Öldürülmesinin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen şimdi de 1984 yılında MİT tarafından sorgulandığı ortaya çıktı. 6 Temmuz 1984 ile 19
Ağustos 1984 tarihleri arasında
Behçet Cantürk'ün
Ankara Sıkı Yönetim Komutanlığı'nın kararı ile MİT 45 gün boyunca yapılan sorgusu ise gazeteci Ercan Gün tarafından kitaplaştırıldı.
Doğan Kitapçılık tarafından çıkan "
Behçet Cantürk'ün MİT
itirafları" kibatında Cantürk'ün eroin
kaçakçılığından ASALA bağlantısına,
Esenboğa Baskını'ndan
silah kaçakçılığına kadar bir çok konuda verdiği ifadeler belgeleri ile yar alıyor. Ayrıca o dönem ifadelerde adı geçen ‘Babalar’ında ilginç anektotlarına yer verilmiş. İşte bir dönemin karanlıkta kalan olayları gün ışığına çıkartan ifadelerden birkaç başlık:
SİLAH KAÇAKÇILIĞI YAPTIM
Behçet Cantürk, sorgusunda yaptığı
silah kaçakçılığını şöyle anlatıyor: "1975-76 yıllarından itibaren bazı kaçakçıların kaçak işlerine hisseli olarak girmeye başladım. Bilfiil işe karışmaz, belli oranda bir para verir ve hisseme düşen kârı alırdım. Bu tip iş yaptıklarımdan biri de Selahattin Delidere'dir. 05 Mayıs1977 tarihinde
Diyarbakır'da
Seyrantepe-
Silvan yolu üzerinde yakalanan 300 bin adet 7.65 Geco mermi, 9.000 adet 38 kalibre Smith Wesson mermi, 197 adet 7.65
Lama marka tabanca 68 adet
Belçika 14'lü tabanca, 50 adet
Arjantin 14'lü tabanca ile 18 adet Unike
Fransız onlusu Selahattin Delidere ile benim de ortak olarak girdiğim silah işine ait. Ben bu iş için Selahattin Delidere'ye 5 milyon Türk
Lirası para vererek hisse girmiştim. Selahattin bu mermileri ve silahları Kara
deniz kıyısına çıkarıyor ve oradan alıyordu. Bu bahsedilen mermi ve tabancalar Diyarbakır Seyrantepe mevkiinde
emniyet kuvvetlerince yakalanarak müsadere edildi."
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ FİNANSE ETTİM
Cantürk,
terör örgütleriyle bağlantısını ise şöyle anlatıyor: "Ben aslen
Kürt aşiretindenim. Kürtçülük davasına inanmış bir kimseyim. Bu nedenle 1978 yılı sonunda amcamın oğlu Abdullah Cantürk'ün ve
Liceli Zarruh Vakıfahmetoğlu'nun teklifi ile DDKD'ye (Devrimci Doğu
Kültür Ocakları) girdim. DDKD açık bir kuruluş olmakla birlikte Kürtçülük faaliyetinde ve bunu gizlice yapan bir örgüttür. DDKD'ye girmemi temin eden Zerruh Vakıfahmetoğlu o tarihte mezkur örgütün üst düzeyde bir yetkilisi idi. Celal
Talabani kuvvetlerinden aldığı otomatik silah ve roketatarları
Suriye üzerinden
Türkiye'ye sokuyor ve bunları depoluyorlardı. Daha sonra da peyderpey örgüt militanlarına dağıtıyorlardı. DDKD'nin de diğer Kürt örgütleri gibi amacı Türkiye
Irak ve
İran devletleri toprakları üstünde müstakil bir Kürt devleti kurmaktı. Ben bu örgütün en büyük finansörüyüm. Yani bu örgütün uyuşturucu madde kaçakçılığından kazandığım para ile destekledim. Propoganda, örgütlenme ve
eylem çalışmalarında fiilen rol almadım."
DDKD'YE UYUŞTURUCU PARASINI VERDİM
Cantürk sorgusunda DDKD'ye yaptığı uyuşturucu işinden pay verdiğini şöyle anlatıyor: "
Uyuşturucu işinde ilk önceleri kendisi de DDKD'li olan Mehmet Deniz yüzde 30 hisse ile bu işe ortaktı. Gerek ben gerekse Mehmet Deniz yaptığımız işten DDKD örgütü adına Zerruh Vakıfahmetoğlu'na da yapılan işin miktarına göre bir pay veriyorduk. Daha sonra Zerruh, Mehmet Deniz'i işten çıkarmamızı ve kendisine pay vermemizi söyledi. Bu tarihten sonra Mehmet Deniz'e ait hissenin DDKD'ye verilmesi kararlaştırıldı. Ben, uyuşturucu işine başladığım 1978 yılı başlarından 1983 yılına kadar DDKD örgütüne pay olarak 100 milyon
Türk Lirası civarında para verdim. Genellikle yapmış olduğum uyuşturucu kaçakçılığına gerçek rakamlarını Zerruh Vakıfahmetoğlu'na söylemezdim. Yaptığım işin yarısını yapmış gibi söylerdim."
ASALA İLE İŞBİRLİĞİ YAPTIM
Cantürk,
Ermeni terör örgütü ASALA'ya da
yardım ettiğini yine aynı sorgusunda itiraf etti: "Suriye'de ASALA ile bağlantı kurduk. DDKD adına ASALA ile uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ilgili
anlaşma yaptık. Türkiye'ye döndükten sonra Suriye'ye yani ASALA'ya eroin sevkiyatına başladım. Bu ticaret 10 sefer yapıldı. Toplam olarak 120 kilogram. BBu
satıştan 195 milyon lira para kazanıldı. Suriye'de malı teslim alan ASALA elemanları Amerika'ya, Fransa'ya, İsveç'e sevkettiler. Maldan temin edilen gelir ASALA faaliyetlerinde kullanıdı."
ESENBOĞA'DA APO PARMAĞI
8 Ağustos 1982 yılında Türkiye'de en kanlı eylemlerden biri yaşandı. ASALA, Ankara Esenboğa Havalimanı'na
baskın düzendi ve 8 kişi ölürken 72 kişi yaralandı. Cantürk bu olayda Apocuların parmağı olduğunu söyledi: "Abdullah Cantürk Lice
doğumludur. 1980 Eylül'ünden önce Diyarbakır DDKD örgütünün sorumlusuydu. Ayrıca
eylemci olduğunu da biliyorum. Abdullah bana Esenboğa Havaalanı'nda Ermeni militanlarının giriştiği Terör eyleminden sonra bu eylemin ASALA ile APOcuların
işbirliği sayesinde yapıldığını, bu eylemi APOcuların üst düzeyde adamlarından biri olan
Mardin Kızıltepe'de mukim Türk Aşireti'nin mensuplarından Kızıltepe sorumlusu ve halen aranmakta olan Beşir Türk'ün desteği bulunduğunu söyledi.
ASALA KAPALIÇARŞI'DA DDKD İLE ORTAKTI
Cantürk ifadelerinde 16 Haziran 1983 yılında yine ASALA tarafından gerçekleştirilen Kapalıçarşı baskınında ise ASALA'nın DDKD ile
ortaklık yaptığını belirtiyor. Olayı ise ayrıntıları ile anlatıyor: "Eylemden bir hafta kadar önce Bedros Demirciyan yazıhaneme geldi. Kendisini yurtdışından Zerruh'un aradığını, yakında bir
misafiri Türkiye'ye göndereceğini söyledi. Kapalıçarşı eyleminden 3 gün kadar önce Bedros ve misafiri taksiyle geldiler. Gelen misafir esmer, uzun boylu, kıvırcık saçlı, ince bıyıklı, tahminen 25 yaşlarında, atletik yapılı ve
spor giyimli bir gençti. Türkiye'ye ne zaman geldiğini bilmiyorum. Tanışmamızda adının Nubar Sivasyan olduğunu söyledi. Düzgün
Türkçe konuşuyordu. Kendisinin ASALA üyesi olduğunu ve Kapalıçarşı'da bir eylem yapacaklarını belirtti. Eylem DDKD ile birlikte yapılacaktı. Sonra eylem yapıldı. Olayın ikinci günü Faruk bana uğradı. Konuşmalardan kendisiyle birlikte Şer lakabıyla tanınan Mahmut (
soyadı muhtemelen Pamukçu) ve Hakkı Balta isimli kişilerle birlikte Kapalıçarşı'da olay yerinde bulunduklarını, kendilerinin kapı çıkışını tuttuklarını, görevlerinin Nubar'ın Çarşı'da terör yarattıktan sonra kaçmasını sağlamak olduğunu, bu hususta gerektiğinde silahlı çatışmaya girmeyi hazır bulunduklarını, ancak Nubar'ın elinde bombanın patlamasıyla öldüğünü, eğer kaçması mümkün olsaydı Beyazıt'ın Sultanahmet'e giden tarafından Çarşı'yı terkedeceklerini, Gedikpaşa istikametine doğru kaçacaklarını bildirdi. Ayrıca eylemden bir gün sonra Nubar'ı kaçırmak için Mardin Nakliyat'tan bir kamyon tuttuklarını, kamyona ev eşyası yükleyeceklerini, Nubar'ı ev eşyaları arasına gizlemek suretiyle Mardin'e sevkedeceklerini, bilhare de Mardin'den Kamışlı'ya geçireceklerini, ancak bu planın adı geçenin ölümü üzerine gerçekleşmediğini belirtti. "
BABALAR TOPLANTISINI ANLATTI
Cantürk, MİT'e 1980 yılında yapılan ünlü babalar toplanhtısı hakkında bilgi verdi: " Toplantıyı Oflu lakabıyla tanınan İsmail Hacısüleymanoğlu idare etmiş. Oflu İsmail Türkiye'de
cinayet suçundan aranan ve uyuşturucu işi yapan bir kimsedir.
Eroin satış bölgesi Hollanda'dır. Yani Hollanda'ya giden uyuşturucu trafiğini idare eder. Ayrıca silah kaçakçılığından sigara kaçakçılığına kadar her türlü işe girer. Son zamanlarda Türkiye'nin pırlanta ihtiyacını karşıladığını biliyorum.
Toplantıya katılanlar
Hasan Conkara:
Topal Hasan, silah kaçakçısı ve Oflu İsmail'in adamıdır.
Enis Karaduman: Eroin kaçakçısı, Türkiye'de adam vurmaktan aranmaktadır. 1980 yıllarında Abdullah Cantürk ile ortak çalışmıştır.
Hikmet Uzun:
Karadenizli uyuşturucu madde kaçakçısıdır. Osman Cevahiroğlu'nun
kaçakçılık ortağıdır.
Hikmet Sevcan: Anteplidir. Silah ve eroin kaçakçısıdır.
İstanbul Londra asfaltında Sevcan Tesisleri'nin sahibidir.
Doğan Çelik: Karadenizlidir. Silah kaçakçısıdır. İsmail Çelik'in kardeşidir.
Fikri Kocakerim: Anteplidir.
Kaçakçıdır. Uğurlu ailesinin adamıdır.
Ahmet Uğurlu: Abuzer Uğurlu'nun kardeşidir. Halen aranmaktadır.
Suphi Aşçıoğlu: Anteplidir.
Döviz ve kimyevi madde kaçakçılığı yapar. Halen aranmaktadır.
Ali Açmak: Büyük silah kaçakçısıdır. Karadeniz bölgesinin silah sorumludusudur. Halen Mamak Askeri Cezaevindedir.
Bekir Çelenk: Anteplidir. Tanınmış bir kaçakçıdır. Sofya'da ikamet eder.
İlhan Sağlamer: Samsunludur. Silah kaçakçısıdır. Halen Mamak Cezaevi'ndedir.
Abdullah Cantürk: Enis Karaduman'ın misafiri olarak orada bulunuyordu. Toplantıya davet edilmemiş.
Avni Karadurmuş: Silah ve uyuşturucu madde kaçakçısıdır. Bulgaristan'da bulunduğu ve toplantıya davet edildiği halde gitmemiştir. Daha önceki beyanım yanlış anlaşılmış. Kendisi ve Abdullah Bulgaristan'da olduğu için konuyu biliyorlar. Ancak toplantıya gitmemişler.
Şaban Vezir: Suriyeli büyük kaçakçı. Bulgaristan'da ikamet eder.
Dündar Kılıç.
MATARACI
Behçet Cantürk'e bir dönemin bakanlığını yapan
Tuncay Mataracı'yı tanıyıp tanımadığı soruluyor. İşte Cantürk'ün cevabı: "Kendisi hakkında müşterek arkadaşlarımızdan ve ayrıca kaçakçıların arasındaki konuşmalardan bilgi sahibiyim. İstanbul'a geldiğimde Mataracı'nın hızlı devresi bitmişti. Benim kaldığım İstanbul Sheraton Oteli'ni adeta bir gazino ve eğlence yeri haline getirmişti. Otelde birkaç
kral odasını birden kapatarak sabahlara kadar yeraltı dünyasının babalarıyla birlikte kızlarla ve içerek eğleniyorlardı. Bu otelin Mehmet Tunç isminde bir yöneticisi var. Kendisinin orada ne görevi olduğunu bilmiyorum. Ancak herkes tarafından MİT elemanı olarak tanınırdı. Kendisine de bu havayı veriyordu. Gece hayatını sever, polis müdürleri ile ve İstanbul'un zenginleri ile dolaşan bir kimsedir. Bu kişi de Mataracı'nın dostu imiş."
FAHRETTİN ASLAN'DAN SUUDİ BAKANA ALEM
MİT sorgusu sırasında Cantürk, Suudi Bakana
kokainli alem düzenlendiğini söylüyor: "Fahrettin Aslan işi gereği sık sık yurtdışına gider gelirdi. Gidişlerinden birinde yani 1983 yılı içinde Suudi
Arabistan Kralı'nın yeğeni olan bir Bakan'ın, Türkiye'yi ziyareti tarihine tekabül eden bir zamanda Fahrettin Aslan Fransa'dan yurda dönmüştü. Fahrettin bu
heyet mensuplarına kadın bulmak suretiyle bir eğlence gecesini tertiplediğini, kendisinden kokain istediklerini, Fransa'dan çantasından getirmiş olduğu 150 gram kadar kokainin bir kısmını bu heyet mensuplarına kadınlarla birlikte sattığını, bunun karşılığından da külliyetli miktarda para aldığını kendisi bana söyledi."