem
telefon diplomasisiyle hem başka yollarla... Sayın Büyükelçi bana geldi. Değişik kademelerde bu konu konuşuldu ve bilinen şekliyle sonuçlandı. İşin bir siyasi yönü var. Öbür yönü ise adli yönüdür.
Adli yönü zaten devam ediyor.''
Alman dağcılarla ilgili bir başka soruyu Çiçek, şöyle yanıtladı:
''Terörle mücadele uluslararası işbirliğini gerektirir. O nedenle biz geçmişte yaptığımız açıklamalarla da
terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine her zaman vurgu yaptık. Bunun birinci ayağı bilgi paylaşımıdır. Biliyoruz ki birçok terör örgütü PKK unsurlarının, Batı
Avrupa ülkelerinde
legal görüntü adı altında, derneklerde başka türlü çabalarının olduğu bilinmektedir. Onun için biz birçok ülkeyle bu manada temaslarda bulunuyoruz.
Bilgi paylaşımı açısından orada bir olay olduğunda bizden güvenlik makamları gidiyor. Hatırlarsanız,
kundaklama olduğu iddia edilen olaylar da iki dost ülke arasındaki karşılıklı bilgi paylaşımı ve dayanışmayı ifade ediyor. Bunların hepsi de Türkiye'nin mevzuatı çerçevesinde yapılıyor. Tabi üç vatandaşı kaçırıldığı için Alman Hükümeti de konuyla yakından ilgilenme ihtiyacı duymuştur. Ama netice itibariyle bir adli soruşturmadır. Ortada ceza hukuku açısından bir suç vardır. İşin bu kısmı tümüyle Türk makamları, Türk yargısı, Türk güvenlik birimleri tarafından yürütülmüştür. O hassasiyete her zaman dikkat ettik, dikkat ederiz. Adli soruşturma işi bizim işimizdir.''
Çiçek, ''Alman turistlerin kaçırılmadığına dair bir düşünce var mı?'' sorusuna ise ''Nereden çıktı?'' karşılığını verdi.
KAPATMA DAVASI
Bir gazetecinin, ''
Anayasa Mahkemesinin, yarın AK Parti'ye yönelik
kapatma davasını esastan görüşmesine yönelik tarihin belirleneceği ifade ediliyor: Yani artık sürecin sonuna geliniyor. Bu konu gündeme geldi mi?'' sorusu üzerine Çiçek, şunları söyledi:
''Samimiyetle ifade edeyim ki, biz bu konuyu konuşmadık. Çünkü bu işin bizim tarafımızdan şu safhada artık değerlendirilecek bir hususu yok. Neden yok; Çünkü yargılama usulü gereği hakkında dava açılan parti olarak, biz söyleyeceğimizi söyledik, iddia makamı da söyleyeceğini söyledi. Bundan sonrası yargının işidir. Onun da kendine göre usulü var. Ama kamuoyunun da beklentisi, bizim de beklentimiz; bunun bir an evvel sonuçlanmasıdır. Bu bir temennidir, yargının işine karışmak değil.
Anayasa Mahkemesi, 'Daha sonra bakacağım' derse, kendine mahsus sebeplerle, itirazımız olmaz ama bizim de beklentimiz, kamuoyunun da beklentisi bu işin biran evvel bitmesidir. Neticede iktidar partisi ile ilgili bir davadır. Bunun beraberinde getirdiği birçok sorun olduğunu biz söylesek de söylemesek de zaten bilinmektedir. Bu nedenle arzu ederiz ki, bir an evvel bu iş sonuçlansın. Bir temennidir ve geçmişte söylenmiştir. Yoksa biz bugün bunu konuşmadık. Kaldı ki biz kapatma işini hükümette konuşmadık, konuştuğumuz yer partidir.''