Toplantı sonrası edebiyatçı yazarlar çıkışta basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Toplantıdan bir televizyon kanalında programa katılacağı için
erken ayrılan yazar Mario Levi, Baş
bakan Erdoğan'a 2007 yılında bir yanlış anlaşılmadan dolayı vatandaşlıktan atıldığı günleri anlattığını belirtti. Görüşmede aynı zamanda bir
öneri de getirdiğini dile getiren Levi, "Onun dışında birkaç dileğimi daha getirdim ve şunu sordum
Başbakan'a acaba ne zaman bu ülkede bir
azınlık mensubunun bir
büyükelçi,
bakanlık müsteşarı bakan olduğunu görebileceğiz. Sonuçta bu ortaya atılmış bir sorudur. Cevabın nasıl bir
cevap olacağını bize zaman gösterecek. Bu benim sorduğum bir soru Başbakan'ın cevabı henüz gelmedi." şeklinde konuştu.
Görüşmelerden
açılımların devam edeceğinin anlaşıldığını belirten
Hilmi Yavuz ise, Başbakan Erdoğan'ın bu konuda çok azimli ve kararlı gözüktüğünü söyledi.
Kendisinin da taleplerini dile getirdiğini belirten Yavuz, "Bu açılımlar hepsi, demokratik açılım olsun,
Ermeni,
Alevi açılımı olsun hepsi aslında uzun vadeli düşünülmesi gerekir. Bunun hayata geçirilmesi sadece yasalarla değil, özellikle demokratik eğitimi gelecek kuşaklara aktarılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.
HALK JURİSİ ALATLI İLE MATUR'U GÖRÜŞ AYRIĞILINA DÜŞÜRDÜ
Başbakan Erdoğan'ın toplantıda konuşma yaptığını ve konuşan tüm yazarları tek tek dinlediğini belirten
Bejan Matur, toplantıda taş atan çocuklardan, üniversite sınavında yerleri değşitirilen çocuklara kadar pek çok konunun gündeme geldiğini söyledi. Matur, "Başbakan 'İkinci
tercih ettikleri yerlere gönderildi. Aslında
sürgün değil. Bunu ben ilk defa duyuyorum. Defalarca açıkladığımız halde yanlış anlaşıldı.' dedi." şeklinde konuştu.
İçerde çok enteresan bir kutuplaşma yaşandığını belirten Matur, "Bazı yazarlar son derece ırkçı, lümpen, yukardan bir dille açılım sürecine
itiraz ettiklerini ifade ettiler. Onlara karşı çıkanlar oldu. Ben de onlardan birisiydim." diye konuştu.
Basın mensuplarının 'Bu yazarlar kimdi?' diye sorması üzerine Matur, "Söylenen ifadelere benim de çok ırkçı bulduğum ifadelere karşı çıkanlar. Ben
Etyen Mahçupyan, Leyla İpekçi'nin açıklamaları oldu. Kimliklerle bir arada yaşamanın o kimlikleri fark ettiğimizde onların var olduğunu gördüğümüzde onlarla ne yapabiliriz. Beraber yaşamak konusunda ne tavır içinde oluyoruz, bunu biraz konuştuk. Çok net bir şekilde ben
Cumhuriyet'in yargıcı tarafından yargılanmayı tercih ederim.'dedi. Biz de ona karşı olarak
halk jürisi, tesadüfen seçilmiş bu 12 kişilik halk jürisi tarafından yargılanmak her zaman ehvendir. dedik." ifadelerini kullandı.
Açılımın kimlikler üzerinden yürümesini doğru bulmadığını belirten Alev Alatlı, "Onun da nedeni şu, kimlikler benim için bir insanın tarifinde tanımında etnik kimlikler sonda gelir. Ben size bakarken
Allah Allah
Kürt müdür, Türk müdür, Alevi midir, Nasıl bir Türk'tür diye düşünmem. Ama Bir şey dünürüm; kodlarımız birbirini tutar mı? Aynı dili aynı kavramları konuşuyor muyuz? Bizimki gibi belirli eğitim süreçlerini tamamlamamış toplumlarda bu kodlar çok farklı olur ve konuşamaz olursunuz. Siz A dersiniz karşınızdaki başka bir konuya konsantre olduğunuz için B anlar." diye konuştu.
Karşı tarafta o
turan bir bayan yazarın birden olayı "Etyem Mahçupyan-
Hrant Dink" kıyasına getirdiğini aktaran Alatlı, "Bir hanım uzakta oturuyordu. Birden bire olayı biz Etyen Bey'i koruruz gibi. Buna şaşırdım. Çok haddini bilmez bir çıkıştı. Kim olduğunu bilmiyorum ama çok haddini bilmez bir çıkıştı. Allah göstermesin nasıl bir yan yana getirmektir, Hrant'ın vefatı ile Etyen'in hayatta olmasını." ifadelerini kullandı.
Basın mensuplarının "Cumhuriyet Yargıçları meselesine nasıl gelindi" şeklindeki sorusu üzerine Alatlı, "Bu benim epeydir yarı
şaka yarı ciddi söylediğim bir şeydir. Ülkedeki kavram dağınıklığını anlatabilmek için
demokrasi dendiği zaman bir şey söylerim. Hanginiz tamamen tesadüfi yöntemle seçilen 12 jüri üyesinde
mahkeme edilmek istersiniz. Hanginiz Cumhuriyet yargısına koşarsınız. Bunun cevabı insanların demokrasiye inanıyorum diyen insanların bir turnusol kağıdıdır bu. Ben 12 kişilik halk jürisinden korktuğumu ifade ederim. Çünkü bu halk jürisinin içinde herkes olur. Töre cinayeti işleyenden tut, eline
silah verenden tut, ırkçısından lümpenine varıncaya kadar böyle Bir şey karşınıza gelebilir ve bunun işaret etmeye çalışmamın sebebi
döner dolaşır ülkedeki eğitim sisteminin 7
fırın ekmek yemek zorunda olmasıdır." diye konuştu.
Bu arada, 6 saat süren toplantıya şu isimler katıldı: "Adnan Özer, Ahmet Bilgili, Ahmet Kot,
Ahmet Turan Alkan, Alev Alatlı,
Altan Tan, Atilla
Maraş, Ayşe Kulin, Bejan Matur,
Belma Akçura,
Beşir Ayvazoğlu, Cahit Koytak, Doğan Hızlan, Ebubekir Eroğlu, Elif
Şafak, Niyazi Birinci, Etyen Mahçupyan, Fatma Barbarosoğlu, Feridun Andaç, Gani Müjde,
Haydar Ergülen,
İskender Pala,
Hilmi Yavuz, Kemal Sayar, Kürşat Başar, Leyla İpekçi, Mairo Levi, M ehmet Metiner, Mehmet Ragıp Karcı,
Muhsin Kızılkaya, Murat Menteş,
Mustafa Akyol, Müge İplikçi, Necef Uğurlu, Nur Yaycıoğlu, Rasim Özdenören, Refik Erduran,
Roni Margulies, Sadık Yalsızuçanlar, Sait Zerevan, Sefa
Kaplan, Selahattin
Yaşar,
Selçuk Altun, Sevinç Çokum, Şule
Yüksel, Turgay Nar, Ülkü Tamer, Ümit
Fırat, Vivet Kanetti Uluç,
Yavuz Bahadıroğlu, Yavuz Bülent Bakiler, Yılmaz Karakoyunlu ve Yıldız Ramazanoğlu."
(CİHAN)