Devlet nerede imiş?
Aklıma iki sonuç geliyor: -Ya devlet yokmuş, ya da devlet
Ergenekonmuş.
Ergenekon'la ilgili bilgiler açıklandıkça, başka türlüsünü düşünemiyorum.
Devlet varsa, bütün bunlardan bundan çok önce haberdar olmalıydı, ancak devletle Ergenekon'un iç içe geçmesi halinde, bunca iş sereserpe yapılmış olabilir.
Şimdilerde
“Başbakan ne kadar haberdar bu işlerden?” diye soruluyor ya...
Keşke Başbakan en ince ayrıntılarına kadar biliyor olsa bu işi, derim ben.
Vaktiyle
Mesut Yılmaz,
“Ben bile Susurluk'un ancak yüzde 20'sini biliyorum.” demişti.
Başbakanlar gerisini bilmezse,
Türkiye'de böylesine bir Ergenekon devi oluşur.
Hizbullah'ta o var, PKK'da o var, İbda-C'de o var, Yeşil'le ilgisi var, orduda uzantısı var, yargıda bilmem nesi var, medyada şusu var...
Ne bu?
Bir
örgüt!
Ve siz, bugün kavramaya çalışıyorsunuz.
Onlarca
faili meçhul cinayet işlenmiş...
Cumhurbaşkanları bile rutin – dışı işlerin yapılabileceğinden bahsetmiş...
Kürt meselesi gerçekten
Kürt meselesi mi, din ve
laiklik tartışması gerçekte din ve laiklik tartışması mı,
Atatürk ne,
Cumhuriyet ne, darbeler niye yapılır, darbelerin TSK bünyesindeki karşılığı ne, başbakan asanlar kim?
Türkiye, iktidardaki bir partinin kapanma
davasına kilitlenmiş durumda...
Bu iş sadece yargı işi mi?
Yavuz Donat, dün
Ceyhan Mumcu ile konuşmuş...
Diyor ki Ceyhan Mumcu:
“-Danıştay saldırısını bile önceden öğrendim, gereken uyarıyı yaptım, yine davet edip bildiğimi, neler bildiğimi soran olmadı.”
Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu diyor ki:
“Bunlar derin devleti de aşan bir takım karanlık işler. Olayın ucu dış ülkelere ulaşıyor. Bir büyük devlet patronluk yapıyor. O devlet başka bir devlete görev veriyor. (Mumcu Sky Türk'teki programda bu iki devletin ABD ve
İsrail – Mossad olduğunu söyledi)
Görevi alan devlet kirli işleri İslamcı görüntülü adamlara yaptırıyor. Böylece bir taşla birkaç kuş vurulmuş oluyor. Bu insanlar öldürülüyor, onlardan kurtulunuyor. Türkiye'nin dış ilişkileri de etkileniyor... Senaryoya göre Türkiye ile İran'ın arası açılmak isteniyor.”
Alın bakalım, şu iddialar, Ergenekon iddianamesinde yazılanlardan daha az şaşırtıcı mı?
Baykal avukatlığa soyunuyor.
Şu Danıştay cinayeti iddiası karşısında hala avukatlık yapmaya hazır mı?
Yavuz Donat, dünkü yazısında, Mehmet Elkatmış'ı da konuşturmuş.
Şu anda
Meclis dışında bulunan Elkatmış, vaktiyle,
TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı yapmış, Faili Meçhulleri
Araştırma Komisyonunda görev almış...
Donat'a, faili meçhullerin araştırılması sırasında, görevlendirdikleri bir hakimin dramatik hikayesini anlatıyor. Sonuç, hakimin bir
Amerika seyahati, ardından
trafik kazasında ölümü, cebinden çekler senetler çıkması ve nihayet komisyona, bazı güçler tarafından sokulduğu bilgisine ulaşılması...
Oyun içinde oyun “Jeton bende geç düştü” diyor Elkatmış bu sızma kanaatini anlatırken...
Elkatmış, Ergenekon için diyor ki,
“Dava iyi bir başlangıç ama her şeyin aydınlanacağını sanmıyorum.” Neden? “Bu işler ucu bir yerlere dayandığı zaman tıkanıyor!”
“Ucun dayandığı yer” ne ki?
Eğri oturup doğru konuşalım. Bu dava büyük bir dava.
Asla şu an tutuklananlar veya gözaltına alınanlarla sınırlı bir dava değil.
Akla bin türlü soru geliyor:
Bitlis Paşa'dan Mumcu'ya, Kışlalı'ya, Hablemitoğlu'na, Üçok'a, Aksoy'a, Özbilgin'e, Fendoğlu'na, Musa Anter'e, Öcalan'a, Fadime Şahin'e, Ali Kalkancı'ya, Müslim Gündüz'e, 9-12 Mart'a, 12 Eylül'e... Dink'e, Santoro'ya...Malatya'ya, Çorum'a, Maraş'a, Madımak'a... ulaşan sorular...
Baykal, çok rahat avukatlığa soyunuyor.
“Şimdi Madımak'la da ilgi kurarlar!” diyor alaycı üslupla....
Ya yukarda saydığım her şeyi çözmüş olmalı Baykal, ya da bunların çözülmemiş olmasında bir sakınca görmüyor olmalı...
Evet bu davalarla ilgili bazı yargılamalar ve mahkumiyetler oluyor, ama sonuçlar hiç kimseyi tatmin etmiyor. Çünkü,
“Daha derinlerde bir şeyin sonucu bunlar” kanaati herkesin zihnini zorluyor.
“Acaba, Ergenekon'la ilgili olarak adı geçenler gerçek aktörler midir?” sorusu benim zihnimi meşgul ediyor.
İddianameye girenler bile daha büyük, daha köklü bir yapıyı gerektiriyor. Kaldı ki, iddianameye girmediği halde, yakın geçmişte Ergenekon ikliminden doğmuş izlenimi veren yığınla olay yaşanmış Türkiye'de ve onların da görülmesi gerekiyor.
Kaygım şu:
Bu büyük yapının, yargının şu andaki
taşıma gücü içinde kavranması zor görünüyor.
Bunu bir şey değiştirebilir:
Hükümet, Meclis (iktidarı muhalefeti ile), TSK, istihbarat birimleri ve
Yargının
“Temiz eller operasyonu”nda ahenkli bir çalışma yürütmesi...
Bunun için herkesin
“Devlet temizlensin” kararında buluşmasından başka gereklilik de yok.
Ahmet TAŞGETİREN - BUGÜN