Kaynak, "
Özal öldü mü öldürüldü mü? sorusuna
cevap veremem. Ama o zamanki siyasi şartlarda ölmesi uygundu." dedi. Uçağının düşmesi sonucu 4 askerle birlikte hayatını kaybeden eski
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref
Bitlis ile ilgili ise
Mahir Kaynak, "Çoğu kişi
kaza dedi ancak bu suikastti." değerlendirmesini yaptı. Kaynak, Uğur
Mumcu'nun iddia edildiği gibi
İran destekli kesimlerce öldürülmediğini belirterek, "
Kürt meselesindeki tavrı nedeniyle tasviye edildi." şeklinde konuştu.
Terörle mücadelenin en yoğun olduğu 1993 yılı bir çok
şüpheli ölümün yaşandığı, karanlık bir dönem olarak tarihe geçti. Cumhurbaşkanı
Turgut Özal vefat etti,
Eşref Bitlis'in uçağı düştü,
Gazeteci Uğur Mumcu katledildi, Bingöl'de
33 er PKK tarafından kurşuna dizildi,
Madımak Oteli yakıldı 37 kişi yaşamını yitirdi. İki gün sonra Erzincan'ın Bağşbağlar köyünde gerçekleştirilen katliamda 33 vatandaş öldürüldü.
Bu karanlık döneme ilişkin Cihan Haber Ajansı'nın sorularını yanıtlayan eski MİT mensubu Mahir Kaynak dikkat
çekici analizler yaptı. 17
Nisan 1993'te
kalp krizi geçirerek öldüğü açıklanan
merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümünü şüpheli bulan Mahir Kaynak önemli iddialarda bulundu. "Turgut Özal bir parti kurmak istiyordu. Cumhurbaşkanlığından istifayı bile göze almıştı." diyen Mahir Kaynak şunları söyledi: "O tarihlerde ben de Büyük Değişim Partisi'nin genel başkan yardımcısıydım. Partinin genel başkanı Aydın Menderes'ti. Özal yeni bir parti kuracaktı biz de Büyük Değişim Partisi olarak onunla bütünleşecektik. Ama istenmedi. Bana soranlara şunu söylüyorum: Ben doktor değilim. Öldü mü öldürüldü mü sorusuna cevap veremem. Ama o zamanki siyasi şartlarda ölmesi uygundu."
KORUCULUK SİSTEMİNİ KALDIRMAK İSTEDİ
"Turgut Özal'ın ölmesi kimin işine geliyordu?" sorusuna Kaynak, "Şöyle bir analiz yapıyoruz. Eğer Turgut Özal yeniden siyasete gelirse kuracağı siyasi parti,
Doğru Yol Partisi'nin alternatifi olacaktı. Oysa DYP'den beklenen bazı işlevler, görevler vardı. Özal'ın devreye girmesi istenmiyordu." yanıtını verdi.
"DYP'den kim beklenti içindeydi?" sorusuna ise Kaynak, "Bu DYP'yi aşar. DYP'den beklentisi olanlar vardı. Uluslararası boyutta bir hareket olarak görmek lazım." karşılığını verdi. Kaynak burada, "Dış mihraklar" sorusuna da açıklık getirdi: "Dış mihrak denilince herkesin aklına ABD gelir. Halbuki bu son derece yetersizdir. Çünkü başka istihbarat servisleri de Türkiye'de CIA kadar etkilidir. Bunların başında
İngiliz istihbaratı gelir.
Alman istihbaratı vardır. Sınırlı da olsa
Fransız istihbaratı vardır. Bütün bunların Türkiye'de çok ciddi, yoğun faaliyetleri var."
Turgut Özal'ın vefatından sonra Süleyman Demirel'in
cumhurbaşkanı olmasını ise şöyle yorumladı Mahir Kaynak: "Süleyman Demirel'in Doğru Yol Partisi başkanlığından uzaklaştırıp bir üst kademeye çıkarıp, nötr hale, etkisiz hale getirmek istediler. Onun yerine
Tansu Çiller yerleştirildi. Bu bir
Amerikan projesiydi. Uluslararası şartlara bakıldığında
Tansu Çiller'in DYP başına geçmesi istendi. Turgut Özal eğer gelseydi Tansu Çiller'den daha etkili olacaktı. Bir parti kuracaktı ve DYP tarihe karışacaktı."
Turgut Özal ile 1990 yılında
Kürt sorunu konusunda karşılıklı fikir alışerişinde de bulunduğunu anlatan Mahir Kaynak, "Turgut Özal, Kürt sorunun çözülmesinden yanaydı.
Adnan Kahveci de çözümden yanaydı. Koruculuk müessesini ortadan kaldırmak istiyordu. Güvenliği devletin sağlamasını istiyordu. Güvenliğin sağlanması ile birlikte halka yakınlaşılmasından yanaydı." ifadelerini kullandı.
EŞREF BİTLİS SUİKASTE KURBAN GİTTİ
Kürt sorunun çözümüne değinmişken Mahir Kaynak'a Eşref Bitlis'in ölümünü de hatırlattık. Eşref Bitlis'in içinde olduğu
uçak 17
Şubat 1993'te
Ankara Güvercinlik alanından kalktıktan hemen sonra düşmüş, Bitlis ile beraberindeki 3
subay ve bir assubay da ölmüştü.
Mahir Kaynak bu ölümle ilgili o tarihte "suikaste
kurban gittiği" açıklaması yaptığını belirtti. Kaynak, "Çoğu kişi kaza diyordu ben '
Hayır bu cinayettir' dedim." şeklinde konuştu. Kaynak bu ölümle ilgili şunları söyledi: "Şöyle bir analiz yapmıştım. Eşref Bitlis, Kürt sorununu kökünden çözmek istiyordu ve bunun için de bir modeli vardı. O sıralarda
Saddam Türkiye'ye bir teklifte bulunmuştu. Saddam, 'Kuzeyden siz bastırın, güneyden de biz bastıralım. Kürt sorununu ortadan kaldıralım.' demişti. Çünkü
Kürtler Saddam'a karşı mücadele ediyorlardı. Ben bu
operasyona 'Sandiviç Operasyonu' adını vermiştim. O zamanki
MİT Müsteşarı ile bu konuda farklı düşünmüştük. Ben bu operasyona karşıydım.
Temel tezim, Türklerle Kürtleri çatıştıracak her ortamın dışına çıkılmamalıdır. ABD de Türkler'in Kürtleri
tasfiye etmesinden yana değildi. Kürtler'in bu şekilde bertaraf edilmesinden yana değildi.
Cem Ersever de duyduğuma göre bu operasyon için
Irak gizli servisi ile temastaydı."
UĞUR MUMCU, KÜRT MESELESİ NEDENİYLE TASFİYE EDİLDİ
Ünlü istihbarat analisti Mahir Kaynak, 24 Ocak 1993'te arabasına
bomba konularak öldürülen Gazeteci Uğur Mumcu'nun da Kürt sorunu konusunda yakaladığı ipuçları olduğuna değindi. Kaynak, "Uğur Mumcu öldürüldüğü zaman, bunun İran ve Türkiye'deki İslamcı çevrelerce yapılmadığını söylemiştim. Uğur Mumcu, ideolojik bir nedenle öldürülmedi' demiştim. Çünkü Uğur Mumcu, eskiden beri Atatürkçüydü, bugün olmadı. Eskiden beri Türkiye'de İslamcı kanat vardı, hiç böyle bir şey olmadı. İran'ın da bundan elde edeceği bir şey yok. Mumcu,
Kürt meselesindeki tavrı nedeniyle tasviye edildi. Abdullah
Öcalan'ı deşifre edecek veya onu Kürt hareketi içinde etkisiz hale getirecek bilgilere sahipti. 'Öcalan ajandı' diyecekti belki de." ifadelerini kullandı.
KURUMLARARASI ÇATIŞMA YOK
Türkiye'de sürekli her şeyin altında Türk Silahlı Kuvvetler'i arayanlar olduğunu, bunların bir projenin elemanı haline geldiğini söyleyen Mahir Kaynak, "Silahlı kuvvetler'in etkinliğinin azaltılması isteniyor. Bunu hükümet de görüyor. Bunun için
Genelkurmay Başkanı ile aralarında hiçbir ihtilaf olmadığını gösterecek davranışlarda bulunuyor. Dolayısıyla kurumlararası bir çatışmadan bahsedemeyiz. Kurumlararası çatışma olduğunu göstermek bunu
tahrik etmek isteyenler var." şeklinde konuştu.
Öte yandan Mahir Kaynak, 1993 yılında olmasa da yine Kürt sorununa dayandırdığı bir cinayete daha dikkat çekti.
Diyarbakır eski Emniyet Müdürü
Gaffar Okkan'ın iddia edildiği gibi
Hizbullah tarafından öldürülmediğini dile getiren Kaynak, Gaffar Okkan suikastini
Avrupa destekli bölgedeki bazı aşiret reislerinin gerçekleştirdiğini ileri sürdü. (CİHAN)